1. Haberler
  2. Yaşam
  3. Zorbalık Üzerine Derinlemesine Bir Sohbet

Zorbalık Üzerine Derinlemesine Bir Sohbet

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Gizem ve Gülay’ın Zorbalık Üzerine Sohbeti

Gizem: Gülay, Kronik Kitap’tan ‘Eyvah, Okuldan Arıyorlar!’ adında yeni bir kitap çıkmış. Bu kitap, çocuklar arasındaki zorbalığı ele alıyor. Lorin bile bazen “Anne, arkadaşım beni zorbaladı” diyor. Bence bu kelime üzerinde derinlemesine düşünmek gerekiyor.

Gülay: Kitabı ben de okudum ve gerçekten elimden bırakamadım. Zorbalık kelimesi dilimize hızla girmiş olsa da, tanımını iyi yapmak şart. Eğer yaşıtlar arasındaki sıradan çatışmaları zorbalık olarak adlandırırsak, gerçek zorbalıkları da küçümsemiş oluruz. Bu durum, bazı çocukların hayata küsmelerine, hatta maalesef intihara kadar gidebilecek sonuçlar doğurabilir.

Gizem: Kesinlikle. Zorbalık olmayan çok daha küçük olaylara da hemen zorbalık denmesi, çocukları zorba olarak etiketlemeyi kolaylaştırıyor.

Gülay: Bu kitap, bu konuyu çok güzel bir şekilde ele almış. Zorbalıkla ilgili endişeleri olan ebeveynlerin bu kitabı okumasında büyük fayda var.

‘BENİMKİ NE YAPTI?’

Gizem: Konuya dair endişesi olmayan ebeveyn yok gibidir. Geçenlerde sosyal medyada bir kadın, 4 yaşındaki kreşe giden çocuğunun diğer bir 4 yaşındaki arkadaşı tarafından zorbalığa uğradığını söylüyordu. Merak edip dinledim, ne yaşanmış olabilir diye; meğer diğer çocuk, onun kızının elinden oyuncağı çekmiş (gülüyor).

Gülay: İşte tam da bu! Akran çatışması, çocukları geliştiren bir durumdur; buna zorbalık diyemeyiz ki… Zorbalık konusunda üç tarafın – okul, ebeveyn ve çocuk – eğitilmesi gerekiyor. Hangi davranışların çocuğun bireysel sınırlarını aştığını, onu utandırıp küçük düşürdüğünü bilmek önemli. Benim gözlemlediğim kadarıyla, zorba çocukların aileleri, çocuklarının bu davranışlarını kabul etmiyor ve bu durum, zorbalığı daha da güçlendiriyor.

Gizem: Bilge bugüne kadar neler yaşadı peki?

Gülay: Anlatmakla bitmez. İlkokul 2’deyken sınıfımıza yeni bir çocuk katıldı. Farklılıkları olan bu çocukla ilgili ne biz ne de çocuklar bilgilendirilmedi. Yeni gelen bu çocuk, Bilge’yi ısırmış ama öyle böyle değil; üç kat kıyafetin içinde diş izleri morarmış. Bir diğer çocuğa da kalem saplamış. Detayları çocuğumdan öğrenip, sınıf öğretmeni ve şiddet uygulayan çocuğun annesiyle konuştum. Ne çıktı biliyor musun? Bizim çocuklar, yeni gelen çocuğu ‘zorbalamış’. Üzerine gidilince, saldırganlaşma eğilimi olan yeni çocuk da hepsini duman etmiş. Sonunda karşılıklı özürler dilendi ve mesele kapandı. Böyle durumlarda olgun olmak ve “Acaba benim çocuğum ne yaptı?” diye sorgulamak lazım.

Gizem: Çok haklısın. Kitabın yazarı Müjdat Ataman, anlatım boyunca zorba olarak adlandırdığımız çocukların ailelerine ve evlerine dikkat çekiyor. Kitapta ayrıca psikologlarla yapılan söyleşilerle onların görüşleri de yer alıyor. Klinik psikolog, çocuk ergen ve yetişkin psikanalisti Funda Akkapulu’nun değerlendirmeleri oldukça çarpıcı. Akkapulu’ya göre, zorbalık yapan çocukların asıl derdi ötekine zarar vermek değil. Bu çocuklarda genellikle kendilik ve özgüven kavramlarının içi boş. Yani bir şeyin içi boş olduğunda onu dik tutabilmek için savunma mekanizmalarından biri sert bir kılıf giymek. “Ben serseriyim, ben kötü bir çocuğum, yanaşmayın bana” demek de bir kılıf. Çocuğun hangi kılıfı seçeceği ise birçok faktöre bağlı. Sonuçta zorbalık eden çocuğun temel amacı, ötekine zarar vermek değil, onu kendisinden uzak tutmak. Çünkü biriyle yakın bir temasa girdiğinde, kendi içindeki boşluk ve özgüvensizlikle karşılaşacak. O karşılaşmayı yaşamamak için de herkesi kendisinden uzak tutuyor. Onu sorgulamadan kabul eden, ‘Tamam, sen bizim liderimizsin’ diyen çocukları etrafında tutuyor. Akkapulu, bu çocukların içindeki boşluğun da bakım verenin ilgi ve alakasına bağlı olduğunu belirtiyor. Bana sorarsan, zorbalık gibi birçok meseleyi aşabilmemiz için çocuk yetiştirirken dev birer ayna olduğumuzu unutmamalıyız.

Gülay: Bu arada gözlemlerime göre, pandemi sonrası okullarda zorbalık artmış durumda. O dönem sanallaşan iletişim, zorbalığı kolaylaştırdı. Verdiğim örnek küçük yaşta yaşanan, sürekliliği olmayan bir durumdu ama ilerleyen sınıflarda da zorbalığın arttığını gözlemledim. Bilge’yle bu konu hakkında çokça konuşuyorum; belli bir bilinç kazandığımızı düşünüyorum çünkü okulda zorbalığa uğrayan birine şahit olursa, gidip arkadaşlarıyla konuşuyor. Çözemezse rehberliğe gidip yardım istiyor. Zorbalanan çocuklar genellikle yardım istemekten çekinenlerdir.

‘MÜFREDATTA OLMALI’

Gizem: Zorbalık yapanla zorbalığa uğrayan çocuklar arasında Bilge gibi çocukların olması harika. Ama bu sorumluluk aslında kurumlara ve biz velilere ait. Öğretmenler ve velilerin işbirliği yapması gereken en önemli konulardan biri bu.

Gülay: Kesinlikle, mutlaka açık iletişim kurmalıyız. Çocuk, evde başına gelenleri anlatamıyorsa ya da olayı kendi içinde normalleştiriyorsa, daha kalıcı ve uzun bir zorbalama döngüsüne girebilir. Bu yüzden evde gözlerimizi açık tutmalıyız. Milli Eğitim Bakanlığı, bu konuda bir yönerge hazırlayıp içerik oluşturduğunda, okullarda eğitimler verilebilir ve sorunlar çok daha hızlı çözülebilir. Finansal okuryazarlık veya internet okuryazarlığı gibi dersler mevcut. Bence mutlaka akran zorbalığı tanımı ve engellemek için yapılacaklar müfredata girmeli ve ebeveynler de bu eğitimin bir parçası olmalıdır.

Zorbalık Üzerine Derinlemesine Bir Sohbet
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

xGundem ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin