1. Haberler
  2. Sağlık
  3. Yaşlanma Psikolojisi ve Süper Yaşlılık Kavramı

Yaşlanma Psikolojisi ve Süper Yaşlılık Kavramı

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yaşla İlgili Kavramların Doğru Kullanımı

Yaşlılık psikolojisi kavramının sıklıkla yanlış kullanıldığını ve doğrusunun “yaşlanma psikolojisi” olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yaşlanma” yerine “yaş alma” teriminin tercih edilmesinin daha doğru olduğunu ifade etti. Bu kavramlar, yaşlılığa dair anlam derinliği oluşturmak açısından oldukça önemli. Zira bir insan doğduğunda, yaşlanma süreci hemen başlar. Vücuttaki hücrelerin ne kadar süre bölüneceğini ve çoğalacağını belirleyen telomerler, yaşlanma süreci ile birlikte azalır. Bu noktada, DNA ile ilgili genetik unsurlar da devreye girer. Vücudumuzda planlanmış hücre ölümleri bulunmaktadır. Yaşlanma, 150 trilyon hücre barındıran vücudumuzun karmaşık bir evrimi; her hücrenin yaklaşık bir buçuk voltluk elektrik ürettiğini hesaba kattığımızda, bu durumun büyüklüğü daha iyi anlaşılır. Beyin, vücudun yalnızca yüzde iki ağırlığını oluşturmasına rağmen, oksijen ve glikozun yüzde 25’ini kullanmaktadır.

Yaşlanmanın %65’i Yaşam Tarzıyla İlgili

Yaşlılık döneminde beyinle ilgili yeteneklerin öne çıktığını belirten Prof. Dr. Tarhan, “Batı medeniyeti, modernizmin insan beden sağlığına ve fiziksel sağlığına katkıları oldukça fazladır. Fiziksel hastalıklar daha iyi tedavi ediliyor ve bu sayede ortalama yaşam süresi 45’lerden 75’lere, 80’lere yükselmiştir. Ancak ruh sağlığı konusunda modernizm sınıfta kalmış ve çözüm üretememiştir. İleri yaştaki bireylerde Alzheimer hastalığı sıklığı artmıştır. Alzheimer üzerine yapılan araştırmalar çoğalmışken, bu hastalığa yol açan genlerin rolü yalnızca yüzde 30-40 civarındadır. Yaşlanmanın yüzde 65’i ise yaşam tarzı ile yakından ilişkilidir” diye ekledi.

Süper Yaşlılık Kavramı Gündemde

Prof. Dr. Tarhan, yaşlanmanın genetik düzeyde epigenetik olarak değerlendirildiğini ifade ederek, “Genetiğin kuantumu olan epigenetik, bireyin beynini kullanma şekliyle sıkı bir ilişki içerisindedir. Beynini etkin bir biçimde kullanan kişilerde ‘süper yaşlılık’ olarak adlandırılan bir durum ortaya çıkmaktadır. Bu kavram, günümüzde sıkça tartışılan bir konudur. Süper yaşlılar, 80 yaşında olmasına rağmen son derece zeki, enerjik ve güçlü muhakeme yeteneğine sahip bireylerdir. Örneğin, Mimar Sinan en büyük eserini 80 yaşından sonra ortaya koymuştur. Bazı bireyler neden bu şekilde olabiliyor diye araştırılmaktadır. Sağlıklı yaşlanmak için önümüze çıkan bazı kavramlar var. Her yaşın kendine özgü artıları ve eksileri bulunuyor; ileri yaşta daha başarılı ve mutlu olabilmek, yaşlı bireylerin önem verdiği konulara yaptığı yatırımlarla ilişkilidir” şeklinde konuştu.

Günde 5 Bin Adım Atılmalı

Doğru bir yaşam felsefesi benimseyen bireylerin süper yaşlı olabileceğini vurgulayan Tarhan, “Süper yaşlı olabilmek için bireyde bazı özellikler bulunmalıdır. İlk olarak, beyin dostu bir yaşam tarzı oluşturulmalıdır. Beslenme, bu yaşam tarzının en önemli parçalarından biridir. Emekli olduktan sonra bazı bireylerin, hayatın tadını çıkarmak yerine sanki meslekten emekli olmuş gibi hissetmeleri yaygındır. Ancak hayattan emekli olunmaz. Emeklilik döneminde ilgi alanlarını iş dışında farklı alanlara kaydırmak, bireyin pozitif bir anlam yüklemesine ve hayata yeni bakış açıları kazandırmasına yardımcı olur. Fiziksel aktivitenin sürdürülmesi, beden sağlığının yanı sıra beyin sağlığı üzerinde de olumlu etkilere sahiptir. Herkesin günde en az 5 bin adım atması gerektiği önemlidir. Vücuttaki kasların kullanılması, dolaylı olarak beyin sağlığına fayda sağlar” dedi.

Beyin Yeni Deneyimlerle Geliştirilmelidir

Prof. Dr. Tarhan, yeni deneyimlere açık olmanın beynin daha fazla çalıştırılmasına katkı sağladığını belirterek, “Birey hep aynı yoldan eve gitmemeli, kitap okurken farklı türleri denemeli ve aynı televizyon programını sürekli izlemekten kaçınmalıdır. Aktivitelerinde değişiklik yapan ve zıtları bir araya getiren bireyler daha az yaşlanmakta ve yeni deneyimlere açık oldukları için beyin büyüme faktörü üretmektedir. Bu faktör üretildiğinde, beyindeki kök hücreler, hipokampus bölgesinde yeni kök hücreler üretmektedir. Vücudumuzda her yaşta kök hücre bulunmakla birlikte, bu kök hücreleri harekete geçirecek bir yaşam tarzı benimsemek gerekmektedir. Uyaransız, monoton ve hareketsiz bir yaşam tarzı, beyindeki kök hücrelerin körelmesine neden olur. İbn-i Haldun’un çok ünlü bir sözü vardır; ‘İnsan beyni değirmen taşına benzer. Değirmen taşı devamlı döner. Dönen değirmen taşının içerisine buğday ya da öğütülebilecek bir şey koymazsanız kendi kendini öğütmeye başlar.’ Bu tespit oldukça ilginçtir. Bu nedenle beyne yeni bilgiler eklemek büyük önem taşımaktadır” şeklinde sözlerini sürdürdü.

İleri Yaştaki İnsanların Tecrübelerinden Faydalanılmalı

Pandemi sürecinde yaşlıların evde kalmak zorunda kaldıklarını belirten Prof. Dr. Tarhan, “Pandemi döneminde Alzheimer tetiklendi ve romatizma hastalıkları yaşlılar arasında arttı. Yaşlıların yaşam tecrübelerinden faydalanmak ve onlarla sohbet etmek oldukça önemlidir. Yaşlıların yapabileceği en güzel şey, hayat tecrübelerini, bilgilerini ve ilimlerini paylaşarak mutlu olmaktır. Modernizm, bize tüketime dayalı bir mutluluk anlayışı kazandırdı. Ancak günümüzde Batı dünyasının en büyük sorunu yalnızlık. Yalnızlık sorununa çözüm bulamıyorlar. Biz, toplum olarak sıcak ilişkileri seven, hareketli bir yapıya sahibiz; bu nedenle bu niteliklerimizi kaybetmemeliyiz” dedi.

Yaşlıların Korku ve Kaygı Yaşaması Doğaldır

İleri yaştaki bireylerin elden ayaktan düşme, başkalarına muhtaç olma korkusu ve kaygısı yaşamasının doğal olduğunu belirten Tarhan, “Özellikle kimseye muhtaç olmadan yaşamış olan onurlu yaşlılar bu durumu daha fazla hissediyor. İnsan, değer yargılarına sahipse, emeğiyle kazanıyorsa ve onuruyla yaşıyorsa, ileri yaşta başkalarına muhtaç olma durumu pek olası değildir. Örneğin, ileri yaştaki bireylerde para harcama korkusu sıkça görülmektedir; bu, kendilerini kapatmalarına ve büyük bir servet sahibi olmalarına rağmen hiçbir şey harcamamalarıyla sonuçlanmaktadır. Oysa ki, verdikçe hem kendileri hem de başkaları mutlu olur” şeklinde ifade etti.

Ölüm Korkusu İnsanın Değiştiremeyeceği Tek Gerçek

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Ölüm korkusu, hayatta istisnası olmayan tek gerçektir. Her şeyin bir istisnası vardır; tüm yasaların bir istisnası bulunur. ‘Kötülükler neden var?’ sorusunun bir cevabı vardır ama ‘Hayat neden var?’ sorusunun cevabı yoktur. Ölüm, kötülük mü değil mi? Eğer yaşlı birey doğru bir yaşam felsefesine sahipse, ölümü düşman gibi görmez. Ölüm, hayatın kaçınılmaz bir sonudur. İnsanın gücünün yettiği ve yetmediği durumlar vardır; değiştirebileceği ve değiştiremeyeceği şeyler mevcuttur. Ölüm, bir insanın değiştiremeyeceği bir gerçektir” diyerek sözlerini tamamladı.

Yaşlanma Psikolojisi ve Süper Yaşlılık Kavramı
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

xGundem ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin