Verem (Tüberküloz) Hakkında Bilgiler
Verem, tüberküloz olarak da bilinen, esas olarak akciğerleri etkileyen ciddi bir enfeksiyon hastalığıdır. İnsanlık tarihinin en eski hastalıklarından biri olan verem hakkında Uzman Hekim Prof. Dr. Salih Emri ayrıntılı bilgiler sunmaktadır.
Verem Hastalığı (Tüberküloz) Nedir?
Prof. Dr. Salih Emri, verem hastalığını “Mikobakterium tüberkülozis” adı verilen bir bakteri tarafından oluşturulan ve tarih boyunca varlığını sürdüren bir enfeksiyon hastalığı olarak tanımlamaktadır. Temelde bir akciğer hastalığı gibi görünse de, bu hastalık diğer organları da etkileyebilen multisistemik bir sorun teşkil etmektedir. Sindirim sistemi, lenf sistemi, deri, merkezi sinir sistemi, üreme sistemi, kas iskelet sistemi ve karaciğer, verem hastalığının seyrinde akciğer dışında etkilenebilecek yapılar arasında yer alır.
Verem Hastalığı (Tüberküloz) Nasıl Bulaşır?
Verem hastalığının etkeni olan bakteriler “mikobakterium tüberkülozis kompleksi” adı altında toplanabilir. Bu kompleks, mikobakterium tüberkülozis, mikobakterium bovis, mikobakterium africanum ve mikobakterium microti gibi bakterileri içermektedir. Verem hastalığının yayılması, hasta kişilerin öksürmesi, hapşırması veya konuşması sırasında ortama yayılan mikroskobik damlacıkların sağlıklı bireyler tarafından solunmasıyla gerçekleşir. Prof. Dr. Emri, verem tanısı alan kişilere uygun tedavi verilmesi ile bu kişilerin bulaştırıcılığının önüne geçilebileceğini vurgulamaktadır.
Verem Hastalığı (Tüberküloz) İçin Riskli Durumlar
Prof. Dr. Emri, “Birçok hastalık ve sağlık durumu, kişide verem hastalığının gelişmesine zemin hazırlayabilir” diyerek, zayıflamış bir bağışıklık sisteminin en büyük risk faktörlerinden biri olduğunu belirtmektedir. AIDS, şeker hastalığı, ciddi seyirli böbrek hastalığı, bazı kanser türleri ve bu hastalıkların tedavisinde kullanılan kemoterapötik ilaçlar, organ nakli sonrası durumlar ve beslenme yetersizliği, kişinin savunma sisteminin zayıflamasına neden olarak verem hastalığına karşı yatkınlık oluşturabilir.
Ayrıca, verem hastalığının yaygın olarak görüldüğü ve sosyoekonomik koşulların kötü olduğu bölgelerde yaşayan bireyler de risk altındadır. Afrika, Doğu Avrupa, Uzak Doğu, Latin Amerika ve Rusya’nın bazı bölgeleri bu hastalığın sık görüldüğü yerler arasında yer almaktadır. Tütün kullanımı, damar yoluyla uyuşturucu alımı ve aşırı alkol tüketimi gibi alışkanlıklar da verem hastalığına yatkınlığı artırabilir.
Verem Hastalığı (Tüberküloz) Belirtileri
Verem hastalığına yakalanan bazı bireylerde belirtiler hastalığın başlangıcından yıllar sonra ortaya çıkabilir. Bu duruma “latent (uyuyan) hastalık” denir. Bu kişilerde çeşitli risk faktörlerinin oluşması durumunda verem hastalığı aktifleşebilir ve belirtiler ortaya çıkabilir. Aktif tüberküloz hastalığında en yaygın belirtiler arasında:
- Geçmeyen öksürük
- Kanlı balgam çıkarma
- Kilo kaybı
- Çok yüksek olmayan ateş
- Gece terlemeleri
Bu belirtiler hastalığın seyrinde daha da şiddetlenebilir. Bazı hastalarda verem akciğer dokusu ile sınırlı kalmayarak vücudun diğer bölgelerine de yayılabilir. Bu durumda, hastalığın yayıldığı bölgeye göre farklı belirtiler meydana gelebilir. Prof. Dr. Salih Emri, en sık etkilenen yapılar arasında böbrek, omurga, kemik iliği ve merkezi sinir sistemi yapılarının bulunduğunu belirtmektedir.
Verem Hastalığı (Tüberküloz) Tanısı ve Tedavisi
Verem hastalığına tanısal yaklaşımda, öncelikle kişinin verem hastalığına neden olan bakterilerle karşılaşıp karşılaşmadığını tespit etmeye yarayan deri testi yapılabilir. Bu test “PPD testi” olarak adlandırılır. Deri altına yapılan bir enjeksiyon sonrası 3 gün içinde bu bölgede 5 mm ve üzeri bir yüksekliğe ulaşan bir reaksiyon, kişide bu bakterinin varlığına işaret edebilir. PPD testi dışında, çeşitli kan ve balgam analizleri, akciğer filmleri gibi tanısal yöntemler de kullanılmaktadır. Eğer bu testler sonuç vermezse, bilgisayarlı tomografi, bronkoskopi veya akciğer biyopsisi gibi işlemlere başvurulabilir.
Verem hastalığı, bakterilere bağlı olarak oluştuğu için tedavisinde çeşitli antibiyotik ilaçlar kullanılmaktadır. Tedavi süresi genellikle 6-9 ay arasında değişmektedir. Prof. Dr. Salih Emri, tedavi planının tamamlanamaması durumunda hastalarda bir süre sonra tekrar verem hastalığı gelişebileceğini belirtmektedir. Çoklu antibiyotik kullanımı, verem bakterisinin tedaviye karşı direnç geliştirmesini önlemek amacıyla tercih edilmektedir.