Herkes “Uzak Şehir”den bahsediyor. Bu durum size kendinizi nasıl hissettiriyor?
– Muhteşem bir duygu. Öylesine bir motivasyonla çalışıyoruz ki, herkesin bizden bahsettiğini, “Uzak Şehir”in izleyicide uyandırdığı büyük yankıyı, hem sizlerin ilgisiyle hem de şehir dışına gidip gelen ekip arkadaşlarımızın anlatımları sayesinde gözlemliyoruz. Herkesin dizimize gönül vermesi ve kıymet vermesi gerçekten harika bir his. Buradaki en büyük motivasyon kaynağımız da reytinglere yansıyan bu beğeni. İzleyiciden aldığımız bu muazzam ilgi, bizleri hem mutlu ediyor hem de daha fazla çalışmaya teşvik ediyor.
Her hafta kendi reyting rekorunuzu kırarak devam ediyorsunuz. Siz bu başarıyı neye bağlıyorsunuz?
– Bu başarıyı samimiyete ve inceliğe bağlıyorum. Gerek yapımcımız, gerek senaristlerimiz, gerekse de kamera önü ve arkasındaki emek veren tüm ekibimizle, sadece en gerçekçi ve samimi şekilde işimizi en iyi biçimde yapmaya odaklandık. Başarımızı, ekip ruhuna odaklanmış, şahane oyuncu kadromuza ve harika yönetmenlerimize borçluyuz. Bu başarı, işini en iyi şekilde yapmaya çalışan, yapaylıktan uzak, samimi bir ekip ruhunun tezahürü diyebilirim.
ŞU ANDA KARİYERİMİN EN KIYMETLİ DÖNEMİNDEYİM
Muzaffer’i Cihan’a olan bağlılığı ile izliyoruz. Siz onu nasıl tanımlarsınız?
– Muzaffer, konağın kalbi ve Cihan’ın baba yarısıdır. Çünkü Muzaffer, Cihan’ın babasının en yakın yardımcısıydı. Dolayısıyla, bu durumdan kaynaklanan bir bağ söz konusu. Cihan’ı da Azem’in devamı olarak görüyor. Hem Cihan’a hem de Azem’e derin bir bağlılığı var. Emaneti çok önemseyen biri ve bu emaneti korumak için elinden gelen her şeyi yapmaya hazır. Konağı, Kaya’yı ve Kadir’i de koruma içgüdüsü var. Muzaffer, tam anlamıyla bir emanet adamıdır. Bunun yanı sıra, aile kavramına büyük bir önem veriyor. Kızını ve karısını çok seviyor ve çok mutlu bir evliliği var. Zaten dizideki en mutlu çift biziz, Ümmü ile birlikte.
Kariyerinize adım attığınız günden bu yana birçok oyunda ve yapımda rol aldınız. Nasıl bir kariyerdi sizin için?
– Kariyerimi çok güzel bir yolculuk olarak görüyorum. Geriye dönüp baktığımda, içinde yer almaktan mutluluk duyduğum projeler görüyorum. Tiyatro oyunlarında önemli rollerde bulundum ve ulusal ile uluslararası festivallere katıldım. Bu açıdan gerçekten şanslıyım. Bugüne kadar yer aldığım her projede, hep en iyisini yapmaya çalıştım. Şu anda kariyerimin en güzel ve kıymetli dönemlerinden birindeyim.
MÜZİK HAYATIMIN HER YERİNDE
En çok hangi projenizi sevdiniz?
– Tek kişilik oynadığım “Dost” oyunundaki Âşık Veysel rolüm, gerçekten gönlümde ayrı bir yere sahip. Bu proje, benim için oldukça özeldi.
Senaryoda en çok neye dikkat ediyorsunuz?
– Senaryonun ruhu ve duygusu. Senaristin ruhunu, senaryonun duygusunu görmeye özen gösteririm.
“Uzak Şehir”in yeni bölümünde sizi saz çalarken görüyoruz. Müzik hayatınızın neresinde?
– Ozan (Akbaba) ile çok keyifli bir türkü sahnemiz var. Müzik, hayatımın her alanında yer alıyor ve kalbim attığı sürece hep hayatımda olacak. Oyunculuğa başlamadan önce müzik, hayatımın vazgeçilmez bir parçasıydı. Müzikten uzak kaldığım her an, bir kayıp zaman dilimi gibi geliyor. Sıkıldığımdan ve daraldığımda müzik, benim için muazzam bir kurtarıcıdır.
ARADA DOĞAÇLAMALAR YAPIYORUZ
“Uzak Şehir”de Kadir karakteri ile olan sahnelerinizde doğaçlama yapıyor musunuz?
– O kadar değerli ve şahane oyuncularla çalışıyoruz ki, her biri gerçekten pırlanta gibi. Kadir’i oynayan Burak Şafak ile çok sayıda sahnemiz var ve birlikte yoğun bir mesai harcıyoruz, Cihan’ın yanında. Ara sıra senaryonun genel işleyişini bozmadan yaramazlık yapabiliyoruz. Güzel doğaçlamalar ve tatlı anlar ortaya çıkıyor. Zaten sete çalışarak gidiyoruz. Hazır gidip biraz da düşününce, hem sahnenin hem de rolün üzerine bazı doğaçlamalar çıkıyor. Burada yönetmenlerimize, bu alanı bize açtıkları için teşekkür ediyorum. Burak’la da abi-kardeş gibi olduk.
MARDİN BANA GÜZELLİKLER KATTI
Mardin’de yaşamaya başladınız…
– Hayatımız çok değişti, sadece benim değil, ailemin de. Eskişehir’de yaşıyorum ve aynı zamanda Şehir Tiyatrosu oyuncusuyum. Eşim ve oğlumdan başka bir yerde yaşamaya başladım. Başta biraz tereddüt etmiştim, ama ne mutlu ki hayatımız olumsuz yönde değişmedi. Zaten Mardin’i görmeyi çok istiyordum. Bir yıl Diyarbakır Devlet Tiyatrosu’nda oyunculuk yapmıştım, ama Diyarbakır çevresinde sadece Mardin’e gelememiştim. Eylülden beri neredeyse buradayız. Bu coğrafyayı, çok kültürlülüğü, buradaki mistisizmi ve Mezopotamya dokusunu çok seviyorum. Mardin, bana gerçekten güzellikler kattı.
