Uyku Bozuklukları ve Etkileri
Uyku bozuklukları, bireylerin yaşadığı sorunlar arasında önemli bir yer tutar ve bu sorunlar yaşa, cinsiyete ve bazı hastalıklara bağlı olarak farklılık gösterebilir. Tedavi edilmediği takdirde, uyku bozuklukları yaşam kalitesini olumsuz etkileyerek ciddi sağlık problemlerine yol açabilir. Uzman Doktor Firdevs Kuserli, uyku bozuklukları hakkında merak edilenleri açıklıyor.
Kuserli, uyku ile ilişkili birçok farklı bozukluğun bulunabileceğini belirtirken, “Bu bozuklukların bazıları uykuya dalma veya uykuyu sürdürmede zorluk yaratırken, diğerleri aşırı uyuma ile ilintilidir. Geceleri uyku kalitesinin düşmesi, gündüz aşırı uykululukla sonuçlanabilir.” şeklinde konuştu. Kuserli, vücudun biyolojik saatinin ve uyku ritminin bozulabileceğini, buna bağlı olarak gece uykusunun gündüze kayabileceğini ve bireylerin uyuması gereken zaman diliminde uyuyamaması ya da uyanık kalmaları gereken dönemlerde aşırı uykulu olmalarının mümkün olduğunu vurguladı. Uykuda bacaklarda atmalar, anormal kas kasılmaları, uykuda yürüme, altını ıslatma, kabuslar ve uyku terörü gibi diğer sorunlar da uyku bozuklukları arasında yer alır. Uyku ile ilişkili solunum bozuklukları ise en yaygın ve hayati risk taşıyan uyku bozuklukları arasında bulunmaktadır.
Uyku Apne Sendromu
Uyku bozuklukları arasında en çok merak edilen konulardan biri olan uyku apnesi ile ilgili bilgi veren Kuserli, “Uyku apne sendromu, halk arasında ‘uykuda nefes durması hastalığı’ olarak bilinir ve ‘obstrüktif uyku apne sendromu’ en sık görülen türüdür.” dedi. Derin uyku sırasında, vücut kasları gibi üst solunum yolu kaslarının da gevşemesi sonucunda bu kasların kontrolü bozulur. Bu durum, dil kökü ve hava yolunun kapanmasına yol açar. Kapatılan hava yolunu zorlayarak açmaya çalışan kişinin gürültülü bir şekilde horlaması ortaya çıkar. Bu süreçte tıkanma nedeniyle akciğerlere giden hava miktarı ve kandaki oksijen seviyesi azalır.
Kuserli, uyku apnesinin bazı sağlık sorunları ve sağlıksız yaşam tarzları tarafından tetiklenebileceğini belirtti. “Boğazda büyük bademciklerin bulunması, damak yapısının normalden daha aşağıda yerleşmesi gibi darlık oluşturan nedenler, aşırı kilo, sigara ve alkol tüketimi gibi faktörler horlamayı ve uykuda nefes durmasını artırabilir.” dedi. Kuserli, uyku apnesinin belirtilerini sıralayarak, bu durumun genellikle orta yaş ve üzerindeki bireylerde sık görüldüğünü ifade etti. En sık görülen belirti horlama ve nefes durması (tanıklı apne) olduğunu vurguladı: “Nefes durması, uyku sırasında hastalığın şiddetine bağlı olarak belirli aralıklarla meydana gelir ve bu durum, kandaki oksijen seviyesinde düşüşe neden olur.” Bu kritik eşik değerine ulaşıldığında, kişinin beyninde uyanıklık durumu gelişir ve bu süreç gece boyunca tekrar eder. Bu kısa süreli uyanıklıklar genellikle sabah hatırlanmaz ancak hastada tam uyanıklık ve sık idrara çıkma gibi durumlar gelişir. Bunun sonucunda uyku bölünür ve gece boyunca zihinsel ve bedensel dinlenme gerçekleşmez, bu da sabah yorgun uyanmaya yol açar. Sabahları baş ağrısı, gündüzleri aşırı uyku hali, dikkat bozukluğu ve yorgunluk gibi problemler yaşanabilir. Bu durum, trafik kazaları ve iş kazalarının artmasına neden olmaktadır.
Uyku Apnesinin Riskleri
Uyku sırasında yaşanan sorunların fiziksel sağlığı tehdit ettiğini açıklayan Kuserli, “Uyku esnasında solunumun durması ve kandaki oksijen seviyesinin kritik seviyelere düşmesi, derin uykuya geçişi engeller. Derin uyku sırasında sistemlerin gevşemesi ve yenilenmesi sağlanamaz.” dedi. Gece kan basıncının yükselmesi ve kalbin iş yükünün artması, stres hormonlarının sürekli salınmasıyla kilo alımına, şeker regülasyonunun bozulmasına ve cinsel işlev bozukluklarına yol açabilir. Tüm bu etkiler, uykuda kalp krizi ve beyin felci (inme) gibi hayatı tehdit eden ikincil sonuçlar doğurabilmektedir.
Tanı ve Tedavi Süreci
Uyku apnesinin tanı sürecine dair bilgi veren Kuserli, “Uyku bozukluklarının tümü uyku laboratuvarlarında teşhis edilir. Hastalar, tanısal amaçlı bir gece uyku laboratuvarında gözlemlenir. Uyku süresince hem kamera ile takip edilir hem de çeşitli cihazlarla kişinin uyku sırasındaki ölçülebilir tüm fonksiyonları kaydedilir. Bu değerlendirmeye ‘polisomnografi’ adı verilir.” Bu süreçte, beynin elektriksel aktivitesi, solunum şekli, süresi, kandaki oksijen miktarı ve kalp atışları izlenir. Ayrıca, bacak kaslarının hareketleri, karın kasları ve çene kaslarının hareketleri de dikkatlice kaydedilir. Böylelikle uyku ile ilgili tüm durumlar objektif olarak belgelendirilir.
Kuserli, tedavi yöntemlerinin altta yatan nedenlere ve hastalığın şiddetine göre belirlendiğini vurgulayarak, “Obstrüktif uyku apne sendromu tedavi edilebilen bir hastalıktır. Hastalığın hafif seyretmesi ve diğer ek risk faktörlerinin olmaması durumunda damak-dil kökü ile ilgili cerrahi girişimler veya kilo kontrolü gibi yöntemler yardımcı olabilir.” Ağız içi diş problemleri olan hastalarda diş hekimliği tarafından uygulanan ağız içi cihazlar da tedavi sürecinde kullanılabilir. Ancak hastalığın orta veya şiddetli olması durumunda veya ek risk faktörlerinin varlığı halinde ‘maske ile basınç tedavisi’ uygulanması gerekmektedir. Farklı cihaz ve basınç seçenekleri arasından hasta için en uygun tedavi yöntemi belirlenerek, hastanın uyku süresince basınçlı hava veren maske ile uyuması sağlanır. Uyum sorunları yaşansa bile, hastalar bilgilendirilerek etkin bir tedavi ile hastalıkla ilişkili şikayetlerden ve hayati risklerden korunabilmektedir. Unutulmamalıdır ki, hastalığın ilaçla tedavisi bulunmamaktadır ve sigara ile alkol tüketiminin azaltılması önerilmektedir.