Türkiye’nin Karbonsuzlaşma Yol Haritası
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM), Türkiye’nin 30 yıl içinde “karbonsuzlaşmış bir ekonomiye” geçişinin mümkün olduğunu ortaya koyan kapsamlı bir rapor yayımladı. “Türkiye’nin Karbonsuzlaşma Yol Haritası: 2050’de Net Sıfır” başlıklı rapor, bilimsel verilerle desteklenen ilk araştırma olma özelliğini taşıyor ve bugün düzenlenen bir çevrimiçi etkinlikle kamuoyuna tanıtıldı.
Etkinlikte konuşan İPM İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Dr. Ümit Şahin, Türkiye’nin 2015 yılında sunduğu Ulusal Katkı Beyanı’nın, Paris İklim Anlaşması’ndaki hedeflerle uyumlu olmadığını belirtti. Hazırlanan raporun, iklim değişikliği alanında bilimsel tartışmaları tetiklemeyi amaçladığını vurguladı.
Raporda, karbonsuzlaşmanın anahtarının elektrik üretiminde güneş ve rüzgar enerjisinin payını artırmaktan geçtiği ifade ediliyor. Araştırmacılar, Türkiye’nin 2018 yılındaki elektrik üretimi, ulaşım, binalar, sanayi ve diğer sektörlerdeki karbon salımını değerlendirerek, bu emisyonların 2050 yılına kadar ne kadar artabileceğini hesapladılar. İlk olarak, “baz senaryo” olarak adlandırdıkları durumda, Türkiye’nin toplam karbondioksit emisyonunun 2050 yılında 2018’e göre yüzde 66 artarak 700 milyon tona ulaşacağı öngörülüyor. Ayrıca, toplam sera gazı emisyonlarının ise 890 milyon ton olacağı tahmin ediliyor.
Ancak, “net sıfır emisyon” politikası için gerekli adımların atılması halinde, 2030 yılına kadar enerji tüketimi kaynaklı karbondioksit emisyonlarının yüzde 37, ekonomi genelindeki karbondioksit emisyonlarının ise yüzde 32 azaltılabileceği belirtiliyor. Bu rakamlar, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler’e sunduğu Ulusal Katkı Beyanı’ndaki senaryolardan çok daha düşük olup, iklim hareketi ve uluslararası kuruluşlar tarafından eleştirilen yüksek artış senaryolarına göre daha gerçekçi bir yaklaşım sunuyor.
Güneş ve Rüzgar Enerjisi Potansiyeli
Dr. Ümit Şahin, Türkiye’de hidroelektrik dışındaki yenilenebilir enerji kaynaklarının kurulu güçteki payının 2018 yılında yüzde 17 olduğunu, bunu 2030 yılında yüzde 50’ye, 2050 yılında ise yüzde 77’ye çıkarmanın mümkün olduğunu ifade ediyor. Güneş ve rüzgar enerjisine yönelik hızlı bir artış için, Türkiye’nin 2030 yılına kadar her yıl ortalama 3 GW güneş ve 2,5 GW rüzgar enerjisi santrali kurması gerektiğini vurguladı. Böylece, 2030 yılında bu iki kaynağın toplam kurulu gücünün 35 GW’a ulaşabileceği öngörülüyor.
Ulaşım sektöründeki karbon salımını azaltmanın yolları arasında, karayolu taşımacılığından demiryolu taşımacılığına geçiş ve karayolunda benzinli araçlardan elektrikli araçlara dönüşüm ön plana çıkıyor. Ulaşım sektöründeki emisyonların yaklaşık dörtte üçü karayolu yük taşımacılığından kaynaklanıyor. İPM, binalar sektöründe emisyonlardaki en hızlı azalmanın sağlanabileceğini vurguluyor.
Isı Pompası ile Dönüşüm Süreci
Raporda, ısı pompalarının kullanımıyla ilgili olarak, 2030 yılından itibaren binalarda ısınma amacıyla kömür ve sıvı yakıt kullanımının bırakılması gerektiği belirtiliyor. Bu geçişin bir kısmının doğal gaz ile, büyük kısmının ise elektrikle çalışan ısı pompalarıyla ikame edilmesi gerektiği vurgulanıyor. Ayrıca, binalarda doğal gaz kullanımının 2040 yılına kadar sonlandırılmasının mümkün olduğu ifade ediliyor. Yeşil hidrojenin de 2035’ten itibaren ısınma amacıyla kullanılabileceği bildiriliyor.
Sanayideki karbon salımının azaltılması için enerji verimliliğinin artırılması, elektrifikasyon ve yeni teknolojilerin kullanılması gibi alternatif yolların mevcut olduğu belirtiliyor. Bu adımların atılması, Türkiye’nin karbonsuzlaşma hedeflerine ulaşmasında kritik bir rol oynayacaktır.