1. Haberler
  2. Sağlık
  3. Türkan Saylan ve Lepra ile Mücadelesi: Bir Kadın Kahramanın Hikayesi

Türkan Saylan ve Lepra ile Mücadelesi: Bir Kadın Kahramanın Hikayesi

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türkan Saylan ve Lepra ile Mücadelesi

Türkan Saylan ve Lepra ile Mücadelesi

1980’li yılların başında, halk arasında “cüzzam” olarak bilinen lepra hastalığı üzerine çalışacak bir yardımcı arayan Prof. Dr. Türkan Saylan, meslektaşı Müeyyet Perk tarafından yeni mezun hemşire Ayşe Yüksel ile iletişime geçilir. Ayşe, akademisyenlik sınavlarına hazırlanan genç bir kadın olarak “Hayır” der. Ancak gelen ısrarlı aramalar sonucunda, “Müeyyet Hocam, siz söyleyemiyorsunuz herhalde, ben gidip söyleyeyim” diyerek Türkan Saylan’ın odasına doğru yola çıkar.

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki odanın kapısı sonuna kadar açıktır. İçerideki yazmalı perdeler, yerdeki Anadolu kilimi ve masasında bulunan maden işçisi heykeli ile Türkan Saylan’ın telefonla konuşması, hemşire, hekim ve hastalarıyla olan iletişimi Ayşe’yi derinden etkiler. O güne kadar bir profesör hekimde görmediği şeyler olduğunu düşünerek, “Hayır” demeye gittiği odasında “Evet” der. Ve bu kararının hiçbir zaman pişmanlığını yaşamayacaktır.

Türkan Saylan’ın Ayşe Yüksel ile olan ilişkisi, 30 yıllık sıkı bir yol arkadaşlığına dönüşür. Bu süreç sadece lepra hastalığı ile değil, aynı zamanda bu hastalığa yakalananların toplumda yaşadığı sosyal dışlanma ile de zorlu bir mücadeleyi beraberinde getirir.

İlk Temas ve Sorumluluk Alma Kararı

İlk Temas ve Sorumluluk Alma Kararı

1983 yılında, Van’da bir göçer obasında çalışmalara devam ederken, Saylan, lepra konusunda sorumluluk almak istediğini net bir şekilde belirlemiştir. Tıp fakültesi öğrencisiyken evlenen Türkan Saylan, ilk çocuğuna hamileyken Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ni ziyaret eder. Gördüklerinden çok etkilendiğini düşünürken, bahçe duvarının dışındaki lepra servisindeki hastalar dikkatini çeker. Ayşe Yüksel, Saylan’dan dinlediği anıları şu şekilde dile getirir:

  • “Türkan Hoca ve arkadaşlarına hastalara dokunmamaları ve uzaktan bakmaları söylenmişti. Türkan Hoca, bir hekim olarak neden dokunmamalıyız diye çok şaşırmıştı. O gün, ileride bir gün bu konu ile uğraşacağına karar vermişti.”

Saylan, mezun olduktan sonra çocuklarını büyütmüş, cildiye uzmanı olmuş ve artık zamanı geldi diyerek İngiltere’ye lepra konusunu öğrenmeye gider. Bir yıl sonra Türkiye’ye dönerek Sağlık Bakanlığı’na müracaat edip, lepra konusunda sorumluluk almak istediğini söyler.

Çalışmalar ve Başarılar

Çalışmalar ve Başarılar

Saylan, 1976 yılında Cüzzamla Savaş Derneği’ni (CSD) kurmuş ve 1980 yılında İstanbul Üniversitesi Lepra Araştırma ve Uygulama Merkezi’ni açmıştır. Merkez, 1981’de İstanbul Lepra Hastanesi adıyla faaliyete geçmiş ve 1983-1995 yılları arasında Saylan ve ekibi, Sağlık Bakanlığı-Emmaus işbirliği ile başta Van olmak üzere lepranın var olduğu bütün illerde, ilçelerde ve köylerde tarama çalışmaları gerçekleştirmiştir.

  • Türkan Saylan, hastaların tıbbi ve cerrahi tedavilerinin yapılmasını sağlamış ve fiziksel ve sosyal rehabilitasyonlarını gerçekleştirmiştir.
  • Bu süreçte, Saylan, hemşire, hekim ve personel sağlamaya çalışmış, lepra hastalarının binlerce çocuğunu okutmak için çaba sarf etmiştir.
  • Onun çabaları sonucunda Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Türkiye’yi “lepranın çok azaldığı” ülkelerden biri olarak ilan etmiştir.
  • Saylan, 1986 yılında Hindistan’da Uluslararası Gandhi Ödülü’ne layık görülmüştür.

Sosyal Destek ve Eğitim Mücadelesi

Sosyal Destek ve Eğitim Mücadelesi

Türkan Saylan, özellikle lepralı hastaların hayatına kattığı sosyal desteklerle yaşadıkları stigmayı yok etmiştir. 2002 yılında emekli olmuş ve CSD Başkanı olarak vefatına kadar görev yapmıştır. Saylan ve Ayşe Yüksel, lepra çalışmaları sırasında Türkiye’nin Anadolu bölgesinde çocukların ve kadınların eğitimdeki eşitsizliklerine birebir tanık olmuştur.

  • Saylan, “Her şeyi devletten beklememek gerek” diyerek, eğitimde eşitliği sağlamayı kendisine görev edinmiştir.
  • “Bu ülkede üniversite bitirip meslek sahibi olan her kadının Cumhuriyet’e borcu var” derdi.

Ayşe Yüksel, Saylan’ın cesaretini ve kararlılığını şu şekilde ifade eder: “İnandığı konulardan asla vazgeçmez, sonuçlanana kadar da uğraşırdı. Cesurdu, kimseden çekinmezdi. Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a ve milletvekillerine mektup yazar, önerilerini sunardı.”

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği

Türkan Saylan, 1989 yılında kurucularından biri olduğu ve uzun süre başkanlığını üstlendiği Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) ile de anılmaktadır. Dernek, bugüne dek 68 bine yakın kız çocuğuna eğitim desteği sağlamıştır. Derneğin mevcut başkanı Prof. Dr. Aysel Çelikel, bu katkının önemli olduğunu belirtmektedir.

  • “Eğer bu sayı doğruysa, bizim bunda payımız büyük” diyerek, derneğin eğitimdeki etkisini vurgulamaktadır.
  • ÇYDD, Anadolu’nun dört bir yanında çalışmalar yürütmüş ve toplumun eğitim düzeyini yükseltmeyi hedeflemiştir.

Ergenekon Süreci ve Sonrası

Ergenekon Süreci ve Sonrası

2009 yılında “Ergenekon” adı verilen soruşturma, hem ÇYDD hem de Türkan Saylan için bir dönüm noktası olmuştur. İstanbul’da 90 kişi gözaltına alınırken, derneğin genel merkezi ve Türkan Saylan’ın evi baskınlara uğramıştır. İsnat edilen suç, “Ergenekon Silahlı Terör Örgütü’ne üye olmak”tı. Ayşe Yüksel, gözaltına alınan yöneticilerden biriydi.

Aysel Çelikel, “Böyle bir şey olabileceğini düşünememiştik çünkü biz Atatürk ilke ve devrimlerini korumanın Anayasa’ya uygun olduğunu çok iyi biliyorduk” diyerek yaşananları anlatır. Saylan’ın anısına sahip çıkan ÇYDD, bugün de topluma hizmet etmeye devam etmektedir.

Son Dönem ve Mirası

Son Dönem ve Mirası

Türkan Saylan, uzun yıllar kanser tedavisi görmüş ve hayatının büyük bir kısmını bu hastalıkla mücadele ederek geçirmiştir. Ergenekon baskınları sırasında, tedavi süreci devam ediyordu. Saylan’ın son mesajı, “Bana düşen tüm görevleri yerine getirdim; ölüme hazırım” olmuştur.

Saylan’ın vefatından kısa bir süre sonra, Ayşe Yüksel de meme kanseri teşhisi almıştır. Yüksel, “Türkan Hoca biz üzülmeyelim diye ‘Bu yaşta kızamık olacak halim yok ya’ demişti” diyerek, hocasının sözleriyle yaşama tutunmuştur.

Türkan Saylan, Türkiye’nin sağlık ve eğitim alanındaki mücadeleleriyle, toplumda kalıcı bir etki bırakmış, ilham kaynağı olmuştur. Onun mirası, hem lepraya karşı verilen mücadelede hem de kadınların eğitimine yönelik çabalarında her zaman yaşatılacaktır.

Türkan Saylan ve Lepra ile Mücadelesi: Bir Kadın Kahramanın Hikayesi
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

xGundem ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin