Teknoloji ve Güven: Modern Zorluklar
2017 yılında patlak veren Cambridge Analytica skandalı, sosyal medya ve dijital platformlara duyulan güvenin ciddi şekilde azalmasına yol açtı. Bunun ardından gelen ABD-Çin ticari savaşı ve onun sonuçları, bu karmaşık tabloyu daha da derinleştirdi. Her ne kadar bu konulara kapansak da, teknoloji, bu olayların merkezinde yer almaya devam ediyor. Başkan Biden’ın seçim öncesinde dile getirdiği sözler, teknolojinin her alandaki önemini vurguluyor. İlk bakışta, bu ifadeler olumlu bir güç birliği çağrısı gibi görünse de, ABD’nin diğer ülkeleri kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirme çabası olduğu anlaşılmaktadır.
Trump ve Biden’ın Ortak Noktası: Çin’e Karşı Nefret
ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşı, özellikle teknoloji sektörü üzerine yoğunlaşmıştır. Bu süreçte, ABD, Çin’in Apple’ı olarak bilinen Huawei ve ZTE gibi şirketleri “ulusal güvenlik tehdidi” olarak nitelendirerek sert önlemler almıştır. Pentagon, Huawei’yi ülke sınırları dışına iterek, bu şirketin ABD’de telefon satmasını yasaklamış; 5G altyapısı için alternatif şirketlerle işbirliği arayışına girmiştir. Ayrıca, Google ile yaşanan sorunlar sonucunda, uygulama ve hizmet desteğini kesmiştir.
ABD, sosyal medya alanında yalnızca kendi şirketlerinin (Facebook, Twitter ve Google gibi) rakipsiz kalmasını istemekte ve bu nedenle Çin merkezli TikTok’u etkisiz hale getirmek için birçok strateji geliştirmektedir. Trump, TikTok’un ABD operasyonlarını satın alması için büyük ABD’li şirketlere ciddi baskılar yapmış, Microsoft ve Oracle gibi devleri bu konuda harekete geçirmiştir.
Sosyal medya, bu iki ülke arasındaki anlaşmazlıkların temel sebeplerinden biri haline gelmiştir ve bunun sebebi de büyük verinin ekonomik değeriyle ilgilidir. Zira büyük veri, günümüzde petrolden daha fazla kazanç sağlamaktadır. ABD, petrol için başka ülkelerin topraklarına “demokrasi götürmek” yerine, dijital rekabette Çin ile savaşarak, “dijital petrol” olarak adlandırılan veri gücünü elinde tutmaya çalışmaktadır.
Biden’ın Açıklamaları
Joe Biden, “Firmalarımızdan teknolojilerimizi ve fikri mülkiyetlerimizi çalmaya devam etmesi durumunda Çin’e karşı sertleşmemiz gerekiyor” diyerek, Çin’in küresel ekonominin yarısını görmezden gelemeyeceğini vurgulamıştır. Biden, eğer ortak bir tavır alınabilirse, çevreden işgücü ticaretine, teknolojiden şeffaflığa kadar gelecekteki rotanın kurallarını oluşturmada önemli bir destek sağlanabileceğini ifade etmiştir. Böylelikle, ABD’nin değerlerinin, Rusya ve Çin’in değil, Amerika’nın değerleri olarak yansıtılabileceğini dile getirmiştir.
Biden, Batı’nın küresel ekonominin ve dijital çağın yeni kurallarını belirlerken kaybedecek zamanı olmadığını belirtmiş ve yirmi birinci yüzyıl teknolojilerinin özgürlüğü ve demokrasiyi engellemek için değil, daha fazla demokrasiyi ve paylaşılan refahı teşvik etmek için kullanılmasını sağlamanın önemine dikkat çekmiştir. Yeni teknolojilerin toplum üzerinde belirleyici bir etkisi olacağını vurgularken, bu teknolojilerin yasalara ve etik kurallara bağlı olmasının gerekliliğini de ifade etmiştir.
Teknoloji Şirketlerinin Biden’a Yaklaşımı
Wired dergisinin yaptığı son analiz, Silikon Vadisi çalışanlarının %95’inin seçimlerde Joe Biden’ı desteklediğini göstermektedir. Ayrıca, Silikon Vadisi çalışanları, Biden’ın seçim öncesi bağış kampanyasına toplamda 4,7 milyon dolar gibi bir destek vermiştir. Buna karşılık, Trump’ın bağış kampanyası yalnızca 239 bin dolar toplayabilmiştir. Bu analiz, Google (Alphabet), Amazon, Apple, Facebook, Microsoft ve Oracle gibi büyük teknoloji şirketlerinin çalışanlarının Biden’ı desteklediğini açıkça ortaya koymaktadır.
Ancak bu destek, Trump’ın sağladığı vergi avantajlarının ortadan kalkmasıyla değişebilir. Biden’ın uluslararası politikaları, diğer ülkeler üzerinde nasıl bir etki yaratacaksa, teknoloji şirketleri üzerinde de benzer bir etki yaratabilir. Şu anda karşılıklı bir sevgi söz konusu olsa da, bu ilişkinin geleceği zamanla netleşecektir.
Kaynak: webtekno.com