Suna Filminin Teması ve Karakterleri
“Suna” filmi, tanıdık bir hikaye ile karşımıza çıkıyor. İsimler değişse de, ülkemizde kadınların karşılaştığı zorbalıklar maalesef değişmiyor. Yardım arayan Suna’lardan çokça var. Film, kadın sorunları, kadına yönelik şiddet ve evlilik içi taciz gibi önemli temaları ele alıyor ve Suna’nın hayat hikayesine odaklanıyor. Türkiye, İspanya ve Bulgaristan ortak yapımı olan bu filmde başrolleri Nurcan Eren, Tarık Papuççuoğlu ve Fırat Tanış paylaşıyor. Yönetmen Sezgin ve başrol oyuncusu Papuççuoğlu ile film üzerine bir sohbet gerçekleştirdik.
- Filmin fikri ve oluşum süreci nasıl gelişti?
İlk sinema filmim olan “Kasap Havası”ndan sonra, yalnız ve yoksul bir kadının hikayesini anlatmaya karar verdim. Kadın olmak zaten zor; parasız, kimsesiz ve çaresiz bir kadın olmak çok daha zor. Yoksulluk, insanın özgürlüğünü kısıtlar ve aile ilişkileri içinde bir bağımlılık oluşturur. Kimsesiz bir insan, birilerinin himayesini almak zorundadır ve bu durum, hayatın en korkunç sonuçlarından biridir.
- Neden dram dolu bir kadın karakter yarattınız?
Yarattığım Suna karakteri, kimsesiz ve zor bir hayat süren bir kadın. Hasta bakıcılık yapıyor, evlere temizliğe gidiyor ve hizmetçilik yaptığı yerlerde sığınmacı gibi yaşıyor. Adını Suna koydum; bahtı kara ama adı güzel. Suna, ellili yaşlarda, çok genç yaşta evlenmiş ve boşanmış, bir daha da evlenmemiş. Bir aile dostunun oğlu Erol, Suna’nın bu durumuna kayıtsız kalamaz ve onu dul kayınpederi Veysel ile tanıştırır. Film, Suna’nın düşünerek Veysel ile evlenmeye karar vermesi ve onun yaşadığı küçük kasabaya gelmesiyle başlar. Suna, imam nikahıyla evlendiği Veysel’in evinde yaşamaya başlar. Onu tanımadığı bir adamla evlendirmek, işini daha da zorlaştıracak bir durumdu; ayrıca ona bir türlü sevgi besleyemez. Ev temizliği ve diğer işlere alışık olan Suna, bu görevleri başarıyla yerine getirirken, sevmediği bir adamla aynı yatağa girmekte zorlanır. Kadınlar, sevmedikleriyle birlikte olamazlar. Suna ile Veysel arasında bir yatak odası sorunu doğar; duvar halısındaki tavus kuşunun dili olsa da anlatırdı belki Suna’nın derdini. Suna, ekonomik özgürlüğü olmadığı için sevmediği bir adamla evlenmek zorunda kalır ve onun isteklerini duygusuzca yerine getiren bir kadına dönüşür. Ancak karakterinden asla ödün vermez; Suna olmaktan vazgeçmez.
- Neden “Suna”? Kadın karakter yaratmak zor mu?
Suna, çıkarları uğruna değişmeyen, istediği gibi yaşamaya kararlı, romantik ve biraz da deli dolu bir karakter. Evlere, odalara sıkışmış ve hayallerini gerçekleştiremeyen bireylerin engellerini aşmaya çalışan karakterler yazmayı seviyorum. Suna, “evlilik üçlemesi” adını verdiğim filmlerimin ikincisidir. Mutsuz bir evliliği daha derinlemesine ele aldım. Bu süreçte masaya kendi cinsel kimliğimi koymamaya özen gösterdim. Film, Suna karakteri tarafından anlatılan bir hikaye olarak inşa edildi. Kadın ve erkeğe eşit mesafeden baktığıma inanıyorum.
- Üçlemenin ikinci filmi “Suna” aynı zamanda teziniz. Sonuncusu yolda mı?
Evet, “Suna” üçlemenin ikinci filmi ve benim yüksek lisans tezimdir. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Film Tasarımı Bölümü’nden lisans ve yüksek lisans mezunuyum. “Türkiye Sinemasına Yoksul Kadın Temalı Filmler ve Suna Filminin Anatomisi” başlıklı tezime Google Akademik üzerinden ulaşabilirsiniz. Tez, Türkiye’de yoksul kadın olmanın zorluklarıyla başlayıp, Suna filminin fikir ve yaratım sürecinden festival sürecine kadar yaşanan her şeyi detaylıca ele alıyor. Üçlemenin son filmi “Bir Mart Günü” adlı projeme şu an odaklanmış durumdayım. Bu film de yine mutsuz bir evliliği masaya yatıracak ve hayatımıza birkaç tutunamayan daha katacak gibi görünüyor. Film, kadın ve erkek ilişkileri üzerine kurulu ve ülkemizde yaşanan gerçeklikleri yansıtıyor.
- Filmde umut verici bir karakter Can mı?
Filmde Suna’ya cinsel obje olarak bakmayan erkek karakter Can, bir entelektüel. Suna ile dostluk kurmayı başaran, en zayıf anlarında dahi ondan faydalanmayı düşünmeyen, bir sinema yazarı. 2019 yılında kaybettiğimiz değerli arkadaşım Cüneyt Cebenoyan’dan esinlenerek yarattığım ve çok sevdiğim bir karakter. Erkeklere karşı bir düşmanlık beslemiyorum; iyi ve doğru adamların da olduğuna inanıyorum ve Can bunun bir temsili.
- Filmin ana teması nedir?
Bir kadının, arzulamadığı bir erkekle birlikte yaşamaya mecbur kalması, filmin ana temasını oluşturuyor. Suna, yaşadıklarına katlanabilmek için Veysel’den gizli içki içmeye başlar. Bir zaman gelir, dolapların içi ve divanların altları içki şişeleriyle dolar. Erkek egemen bir toplumda yaşıyoruz; çalışan kadınların, çalışmayan kadınların, zengin ve yoksul kadınların, genç ve yaşlı tüm kadınların bir taciz hikayesi var. Bu durum gerçekten çok üzücü.
‘YAŞASIN SİNEMA… YAŞASIN BAĞIMSIZ SİNEMA’
Tarık Papuççuoğlu, filmde Suna karakterinin eşi Veysel rolünü üstleniyor. Papuççuoğlu’nun canlandırdığı karakter, ülkemiz insanına tanıdık bir kötü erkek profili sunuyor. Sözü Papuççuoğlu’na bırakıyoruz: “Uzun süre üzerinde çalışılmış ve titizlikle oluşturulmuş bu projeye, bazı zorunluluklar nedeniyle son anda ve çok kısa bir süre içinde dahil oldum. ‘Suna’ filmi, 52 yıllık meslek hayatımda katıldığım ilk ‘bağımsız sinema’ filmi oldu. Bu rolü bana emanet eden, beni bu heyecan verici sinema dünyasıyla tanıştıran değerli yönetmenim Çiğdem Sezgin’e şükranlarımı sunuyorum. Pandemi yasaklarının en yoğun döneminde büyük bir özveri ile bu projeye katkıda bulunan herkese ayrıca teşekkür ederim. ‘Suna’ filmini, sinema kariyerimdeki ilk film olarak değerlendiriyorum.”
- Filmde sizi en çok etkileyen hikaye nedir?
Filmin hikayesindeki en etkileyici unsur, ülkemizde bitmek bilmeyen kadın sorunları ile ilgili çok gerçekçi, samimi ve başarılı mesajlardır. Titizlikle çalışılmış senaryo, ete kemiğe büründükçe benim için daha da heyecan verici bir hale geldi.
- Canlandırdığınız karakteri sizden dinleyebilir miyiz?
Filmde canlandırdığım karakter, gerçek, inandırıcı ve çevremizde sıkça rastladığımız bir “erkek” profilidir. Kötü niyetli, şiddete eğilimli, egoist biri değil. Kendi yaşadığı çevrenin alışkanlıkları, toplumsal değerleri ve mahalle baskıları ile karşısındaki kadına, farkında olmadan bir tür eziyet eden bir karakter. Filmde net bir şekilde altı çizilen de bu durumdur.
- Ülkemizde yaşanan ve bitmeyen kadın sorunları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Maalesef son yirmi yirmi beş yılda, eğitim, kültür, sosyal barış, eşitlik ilkeleri, sevgi ve saygı gibi konulardaki gerileme, ülkemizdeki kadın sorunları üzerinde de derin etkiler bırakıyor. Ben de, yüzünü medeniyete ve huzurlu bir yaşama dönmüş, ülkesini seven her birey gibi bu duruma üzülmekle kalmayıp isyan ediyorum. Bu yüzden de ‘Suna’ filminin bir parçası olmaktan mutluluk ve gurur duyuyorum. Yaşasın Sinema… Yaşasın “Bağımsız Sinema”.