1. Haberler
  2. Yaşam
  3. Semiha Berksoy: Türk Kadınını Yücelten Sanatçının Hayatı ve Başarıları

Semiha Berksoy: Türk Kadınını Yücelten Sanatçının Hayatı ve Başarıları

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Nazım Hikmet’in Türk Kadınını Yücelten Sözleri

Türk kadınının sesinin pırlantası olarak nitelendirilen Semiha Berksoy, 1910 yılında Çengelköy’de doğdu. Şair Ziya Cenap Berksoy ve ressam Fatma Saime Hanım‘ın kızı olan Berksoy, hayatının erken dönemlerinde birçok trajediyle yüzleşti. Henüz 8 yaşındayken annesini İspanyol nezlesi nedeniyle kaybetti, daha sonra ise amcasını veremden kaybetti. İlköğrenimini Kadıköy İlkokulu’nda tamamladıktan sonra, ortaokulu birincilikle bitirdi. Sanata olan ilgisi, ilkokul yıllarında yazdığı öykülerle başladı. Ailesinin Sultanahmet’e ve ardından Kadıköy’e taşınması, onun sanata daha da yaklaşmasını sağladı. Kadıköy’deki evlerinin karşısında bulunan Kuşdili Tiyatrosu, Berksoy’un sanat hayatına yön vermesinde önemli bir rol oynadı.

Sanat Yolculuğunun Başlangıcı

Berksoy, liseyi İstanbul Kız Lisesi’nde tamamladıktan sonra, Osmanlı Devleti’nin ilk resmi müzik okulu olan Darülelhan’ın yeniden düzenlenmesiyle açılan İstanbul Konservatuvarı’nda 1928 yılında Nimet Vahit Hanım ile şan eğitimi aldı. 1929 yılında, ilk halk konserini vererek sanat hayatına ilk adımını attı. Bu konserinde, ünlü besteci Nikolay Rimski-Korsakov‘un “Sadko” operasından aryalar seslendirdi ve bu etkinlikte ona Cemal Reşit Rey eşlik etti. Berksoy, aynı yıl Güzel Sanatlar Akademisi’nde Namık İsmail Atölyesi‘ne katıldı ve burada burs kazanarak resim çalışmalarına devam etti. Sanat aşkını, babasına yazdığı bir mektupta, “Benim ruhumu sürükleyen, bende alev haline gelen bir şey var, o da sanat aşkıdır.” diyerek ifade etti.

Tiyatro ve Opera Kariyeri

Muhsin Ertuğrul’un açtığı Darülbedayi Tiyatro Okulu’na giren Berksoy, William Shakespeare‘in “Hırçın Kız” adlı eserinde “Kate” rolüyle sınavı başarıyla geçti. 1931 yılında, Türk sinemasının ilk sesli filmi “İstanbul Sokaklarında” başrol oynadı. 1932 yılında Darülbedayi’de çalışmaya başladı ve birçok farklı oyunda rol aldı. Berksoy, Türk operetlerinin primadonnası olarak tanındı. Nazım Hikmet Ran ile tanışması, “Kafatası” piyesinin sahnelenmesi için yapılan çalışmalarda gerçekleşti. Ran’ın yazdığı “Bu Bir Rüyadır” operetinde “Fatma” rolünü, Cemal Reşit Rey’in eserinde ise “Marlene” rolünü üstlendi. Uzun yıllar mektuplaşan ikilinin yazışmaları, “Nazım Hikmet ve Tosca’sı Semiha Berksoy” adıyla kitaplaştırıldı.

Özsoy Operasında Dikkat Çeken Performans

Berksoy, 19 Haziran 1934’te Ahmed Adnan Saygun’un bestelediği ilk Türk opera temsili “Özsoy”da “Ayşim” rolüyle büyük beğeni topladı ve Mustafa Kemal Atatürk‘ün de ilgisini çekti. Ressam Fikret Mualla ile 1930’larda tanışan Berksoy, Mualla’nın Fransa’ya gitmesiyle dostluklarını mektupla sürdürdü. Sonrasında birbirlerine yazdıkları mektuplar ve resimler, “İki Aykırının Mektupları” adıyla yayımlandı. 1939’da Almanya’daki Berlin Devlet Yüksek Müzik Akademisi’nde opera bölümünü birincilikle bitiren Berksoy, “Richard Strauss’un 75. Doğum Yılı Festivali”nde “Ariadne” rolünü üstlenerek Avrupa’da opera sahnesine çıkan ilk Türk sopranosu unvanını kazandı.

Sanat Hayatındaki Başarıları

Türkiye’ye döndükten sonra, 1940 yılında ilk konserini Cemal Reşit Rey ile verdi. Richard Wagner operalarında yer alan Berksoy, 1941’de “Tosca” ve “Madame Butterfly” operalarında sahne aldı. 1950’de Ankara Devlet Operası’nın kurulmasında önemli bir rol oynadı ve 1951’de “Tiefland Çukurova Operası”nda başrol “Marta”yı oynayarak “Birinci Sınıf Dramatik Soprano” olarak tanındı. 1952’de, Beethoven’in “Fidelio Operası”nda dramatik soprano “Leonore” rolünü üstlendi. 1961’de “Hensel und Gratel” operasında “Hexe” başrolünü yorumlayarak sanat kariyerine devam etti. 1963’te “Kültür Bakanlığı 30. Sanat Yılı Jübilesi”nde Verdi’nin “II.Trovatore” operasında ünlü “Azucena” rolünü canlandırdı. Berksoy, 1972’de emekli oldu ancak sahneye olan sevgisi asla azalmadı.

Sanatını Yaşatmaya Devam Etti

1999 yılında, 89 yaşında New York City Lincoln Center’de sahne alan Berksoy, Robert Wilson’un yönettiği “The Days Before Death, Destruction and Detroit III” adlı eserinde, “Tristan ve Isolde” operasından Isolde’nin “Aşk Ölümü” aryasını seslendirdi. Refik Epikman ile İsmail Hakkı Toygar’ın seramik atölyesinde heykel çalışmalarına katılan sanatçının resimleri Berlin, Paris, İstanbul ve New York gibi birçok şehirde sergilendi. 1984’te TBMM tarafından kamu sektöründe görev alan ilk kadın opera sanatçısı olarak “Atatürk Opera Ödülü”nü, 1961’de ise Dil Tarih Fakültesi’nde “Resim Ödülü”nü aldı.

Semiha Berksoy’un Vefatı

Kalp rahatsızlığı nedeniyle tedavi gördüğü hastanede, 15 Ağustos 2004 tarihinde 94 yaşında hayata veda eden Berksoy, Çengelköy’de son yolculuğuna uğurlandı. Sanatçı, Türk sanat tarihine damga vuran eserleri ve katkılarıyla hatırlanmaya devam ediyor.

Semiha Berksoy: Türk Kadınını Yücelten Sanatçının Hayatı ve Başarıları
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

xGundem ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin