Romy Schneider: Bir Efsanenin Hayatı
Şiir gibi güzelliği, onun oyunculuk kariyerindeki kapıları araladı. Bu güzel kadın, sinema tarihine damgasını vuran ve asla unutulmayacak karakterlere hayat verdi. Bir gün, döneminin en çekici erkeklerinden birine aşık oldu. Kalbini öylesine derinden saran bir aşktı ki, onun uğruna memleketini bile terk etti. Ancak karşılığında ihanete uğrayarak terk edilmesi, onun için büyük bir yıkım oldu. Boynu bükük bir şekilde ülkesine döndü, sevmediği bir adamla evlendi ve mutsuz bir hayat sürmeye mahkum oldu.
Ünlü oyuncu, ‘şiir gibi’ güzelliğinin bedelini hayatı boyunca yaşadığı trajedilerle ödedi.
Ama kalbinde derin bir acı bırakan asıl trajedi, oğlu David’in gözlerinin önünde hayata veda etmesiydi. Bu kayıptan sonra, onu hayata bağlayan hiçbir şey kalmamıştı. Henüz 40’lı yaşlarının başındayken bir başına son nefesini verdi. Geride ise hafızalara kazınan güzelliği, o sisli bakışları ve oynadığı filmler kaldı.
Senaryo Değil, Gerçek Bir Yaşam Öyküsü
İlk anda kulağa bir senaryo gibi gelen bu gerçek hayat öyküsünün kahramanı, Romy Schneider… Tıpkı Marilyn Monroe, Audrey Hepburn veya Grace Kelly gibi, hayata veda etmesinin üzerinden geçen bunca yıla rağmen unutulmayan bir efsane. Gerçek adı Rosemarie Magdalena Albach Retty olan Romy, 23 Eylül 1938’de Almanya’nın Berchtesgaden kasabasında dünyaya geldi. Sanat dünyasının içine doğmuştu; babası tiyatro ve sinema oyuncusu Wolf Albach Retty, annesi ise 1930’lu yılların ünlü sinema yıldızı Magda Schneider’dı.
Küçük Yaşta Aile Sıcaklığını Kaybetti
Fakat Rosemarie’nin hayatı, anne ve babasının ayrılmasıyla altüst oldu. Aile sıcaklığını kaybeden genç kız, 14 yaşına gelene kadar yatılı okullarda eğitim aldı ve zaman zaman anneannesinin yanında kaldı. Takvimler, 1953 yılını gösterdiğinde, Rosemarie okulu bıraktı. Çünkü önünde bambaşka bir yol açılmıştı. O dönemde annesi, yönetmen Hans Herbert Blatzheim ile evlenmişti. Genç kızın göz alıcı güzelliğini fark eden üvey babası, onun sinemada kariyer yapması için destek oldu. Çok geçmeden, Almanya’da büyük bir sinema yıldızı haline geldi. Bunu sağlayan ise, Kraliçe Sissi’yi canlandırdığı film oldu.
Avusturya Kraliçesi’ni Canlandırmak Onun Da Hayatını Değiştirdi
Oyunculuk yeteneği ve eşsiz güzelliği sayesinde, bir anda Almanya’nın en ünlü sinema yıldızı haline geldi. Bugün bile, o filmde canlandırdığı karakterle anılmaktadır. 1955’teki bu filmin ardından Rosemarie, artık ünlü sinema yıldızı Romy Schneider olarak tanındı. Kariyerinde annesinin soyadını kullanıyordu. Sissi’nin üzerinden 3 yıl geçtikten sonra, rol aldığı Christine adlı film, onun özel hayatında da önemli bir dönüm noktası oldu. Bu film sayesinde, ona aşkların en büyüğünü ve aynı zamanda ihanetin derin acısını yaşatan Alain Delon ile tanıştı. Kısa bir süre önce hayata veda eden Delon, sadece döneminin değil, tüm zamanların en yakışıklı oyuncusu olarak anılmaya devam ediyor. 1950’li yıllarda, göz alıcı görüntüsünün zirvesindeydi.
Schneider’in annesi Magda, döneminin ünlü oyuncularından biriydi. O da kariyerinde annesinin soyadını kullandı.
Aşkı Uğruna Memleketini Bile Terk Etti
Romy’nin aşkı öylesine büyüktü ki, Delon’un aşkı uğruna Almanya’yı terk edip Fransa’ya yerleşti. Bu durumu nedeniyle ülkesine ihanet etmekle bile suçlandı. O dönemde, Romy Schneider ile Alain Delon’un aşkı “yüzyılın aşkı” olarak nitelendirildi. Ancak bu büyük aşk, Romy’nin kalbinde derin bir yara açtı; Delon, onu hamile olan bir sevgilisi uğruna terk etti. O an, Romy’nin dünyası başına yıkıldı ve ölmeyi bile düşündü. Aşkı büyük, uğradığı ihanetin acısı da derindi. Fransa’da yalnız kalan Romy, Berlin’e annesinin yanına geri döndü.
Mutsuzluğunu Eski Aşkından Gelen Bir Telefon Bitirdi
1966 yılına gelindiğinde, kendisinden 14 yaş büyük olan yönetmen Harry Meyen ile evlendi. Daha sonra trajik bir şekilde kaybettiği oğlu David, bu evlilik sırasında dünyaya geldi. Anne olmasına rağmen Romy, derin bir mutsuzluk içindeydi ve mesleğinden uzaklaşmıştı. Fakat bir gün, Alain Delon’dan gelen bir telefon, damarlarındaki kanın akışını yeniden hissettirdi. Geri kalan her şeyi unutarak mesleğine geri döndü. Alain Delon ile birlikte La Piscine (Sen Benimsin) adlı filmi çektiler ve 1968 tarihli bu film, gişe rekorları kırdı. O dönem, Romy’nin kariyeri için başka bir dönüm noktasıydı. Mutsuzluk içinde geçirdiği günlerin acısını çıkararak, Orson Welles, Claude Sautet, Yves Montand, Marcello Mastroianni gibi dönemin önemli isimleriyle çalıştı. Ancak Romy Schneider ile Alain Delon’un aşkı uzun ömürlü olamadı ve sonunda bu ilişkinin yürümediğini anladı.
Evlat Acısı Hayatla Bağlarını Koparmasına Neden Oldu
Delon ile ilişkisi bittikten sonra, 1975 yılında Daniel Biasini ile evlendi. Bu hayat ortaklığı 1981 yılına kadar sürdü ve bu evlilikten Sarah Magdalena adında bir kızı dünyaya geldi. Ancak sonrasında hayatı tepetaklak oldu. Eski eşi Meyen, trajik bir şekilde canına kıydı. Ardından, hayatının en büyük trajedisini yaşadı; ilk evliliğinden dünyaya gelen oğlu David, henüz 14 yaşındayken dayanılmaz bir şekilde hayatını kaybetti. David’in bahçedeki dikenli tel örgülere takılarak ellerinin arasından kayıp gitmesi, Romy’yi derinden yaraladı. Söylenenlere göre, Romy annesini arayıp, “Anne, oğlum öldü” diyerek ağlayarak olanları anlattı. Bu büyük kaybın acısı, Delon’un yarattığı aşk acısını bile gölgede bıraktı. Romy’nin hayatı, bu olaydan sonra bir daha asla toparlanamadı.
29 Mayıs 1982 günü, Paris’teki evinde ölü bulundu. Kalp krizi nedeniyle hayata veda ettiği açıklandı. Yakınlarının ifadesine göre, geçirdiği böbrek ameliyatı kalbini zayıflatmıştı. Sinema ve magazin dünyasına unutulmaz izler bırakan, eşine az rastlanır güzelliğiyle hafızalara kazınan Romy Schneider’ın öyküsü, sadece 43 yıl sürdü.
Ebedi Uykusunu Bir Köy Mezarlığında Uyuyor: Schneider, Paris yakınlarındaki Boissy Sans Avoir adlı küçük bir köy mezarlığında toprağa verildi. Mezar taşında, gerçek adı Rosemarie Albach yazılı. Ancak o, milyonlarca sinemaseverin gönlünde hala Romy Schneider olarak, buğulu mavi bakışlarıyla sinema perdesinden gülümsemeye devam ediyor.
Romy Schneider’ın ilk evliliğinden bir oğlu, ikinci evliliğinden ise bir kızı oldu. Oğlu David’i, henüz 14 yaşındayken geçirdiği trajik bir kaza sonucu kaybetti.
Schneider, 43 yaşında ölümünün ardından Paris yakınlarında bir köy mezarlığında toprağa verildi… Sonsuz uykusunu, erken kaybettiği oğlu David ile birlikte uyuyor.