Pandemi Sürecinin Etkileri
Pandemi süreci, evde daha fazla zaman geçirmemize neden olurken alışkanlıklarımızda köklü değişiklikler yarattı. Artık sosyal medya kullanımımız arttı ve ekrana maruz kalma oranlarımız yükseldi. Sosyalleşme ihtiyacımızı gidermek için sanal dünyaya yöneliyoruz. Bu durum, gerçek yaşamdan uzaklaşmamıza ve sanal ortamda daha fazla varlık göstermemize yol açtı. Uzmanlar, kısıtlama döneminin bireylerde yarattığı psikolojik etkileri vurguluyor.
Gerçeklikten Uzaklaşmayın
Sanal dünya, insanları gittikçe gerçeklikten uzaklaştıran bir etkiye sahip. Sosyal medyada, gerçek olmayan hayatların sergilendiği bir platforma dönüştü. Hayatımızın en güzel anlarını seçerek paylaşıyoruz ve bu da kişide gelgitlere yol açıyor, kişilik bozuklukları yaratabiliyor. Bireyler, sanal bir ortamda yalnızlaşarak gerçek dostlukların ve arkadaşlıkların değerini unutur hale geliyorlar. İnsanlar, istedikleri hayatı önce kurgulayıp ardından sosyal medya üzerinden sunuyorlar. Bu süreçte, güzellikler filtrelerle sunulmakta ve bakış açıları düzenlenmektedir. Çoğu paylaşım, kişilerin gerçek yaşamlarında var olmadığı bir dünyayı yansıtırken, bu durum özgüven eksikliğinin bir yansımasıdır. Doğallıktan uzaklaşmadan sanal dünyayı, yakınlarımızdan haber almak amacıyla kullanmak en doğrusu olacaktır. Aksi takdirde, başka hayatları gözetleme ve öykünme hisleri, bireyi sonunda mutsuz edecektir.
Sanal Dünyada Gerçeklere Sahip Olmayı Beklemeyin
Sosyal medya, insanların yaşamak istediklerini yaşadığı ve gösterdiği bir platform haline geldi. Bu tür bir kullanımla kişiler, kendi yarattıkları dünyaya bir süre sonra inanmaya başlıyor. Gerçek hayatta bu durumun karşılığını bulamayınca, psikolojik sorunlar ve depresyon ortaya çıkabiliyor. Sanal platformların gerçek olmasını beklememek çok önemli. Bu bilinci edinerek sosyal medyayı kullanmalıyız.
Bağımlılık Yaratmasına İzin Vermeyin
İnsanların en önemli üç duygusu; takdir edilme, kabul edilme ve beğenilme ihtiyacıdır. Bu duygular, her bireyin içinde az ya da çok bulunur ve insanın en zayıf yönlerini oluşturur. Sosyal medya, bu eksik yönleri tatmin etme aracı haline geldi. Kullanıcılar, paylaşımlar yaparak beğenilme ihtiyaçlarını karşılarken, bu durum bağımlılığa yol açar. Eğer uyanır uyanmaz ilk işiniz sosyal medya hesaplarınıza bakmaksa, burada bir problem var demektir. Günde 3-4 saatimizi sanal dünyada geçirmemek gerekir; aksi takdirde gerçek yaşamla bağlarımız zayıflayabilir.
Bilgiye Ulaşmak ve Kendinizi Geliştirmek İçin Kullanın
Sosyal medyayı, sosyal fayda sağlamak amacıyla kullanmak oldukça önemlidir. Örneğin, bir öğrenci boş zamanlarında sosyal medya paylaşımlarına bakmak yerine yabancı dil öğrenme videoları izleyerek kendini geliştirebilir. Ayrıca, derslerine paralel araştırmalar yaparak bilgi dağarcığını genişletebilir. Bir meslek sahibi de kendi alanındaki gelişmeleri takip ederek mesleğini daha iyi icra edebilir.
Kitap Okumayı Es Geçmeyin
İnterneti bilgiye ulaşmak için kullanmak önemli, fakat kitap okumayı da unutmamak gerekir. İnternette sıklıkla manipüle edilmiş ve belirli etkilere maruz kalmış bilgilerin bombardımanına tutuluyoruz. Bu durum, bireylerin kendi analiz yeteneklerini zayıflatıyor. Dolayısıyla, klasik yöntemlerden vazgeçmemek büyük önem taşır.
Sosyal Medyayı Paylaşım Aracı Olarak Görün
Hayatın getirdiği zorluklar, manevi yönden ağır yükler oluşturabiliyor. Hastalıklar, kayıplar gibi durumlarda, sosyal medya üzerinden duygularımızı paylaşmak, acılarımızı hafifletmek ve destek almak için olumlu bir yol olabilir.
Gerçeklik ile Sanallık Arasındaki Dengeyi İyi Kurun
Her alanda olduğu gibi, sosyal medyada da kendiniz olun ve kendi kişiliğinizi yansıtın. Denge, bu süreçte oldukça önemlidir. Eğer günde 3 saat sosyal medyaya ayırıyorsanız, bu süre ilişkilerinizden, işinizden ve hatta çocuklarınızdan uzak kalmanıza sebep olabilir. Bu, büyük bir kayıp anlamına gelir. Dengeyi iyi kurarak gerçek yaşamı asla es geçmemek gerekmektedir.