Osteoporoz: Belirtiler, Tanı ve Tedavi Yöntemleri
Dr. Nilay Kılıç Çınar, osteoporoz yani halk arasında bilinen adıyla “kemik erimesi” hakkında önemli bilgiler paylaştı. Osteoporozun en belirgin ve yaygın belirtisi, omurga ve sırt bölgesinde hissedilen ağrılardır. Uzm. Dr. Nilay Kılıç Çınar, “Osteoporoz, kemik kütlesinin azalması ve kemiğin mikromimarisinde meydana gelen bozulmalar ile karakterize edilen en yaygın metabolik kemik hastalığıdır. Günümüzde, dünya genelinde ve Türkiye’de önemli bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Bu hastalık, her yaştan bireyde, tüm ırklarda ve her iki cinsiyet için görülebilir; ancak yaşlı beyaz kadınlarda daha sık rastlanmaktadır. Kemik kaybı ve osteoporoz riski, yaşla birlikte artış göstermektedir. Özellikle menopoz döneminde kadınlarda bu kayıp hızlanır, bu nedenle kadınlar osteoporoz açısından daha yüksek risk altındadır. Osteoporoz en fazla 65-74 yaş aralığında görülmektedir.”
– Osteoporozun önemi, kırıkların önlenmesi ile doğrudan ilişkilidir. Bu nedenle, tedavi sürecindeki en önemli hedefimiz, bu tür kırıkların oluşumunu önlemektir. Kemik yoğunluğunun azalması, kemiğin dayanıklılığının düşmesine neden olur. En yaygın osteoporoz kırıkları el bileği, omurga ve kalçadır. Kırıkların sonuçları arasında fiziksel ve fonksiyonel kısıtlanma, yaşam kalitesinde azalma, artmış sakatlık ve ölüm riski bulunmaktadır. Bu bilgiler ışığında, risk altındaki bireylerin belirlenmesi, hastalığın erken teşhisi, mümkünse önlenmesi ve uygun tedavi yöntemlerinin belirlenmesi son derece önemlidir.
Osteoporozun Risk Faktörleri
Osteoporozun en sık görülen belirtileri hakkında bilgi veren Uzm. Dr. Nilay Kılıç Çınar, şu hususları vurguladı: “65 yaş ve üzeri olmak, ailede kırık hikâyesi bulunması, 3 aydan uzun süre kortizon kullanımı, erken menopoz (45 yaş öncesi), kalsiyumdan fakir bir beslenme, sigara ve alkol tüketimi, aşırı kafein ve tuz alımı, aşırı zayıflık veya kilo kaybı, uzun süreli yatak bağımlılığı, osteoporozda en sık görülen yakınmalar arasında sırt ağrısı, boy kısalması, sırtta kifoz (kamburlaşma), düşmeler ve kas güçsüzlüğü bulunmaktadır. Osteoporoz tanısı, klinik muayene bulgularının yanı sıra bazı laboratuvar testleri ve kemik mineral yoğunluğunun ölçümü ile çoğunlukla konulmaktadır. Ayrıca, kırıkların tespitinde sırt, bel ve kalça grafileri de son derece faydalıdır. Osteoporoz tanısının kırık oluşmadan önce konulması büyük bir önem taşımaktadır. Tanı konulduktan sonra hastanın tedavi planı oluşturulmalı ve belirli aralıklarla izlenmelidir.”
Kemik Erimesinin Tedavisi Mümkün
Osteoporozdan korunmak ve kemik sağlığını desteklemek için en önemli iki kaynağın kalsiyum ve D vitamini olduğunu belirten Uzm. Dr. Nilay Kılıç Çınar, “Kalsiyum, kemiklerin temel yapı taşıdır. Süt ve süt ürünleri, diyetin en iyi kalsiyum kaynaklarıdır. Osteoporoz ve kırık gelişiminin önlenmesi için 50 yaş üzeri bireylerde günlük olarak 1200 mg kalsiyum alımı önerilmektedir. Bu miktarın mümkün olduğunca besinlerden karşılanması, eğer yeterli alınamazsa kalsiyum takviyeleri ile desteklenmesi gerekmektedir. D vitamini, barsaklardan kalsiyum emilimi için hayati öneme sahip bir vitamindir. D vitamininin iki ana kaynağı güneş ışığı ve besinlerdir.”
– D vitamini, yaz aylarında deride güneşin ultraviyole B ışınları ile sentezlenmektedir. Çocuklar ve erişkinler için gündüz saatlerinde yüz, el ve kolların güneş ışınlarına 10-15 dakika maruz kalması D vitamini sentezi için yeterli olabilir. Fakat yaşlı bireylerde D vitamini üretim kapasitesi azalmaktadır. Bu nedenle yaşlı bireylerde D vitamini desteği, düşme riskini azaltma ve kırık oluşumunun önlenmesinde büyük rol oynamaktadır. Osteoporoz tedavisinde ilaç kullanımı ile kırıklar engellenebilir, kemik mineral yoğunluğu artırılabilir, hastalığa bağlı şikayetler azaltılabilir ve hastanın yaşam kalitesi yükseltilebilir. Kemik yoğunluk ölçümleri ve kişisel risk faktörleri değerlendirilerek ilaç tedavisi konusunda hekim tarafından karar verilmesi gerekmektedir. Osteoporoz tedavisi uzun soluklu bir süreçtir ve hastanın tedaviye uyumu, tedavinin başarı şansını artıracaktır.