İş arkadaşlarımdan biri “Abi şu kitabı bir türlü okuyamadım. Sana bir evrak atacağım. Ona bakar mısın? Açamıyorum” dedi. “Tamam, hallederim” deyince de “Halledersin biliyorum, elinden geleni yaparsın lakin neden bu kadar yorulasın ki?
Neden görenler üzere çabucak alıp okuyamıyoruz, ona kızıyorum” diye yanıtladı. Haklı ancak durum bu. Ne yapalım, okumak için de çaba edeceğiz demek ki, şimdilik öbür tahlil yok. “Nasıl öteki tahlil yok, herkes gidip kitapçıdan kitabı basılmış almıyor mu” dedi. “Alıyorlar, eveet” diye uzattım sözün sonunu. Konuşmamız şöyle sürdü:
“Biz de PDF olanını alalım.”
“Olmuyor işte. Birileri kopyalayıp satıyor diye güvenlik nedeniyle vermiyorlar.”
“Ama telefon ya da web uygulamalarında birçok kitap var PDF olarak. Onlar kopyalayıp satmıyor ya da basılmış bir kitabı alıp, tarayıp satmıyorlar mı? Bize güvenlik açığını mazeret ediyorlar da görenlerin hepsi çok mu dürüst? Ben listedeki çok satılan kitabı alsam tarayamaz mıyım?”
“Tabii ki tararsın.”
“O vakit nedir bu? Biz mi sahtekârız yani?”
Dosyayı attı. Fotoğraf olarak taramışlar, hallettim. İstediğimiz formata getirdim ve arkadaşıma tekrar yolladım. “Bak abi, ben bu kitabı alıp direkt okusaydım, sen dahil başka üç arkadaşıma da yollamayacaktım. Bu kitap yalnızca bende olacaktı ve problemsiz okuyacaktım. Sinirlenmeyecektim, kimseyi rahatsız etmeyecektim. Daha da değerlisi kitap benim telefonumdan çıkmamış, gereksiz yayılmamış olacaktı. Maksadım ve hedefim bu kitabı okumaksa, bana mani olamazlar. Onlar bana ‘engelli’ der ancak benim kitabımı engellerlerse ben de her türlü yolsuzluğa başvurur, o kitabı okurum. Yolsuzluk yapmamı gerektiren, kitabı okuyamıyor olmam, okuyabiliyor olmam değil ki. Yanlış yerden bakıyorlar olaya” dedi.
Şimdi bu kitabı okunur hale getirdik, isteyen kim olursa kendi ortamızda kitap bu halde yayılacak. Bu suça iştirak etmiş durumdayım. Fakat biri okusun diye cürüm işlediysem çok da umurumda değil. PDF yayın yapan sitelere girince hunharca telifi olmayan kitapları yayımlıyorsunuz. O kitaplar için emek verilmedi mi vaktinde? Hiç çekinmiyorsunuz. Neden? Zira çok aranıyorlar ve sitelerinizi görünür kılıyorlar. Telifsiz kitaplardan takipçi ve tıklanma toplarken hiç aklınıza gelmiyor mu pekala, çok okunan kitapları da okumak isteyemez miyiz??
Biz de bekliyoruz sevdiğimiz muharrirlerin yapıtlarını. Engellilerle ilgili özel günler gelince birtakım yayıncılar telifi olmayan birkaç kitap bulup, Braille alfabesiyle (körler alfabesi) bastırıp bize haber uçuruyorlar. Tamam da bunlar esasen var. Hudutlu olsa da var. Ben hangi kitabı okumak istiyorum sanki? Neden Braille alfabesiyle basacağınız kitaba benim adıma karar veriyorsunuz? Daima dünya klasiği okumuyorum ki ben.
İşin özünde şu var; “Zafere giden yolda her şey mubahtır” demişler. Bir kitabı okumak istersek zati okuruz. O kitap basıldıysa artık kopyalanmaya mahkûmdur. “Zor oyunu bozar” derler. Biz onu okuruz. Siz basılmış kitapları neden korsan hale getiriyorsunuz? Zira kıymetli diye bir mazeretiniz var. Mazeret bulmak kolay, biz de buluruz. Mazeret aratmayın sevgili yayıncılar. Piyasa koşullarında olanlara bakınca zati pürüz de olamıyorsunuz. Gelin, bizim de görenlerin de işini maddi ve erişilebilirlik manasında kolaylaştırın. Kimse hileye hurdaya kalkışmasın. Dedim ya “Zor oyunu bozar”. Zorluk çıkarmayın ki oyun bozulmasın, kuralına nazaran oynasın.
Akademik bahiste bu durum bizi zorluyor. Bilindik kitaplarda çok sorun çıkmasa da akademik seviyeye çıkınca işler zorlaşıyor. Kimsenin emeğini bedavaya istemiyoruz. Parası neyse verip herkesle birebir gün ve saatte o kitaba ulaşalım istiyoruz. “Herkes birebir maddiyata sahip değil” diyen varsa bunu da çözeriz. Okumak için para lazımsa bulunur. Güç ulaşıp okuduğumuz bir müellifin bir lafı vardır“ Bir bardak çayın çözemeyeceği sorun yoktur” diye. Bir sorun varsa gelin, bir çay içelim birlikte sevgili yayıncılar.
