İstanbul Halkalı’dan Edirne Uzunköprü’ye giden yolcu treni beş yıl evvel Tekirdağ’ın Çorlu ilçesine bağlı Sarılar’da raydan çıkarak devrildi. Katliam üzere kazada 7’si çocuk, 25 kişi ömrünü yitirdi, 300’den fazla kişi de yaralandı. Olayın üzerinden beş yıl geçmiş olmasına rağmen kayıp yakınlarının “adalet” arayışı sürüyor.
“ÖLDÜRÜLEN ÇOCUKLARDAN YALNIZCA BİRİ”
Çorlu Tren Kartliamı‘nda hayatını kaybeden Oğuz ArdaSel‘in annesi Mısra Öz, Oğuz Arda’nın öyküsünü ve kazanın akabinde geçen 5 senede yaşananları anlattığı “Hep 9 Yaşında Bir Melek Masalı” isimli kitabı şu sözlerle anlattı:
“Bu kitabın içinde Oğuz Arda’nın dokuz yıllık hayat hikayesi var. Sonra da o gittikten sonra ise bir anne olarak nasıl hayata tutunduğum ve verdiğim hukuk çabası var. Oğuz Arda, bu ülkede ihmaller sonucu öldürülen binlerce çocuktan yalnızca biri. Her biri birbirinden değerli olan çocuklarımız birilerini liyakâtsizliği, ihmali nedeniyle bu ülkede can veriyor. Çok uzun bir süreçten geçtik ve önemli yıpratılmalara maruz kaldık. İstedim ki bu ülkede, adaletin ne kadar ağır işlediği hatta işlemediği, birilerinin sorumluluk almamasıyla hangi hayatların yok olduğu görünsün. Kitapta yalnızca Oğuz Arda yok, kazada ölen tüm çocukların da yıkılıp giden hayatını içine alıyor.”
“BU KARANLIK PERİYODUN BİR YANSIMASI”
Kitabın, Türkiye’nin içinde bulunduğu hukuksuzluklarla örülü sürece de tarihi manada ışık tutacağını söz eden Öz, “Yargılama sürecinde olan her şey kitapta var. Çorlu Tren Kazası şimdi trenin enkazı kaldırılmadan, cenazelerimiz çıkarılmadan evvel olay yerine getirilen uzmanlarla kapatılmak istenen bir olaydı. Bu yüzden de bu karanlık devrin, adaletin olmadığı periyodun en net yansıtıldığı anlatımlardan bir tanesi” dedi.
“YASIMIZI YAŞAYAMADIK”
Kazanın akabinde açılan ve beş yıldır süren dava sürecinde çok yıpratıldığını söyleyen Öz, “İnkâr etmenin manası yok sahiden yoruldum. Biz yasımızı yaşayamadık. Adalet resen sağlanmalı biz de yasımızı tutmalıydık. Hakkımızda soruşturmalar açıldı, korkutulmaya çalışıldık, susturulmaya çalışıldık. Her seferinde Çorlu’ya gittik ve hiçbir şey olmadan geri döndük. Son dört duruşmada rastgele bir gelişmeye şahit olmadık. Psikoljik manada gerçekten yıprandık. Yorulduk lakin adalet yerini bulmadan da rahat edemeyeceğiz” tabirlerini kullandı.
“MECLİS’TEKİLERE HESAP SORMAK İSTEDİM”
Genel seçimlerde Türkiye Personel Partisi‘nin (TİP) İstanbul’daki listesinden aday gösterilen Öz, “Kaza yaşanmadan evvel siyaset ve siyasetle hiç alâakam yoktu. Yalnızca olayları takip ederdim. Tabi ki hassastım, birtakım hareketlere katılırdım. Fakat siyasete karşıydım. Bu süreç beni oraya yanlışsız gitmeye zorladı.
Türkiye’de iç hukuk yollarının tıkandığını fark ettiğimde şunu çok net gördüm: Bu katliama sebep olan bireyler, Meclis’te koltukta oturup dokunulmazlık müdafaasıyla hayatına devam ediyor. Yargı bu şahıslara hesap soramıyorsa orada onlara ben hesap sormak istedim. Adaylık sürecinde temas ettiğim AKP diye konuştu.
“İÇ HUKUK YOLLARI TÜKENİRSE AİHM’E GİDERİZ”
“Davada sona gerçek yaklaşıyoruz” diyen Mısra Öz, kelamlarını şöyle sonlandırdı:
“Öncelikle mevcut sanıkların en üst limitten ceza almasını sağlamak istiyoruz. Bunun dışında mevcut evrakta periyodun Devlet Demir Yolları Başkanı ve Ulaştırma Bakanı’nın, Bakan yardımcısının isimleri var. Bu şahıslar hakkında takipsizlik verildi, biz bu kararın kaldırılmasını bekliyoruz. Sorumluluğun üst idarede olduğunu her kanıt isptlıyor. şayet suçsuzlarla yargının karşısına gelip kendilerini aklayabilirler. Bir sefer olsun sözleri alınmadı. İç hukuk yolları tükenirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi‘ne kadar gideceğiz.”
