Obezitenin Kalp Üzerindeki Etkileri
Obezitenin kalp sağlığı üzerinde birçok olumsuz etkisi bulunmaktadır. Bu etkiler, doğrudan ve dolaylı mekanizmalar aracılığıyla ortaya çıkabilir. En basit şekilde ifade etmek gerekirse, kalp, artan vücut kitlesine kan pompalamak zorunda kalır ve bu durum kalbin iş yükünü artırır.
Kalp, bu artan iş yüküne yanıt olarak boyutunu artırır, ancak bu durum zamanla kalp fonksiyonlarının bozulmasının başlangıç noktasını oluşturabilir. Obezite ile birlikte gelişen insülin direnci, yüksek kolesterol düzeyleri ve damar duvarı hücrelerinin işlev bozuklukları gibi patolojik durumlar, kalp hastalığı riskini ciddi şekilde artırmaktadır.
Obez bireylerin, normal kilodaki kişiler için tasarlanmış tanı cihazlarına uygun olmaması, testlerin değerlendirilmesinde obez hastalarda karşılaşılan zorluklar ve hastaların hareketsiz yaşam tarzları da kalp hastalığı riskini artırmaktadır.
- Koroner arter hastalığı, fazla kilolu bireylerde en korkulan kalple ilgili sorunlardan biridir.
- Hastalar, risk altında olduklarını bildikleri halde, yaşadıkları göğüs ağrısı ve nefes darlığı gibi şikayetleri genellikle fazla kilolarına atfetmekte ve bu durum tanının gecikmesine yol açmaktadır.
- Tanı konulan obez hastalarda, yapılan işlemlerde komplikasyon geliştirme oranı daha yüksektir.
- Kalbin kötü şekillenmesi sonucunda kalp yetmezliği tablosu da gelişebilir.
Obez bireylerde hipertansiyonun daha sık görülmesi, tedavi etkinliğini değerlendirmeyi zorlaştıran bir diğer faktördür. Hipertansiyonu olan obez bir hastada gece horlama varsa, uykuda solunum durması ile seyreden obstrüktif uyku apne sendromu (OSAS) hastalığı da akla gelmelidir. Kalp damarları gibi, beyne ve bacaklara giden damarlarda da daralma riski söz konusudur. Ayrıca, obez hastalarda ritim problemlerinin görülme olasılığı da daha yüksektir.
Obezite Cerrahisi
Obezite cerrahisinin amacı, halk arasında yanlış bilinenin aksine, estetik kaygılar değildir. Hem Amerikan hem de Avrupa tedavi kılavuzları, belirli şartlar oluştuğunda bu tür cerrahilerin yapılmasını önermektedir.
Ameliyat geçiren ve yaşam tarzı değişikliklerine uyan hastalarda, birinci yılın sonunda kalpteki kötü şekillenmede düzelme gözlemlenmekte, kasılma ve gevşeme fonksiyonları normalleşmeye başlamaktadır. Kalp krizi riski azalmakta ve kan basıncı kontrolü daha kolay hale gelmektedir. Bu olumlu etkiler birçok çalışmada doğrulanmıştır.
OSAS hastalarının semptomlarının yönetimi de daha kolay hale gelmiştir. Tüm bu veriler ışığında, obezite cerrahilerinin kalp hastalıkları ile ilgili riskleri önemli ölçüde azalttığını söylemek mümkündür.
Halk arasında yaygın olarak bilinenin aksine, obezite ameliyatları kalp krizi riskini tetiklemez. Bu durum, çok genel bir ifade olup, bu şekilde kullanılması doğru değildir. Örneğin, basit bir göz ameliyatında bile düşük bir risk olsa da, kalp rahatsızlığı yaşama ihtimali bulunmaktadır.
Burada önemli olan, elde edeceğimiz faydanın girdiğimiz riske göre çok daha fazla olmasıdır. Bu nedenle, bireysel değerlendirme yapılmalı ve hastanın taşıdığı riskler doğru bir şekilde yönetilerek operasyona karar verilmelidir. Bu durum, sadece obezite cerrahisi için değil, tüm cerrahi işlemler için geçerlidir.
Herhangi bir ek risk faktörü taşımayan ve ameliyat öncesi yapılan testlerde kötü sonuçları olmayan bir hastanın kalp açısından riski düşüktür. Obezite ameliyatları özelinde, böyle bir risk artışı yalnızca diğer karın içi ameliyatlar kadar olmaktadır; bu operasyonlara özgü bir risk artışı söz konusu değildir. Ancak, ameliyat sonrası dönemde normal bireyler gibi yaşam tarzı değişikliklerine uymayan ve doktor önerilerini dikkate almayan bir kişinin riski doğal olarak artar.