Medya Dayanışma Grubu’ndan Önemli Açıklama
Basın Konseyi, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Disk Basın-İş, Gazeteciler Cemiyeti (Ankara), Haber-Sen, İzmir Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın oluşturduğu Medya Dayanışma Grubu, ‘Türkiye otokrasiyi hak etmiyor’ başlığıyla bir bildiri yayınlayarak, son dönemde medya üzerindeki baskılara ve yaşanan sorunlara dikkat çekti. Yayınlanan bildiride, dezenformasyondan, tutuklamalara ve gazetelere verilen cezalara kadar birçok önemli konu ele alındı.
Özellikle TELE 1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’ın tutuklanması, medyada yaşanan baskıların çarpıcı bir örneği olarak vurgulandı. Medya Dayanışma Grubu tarafından yapılan açıklamanın detayları şu şekildedir:
- “Medya Dayanışma Grubu olarak, ülkemizdeki seçim dönemi ve sonrasındaki antidemokratik gelişmelerden son derece kaygılıyız. İktidara eleştirel yaklaşan tüm toplumsal kesimlere yönelik artan baskı ve ötekileştirme çabalarına karşı her türlü ortak çalışmaya devam edeceğimizi vurguluyoruz.”
“HER TÜRLÜ YERGİNİN VE ELEŞTİRİNİN ŞEYTANLAŞTIRILMASI OTOKRATİKLEŞMENİN BİR GÖSTERGESİDİR”
İfade ve basın özgürlüğü, halkın bilinçli tercihler yaparak demokratik yönetişime katılmasını sağlamak amacı taşımaktadır. Bu nedenle, tüm demokrasilerde ve demokratikleşmeyi amaçlayan yönetim sistemlerinde ifade ve basın özgürlüğü yaşamsal öneme sahip görülmüş ve koruma altına alınmıştır. Ülkemizde özgürlüklerin sadece ‘övme özgürlüğü’ ile sınırlandırılması, her türlü yerginin ve eleştirinin şeytanlaştırılması, otokratikleşmenin net bir göstergesidir. Türkiye, bu durumu asla hak etmemektedir.
“ÜST KURULLARIN CEZALANDIRMA ORGANINA DÖNÜŞMESİ VARLIK AMAÇLARINA AYKIRI”
Yaratılan korku iklimi, basının ve aydınların susturulması ve bezdirilmesi, halkın bilinçli tercih yapma hakkını daraltmakta ve demokrasiyi sakatlamaktadır. Üst kurulların, düzenleyici ve yön verici bir rol üstlenmeleri gerekirken, iktidarın cezalandırma organına dönüşmesi, hem anayasal bir suçtur hem de varlık amaçlarına aykırıdır. Dezenformasyon, çağımızın ciddi bir sorunu haline gelmiştir. Dezenformasyona karşı alınacak tedbirler, Türkiye gibi ülkeler için önemli bir gündem maddesidir. Dezenformasyonla mücadele kisvesi altında, muhalif görüşlere karşı orantısız ve acımasız bir şekilde cezalandırmalar, basının özgürlüğü ve sansür edilemeyeceği ilkesi altında bir suç teşkil etmektedir.
“DEZENFORMASYON ÖRNEKLERİYLE CADI AVI BAŞLATILMASI ADALET KAVRAMIYLA, DEMOKRASİ İLE BAĞDAŞMAZ”
Seçim propagandası döneminde ve son olarak TELE 1 ve Merdan Yanardağ özelinde yaşanan olaylar, montaj ve manipüle edilmiş dezenformasyon örnekleriyle cadı avı başlatılmasının adalet ve demokrasi ile bağdaşmadığını göstermektedir. Bu duruma sessiz kalan yargı erkinin bağımsızlığını ve adaleti sağlama konusundaki sıkıntılarını gözler önüne sermektedir. Nasıl ki yaşam hakkı, tüm hakların temeli ise ve yokluğunda diğer haklar da yok hükmündeyse, adaletin yokluğu da demokrasiyi ortadan kaldırmaktadır.
“KARŞI KARŞIYA KALINAN DURUM TÜM ELEŞTİRENLERİN YOK EDİLMESİ ZULMÜDÜR”
Ülkemizde ifade ve basın özgürlüğü konusundaki sıkıntılar, yalnızca TELE 1’e yönelik son operasyonlarla sınırlı değildir. Halk TV, Fox TV, KRT televizyonları gibi diğer eleştirel medya organları, Cumhuriyet, Evrensel, BirGün ve yerel basın üzerindeki çeşitli kumpaslar ve düşmanca kampanyalar, tüm eleştirilerin yasaklanması ve eleştirenlerin yok edilmesi zulmü ile karşı karşıya kalmamıza neden olmaktadır. Bu bağlamda, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti yargısını göreve davet ediyoruz.