1. Haberler
  2. Yaşam
  3. Matéi Visniec’in ‘Batı Ekspresi’ Oyunu: Anne-Kız İlişkisi ve Tiyatroda Sıra Dışı Bir Deneyim

Matéi Visniec’in ‘Batı Ekspresi’ Oyunu: Anne-Kız İlişkisi ve Tiyatroda Sıra Dışı Bir Deneyim

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Matéi Visniec’in ‘Batı Ekspresi’ Oyunu: Anne-Kız İlişkisi ve Tiyatroda Sıra Dışı Bir Deneyim

Matéi Visniec’in ‘Batı Ekspresi’ Oyunu: Anne-Kız İlişkisi ve Tiyatroda Sıra Dışı Bir Deneyim

Rumen asıllı Fransız yazar Matéi Visniec’in kaleme aldığı etkileyici tiyatro oyunu ‘Batı Ekspresi’, temposuyla dikkat çekiyor. Göç, savaş ve medeniyet adına Batı’ya olan tutkumuzu sorgulayan bu eser, içerdiği sert mesajlarla izleyiciyi derinden etkiliyor. Oyunun görsel unsurları olan dekor, kostüm ve oyunculuk ise son derece etkileyici bir şekilde sunulmakta. Özel bir sürpriz olarak, bu oyunun yönetmen koltuğunda Elvin Beşikçioğlu otururken, sahnede 23 yaşındaki kızı Derin Beşikçioğlu’nun performansı, izleyicileri büyülüyor. Anne-kızla birlikte, onları bir araya getiren bu özel oyunu, sanatın farklı alanlarına nasıl yer açtıklarını ve şu an Ankara, Etimesgut Belediye Başkanlığı görevini üstlenen Erdal Beşikçioğlu’nu konuştuk.

Temposu yüksek, göçü ve savaşları anlatan, medeniyet adına Batı’ya olan tutkumuzu sorgulayan ciddi mesajlar veren bir oyun… ‘Batı Ekspresi’ni sahneye koyma sebebiniz neydi?

Elvin Beşikçioğlu: Pandemi döneminde oyunun yazarıyla tanıştık ve uzun yazışmalarımız oldu. Son yazdığı bu oyunun ilk 10 sayfasını okuduğumda, “Erdal, bu metne kimse sahip çıkmadan biz alalım” dedim. Çünkü Matei, konuyu çok gerçekçi ve doğru bir perspektiften ele almış. Elbette bu konuya kendi ülkesinin sınırlarından bakmış ama ben bunu evrenselleştirmek istedim. Hem Türkiye hem de dünya, göç sıkıntısıyla karşı karşıya. Dolayısıyla yazarın korkuları bizimle aynı düzlemde buluşuyor.

Derin Hanım, siz Fransa’da konservatuvarda okudunuz. Öğrenci olsanız da gurbeti hissetmiş olmalısınız. Oyunda vurgu yapılan ‘dönüş’ kelimesi sizin için ne ifade ediyor?

Derin Beşikçioğlu: O kadar çok hissettim ki… Dört yıl boyunca bile buradan uzak kalmanın zorluğunu anladım. Dönüş benim için, özlem duyulan, alıştığın insanların yanına, aile kavramına geri dönmek, özüne gelmek anlamına geliyor. İnsan yurtdışında ‘dönüş’ kelimesine bağlı olarak yaşıyor.

Oyunda ‘boş evler’ vurgusu seyirciyi çok etkiledi…

Elvin Beşikçioğlu: Bu metinde beni de etkileyen unsurlardan biriydi. 60’lardan bu yana çok fazla göç vermiş bir ülkeyiz. Birçok insan, bütün bir yılı bir ay memleketine gelmek için sayarak geçiriyor. Para kazanıp burada evler yaptırıyorlar ama o evler 11 ay boyunca boş bir şekilde sahiplerinin gelmesini bekliyor.

Anne-kız birlikte çalışmanın zorlukları da olmuştur. Hiç yönetmen azarı işittiniz mi?

Derin Beşikçioğlu: Ohooo, hem de nasıl (gülüyor).

Elvin Beşikçioğlu: Zor biriyim, kabul ediyorum. Herkese tahammülüm var, ama Derin’e yok. Onun bunu yapması gerekiyor, çünkü altyapısı bunu gerektiriyor.

Derin Beşikçioğlu: Evet, ama ben de karşılık olarak “Ben de bir insanım” diyorum.

Mükemmeliyetçi misiniz?

Elvin Beşikçioğlu: Evet, bu yönümü törpülemeye çalışıyorum ama bazen fire veriyorum. Tiyatroda vermiyorum ama evde dönünce eleştirilerimi yapıyorum.

Derin Beşikçioğlu: Bana eleştirmen gözüyle yaklaşıyor. Yani “güzel” deyip geçmez. Bu elbette iyi bir şey ama eleştirilerin zamanı şaşınca ben de “Şu an eğlenmemiz gerekiyor, sonra konuşalım” derim.

Elvin Beşikçioğlu: Derin, muazzam yetenekli bir çocuk. Düşündüğümde gözlerim doluyor, o kadar gurur duyuyorum. Azimlidir. Bütün notları hep A’ydı. Devamlı çalıştı ve üretken oldu. Hep çok azimli, hedefleri belli bir çocuktu. Ayrıca kuliste büyüdü. Anneannesine bırakmaya götürdüğümde “Lütfen bırakma” derdi, yoldan döner ve beraber tiyatroya giderdik.

Bu kadar kulislerde büyüdüğünüz bir çocukluk sonrası başka bir meslek seçme şansınız yokmuş gibi görünüyor…

Derin Beşikçioğlu: Lisedeyken üniversite gezdiğimizde “Ya kampüs hayatı ne güzel bir şey, Bilkent olsa mı acaba” diye düşündüm. Ama üç saatlik blok dersler benim için hiç uygun değildi. Fransa’da da önce üniversiteye girdim ama sonra dedim ki; ben bunu yapamam, benim sahneye çıkmam lazım.

Elvin Beşikçioğlu: Önemli olan istediği mesleği yapıp dilediği gibi yaşayabilmesi ama aynı zamanda para kazanarak yaşayabilmesi.

Tiyatroyla bu mümkün mü?

Elvin Beşikçioğlu: Maalesef hâlâ değil. Biz yıllarca cebimizden para vererek tiyatro yaptık. Eğer Erdal’ın dizilerinden kazandıklarıyla yaşamış olsaydık, hayatımız çok daha farklı olabilirdi. Diğer birçok oyuncu gibi yurtdışında yatırımlar yapabilirdik. Erdal kazandı, tiyatro yedi. Erdal, tiyatroyu hep başında taşıdı. Erdal’ın azmi olmasaydı, Tatbikat Sahnesi şu anda buralara gelemezdi.

Derin Beşikçioğlu: Tatbikat, benim üçüncü kardeşim gibi oldu.

Elvin Beşikçioğlu: Derin o zaman küçüktü, gezilere gitmek isterdi. “Neden biz de yapamıyoruz” diye sorardı. “Yapamıyoruz çünkü bizim tiyatromuz var ve biz tiyatro yapıyoruz” derdik. Bundan hiçbir zaman pişman olmadık. Evim var, yetecek arabam var. Çocuklarımızı sağlıklı bir şekilde okutabildik ve şahane bir tiyatrom var. Bu yüzden çok gururluyum. Tatbikat’ın oluşturduğu kitleyi belki Derinler görecek. Bizim onlara mirasımız tiyatromuz.

Hayatımız Göçebe Geçti, Alışkınız

Oyunculuk, yönetmenlik, annelik, eş gibi rollerin yanına bir de dolaylı olarak siyaset eklendi. Bu yeni durum nasıl?

Elvin Beşikçioğlu: Erdal hep sürprizli birisidir. Bu belediye başkanlığı işi bir anda ortaya çıktı. Beş yıl önce, Derin Fransa’ya gittiğinde evde bir boşluk oluştu. Erdal çoğunlukla İstanbul’da, ben de oğlum Ömer’i (13 yaşında) alıp İstanbul’a yerleştim. Tam düzen oturttuk derken Erdal başkan oldu. Ben bayağı bir sendeledim, kabul etmekte zorlandım. Erdal’a çok saygı duyuyorum, bu ayrı. Her şekilde yaptığının arkasındayım ama bir şartım vardı. Hemen tekrardan Ankara’ya taşınamayız. Derin yeni dönmüştü İstanbul’a, onun da yapacağı işler burada. Yani şimdi Erdal geliyor, biz gidiyoruz. Ama zaten hayatımız göçebe geçti, bu yüzden alışkınız.

Çok mu ayrı kaldınız?

Elvin Beşikçioğlu: Biz Ankara’da yaşıyorduk ama Erdal, Ankara’ya tiyatro için geliyordu. Çocuklar onu göremezdi, ben görürdüm. Çocuklara “Babanızın selamı var ama akşam gitmek zorunda kaldı” dediğim çok zaman oldu.

Erdal Bey’i oyunda göremedim, Ankara’da izledi sanırım. Yorumu ne oldu?

Derin Beşikçioğlu: Çok beğendi, “Güzel” dedi, öptü ve bolca sarıldı. Babam gözleriyle konuşur. Söyleyeceğini gözleriyle ifade eder, öper, çiçeğini verir.

Matéi Visniec’in ‘Batı Ekspresi’ Oyunu: Anne-Kız İlişkisi ve Tiyatroda Sıra Dışı Bir Deneyim
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

xGundem ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin