Koronavirüs Aşısı Dağıtımında Adalet Sorunu
Koronavirüs salgını ile mücadelede dünya genelinde önemli bir sorunla karşı karşıyayız. Rekor sürede birçok aşı geliştirilmiş olmasına rağmen, bu aşıların yalnızca dünyanın küçük bir kesiminde uygulanması, küresel sağlık açısından büyük bir adaletsizlik yaratmaktadır. Aşılar, özellikle ABD, İngiltere, Avrupa, Çin, Rusya ve Hindistan gibi ülkelerde geliştirilmiş ve bu ülkeler tarafından büyük miktarlarda satın alınmıştır. Bu durum, düşük ve orta gelirli ülkelerin aşıya erişimini kısıtlamaktadır.
Birçok gelişmekte olan ülke, kendi aşılarını üretme potansiyeline sahip olduklarını ifade ediyor. Özellikle Hindistan ve Güney Afrika, aşı üretimini engelleyen patent yasalarının gevşetilmesi için Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) başvuruda bulundu. Ancak, ilaç şirketleri ve daha zengin ülkelerin hükümetleri, bu talebin pandemiye karşı mücadelede ve gelecekteki aşı geliştirme çabalarında olumsuz sonuçlar doğuracağı gerekçesiyle karşı çıkıyor.
Aşı Programlarının Durumu
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Şubat ayında yaptığı açıklamada, yaklaşık 200 milyon doz Covid-19 aşısının uygulandığını, ancak bunun %75’inin yalnızca yüksek gelirli 10 ülkede yapıldığını belirtti. Kuzey Carolina’daki Duke Üniversitesi’nde Küresel Sağlık ve Kamu Politikaları Profesörü olan Gavin Yamey, 2.5 milyar insanın yaşadığı yaklaşık 130 ülkeye ise tek bir doz aşı gönderilmediğini vurguladı. Yamey, “Zengin ülkelerin aşıları ne kadar yoğun bir şekilde aldığını görmek son derece iç karartıcı” dedi.
Gelişmekte olan ülkelere aşı sağlamaya yönelik uluslararası çabalar, en azından finansal olarak yüksek gelirli ülkeler tarafından destekleniyor. İki milyar doz aşı sağlamayı hedefleyen küresel Covax girişimi ve aşı geliştirme konusunda bilgi ve fikri mülkiyet haklarının paylaşılmasını öngören Covid-19 Teknoloji Erişim Havuzu (C-Tap), aşıların daha yaygın ve eşit bir şekilde dağıtılmasını amaçlıyor. Ancak bu projeler bazı zorluklarla karşı karşıya kalıyor.
Aşı Üretimindeki Engeller
Aşı üretimi, sıkı patent yasalarıyla kontrol ediliyor. Bu düzenlemeler, ilaç şirketlerinin yeni ilaçlar bulduğunda ve geliştirdiğinde bunların başkaları tarafından üretilmesini engellemektedir. Bu durum, ilaç şirketlerinin hem üretimi hem de fiyatları kontrol ederek, bu ilaçların daha yoksul topluluk ve ülkeler için erişilmez hale gelmesine yol açıyor.
Güney Afrika ve Hindistan, DTÖ’den pandemi süresince aşıların fikri mülkiyet haklarını askıya almasını istemektedir. MSF (Sınır Tanımayan Doktorlar) örgütünün Dış İlişkiler Başkanı Raquel González, bu talebin amacını, teknoloji ve bilimsel bilgi transferini kolaylaştırmak ve gelişmekte olan ülkelerin aşı üretimini artırmalarını sağlamak olarak açıklamaktadır. González, “Hindistan ve Güney Afrika, bilgi paylaşılması halinde üretime geçebilecek ilaç laboratuvarları ve tesislere sahip olduklarını savunuyor” dedi.
Bilgi Paylaşımı ve Aşı Üretimi
Ancak, ilaç sektörü uzmanları bu önerinin aşı üretiminin artmasına yardımcı olmayacağını belirtmektedir. Uluslararası İlaç Üreticileri ve Dernekleri Federasyonu’nun (IFPMA) Genel Direktörü Thomas Cueni, meselenin fikri mülkiyet hakları değil, hammadde, içerik ve kapasite eksikliği olduğunu ifade etti. Cueni, “Patentlerin askıya alınması aşı üretiminin artmasını sağlamaz. Paylaşılması gereken şeyler uzmanlık ve hammadde” dedi.
Pfizer ve AstraZeneca gibi ilaç şirketleri, ABD Başkanı Joe Biden’a yazdıkları mektupta, patent düzenlemelerinin gevşetilmesinin, aşı çalışmalarında inovasyon ve yatırımları caydıracağını öne sürdü. Mektupta, böyle bir adımın halk sağlığına zarar verebileceği uyarısı yapıldı.
Tarihsel Perspektif ve Gelecek
Bu durum, gelişmekte olan ülkelerin ilaçlara erişimini artırmak amacıyla tıbbi patentlerin gevşetilmesi yönünde yapılan ilk çağrı değil. 1990’lı yıllarda HIV salgını sırasında bazı ülkeler, hayat kurtaran ilaçlar için patentlerin geri çekilmesini istemişti. Ancak, bu çağrılar gelişmiş ülkeler tarafından reddedilmişti. Mevcut pandemi sürecinde, Covax ve C-TAP gibi girişimler bu durumun tekrarlanmamasını amaçlıyor.
WHO, “aşı ayrımcılığı” olarak adlandırılan bu sürecin sonunda dünyanın “feci bir ahlaki başarısızlık” eşiğinde olduğunu belirtiyor. WHO Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, zengin ülkelerdeki genç ve sağlıklı bireylerin, daha yoksul bölgelerdeki risk grubundaki kişilerden önce aşı olmasının adil olmadığını ifade etti. Dr. Tedros, “önce ben” yaklaşımının, hem insani hem de ekonomik sıkıntıların daha da uzamasına yol açacağını belirtti.