Karaciğer Yağlanması Hakkında Uyarılar
Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. İhsan Alur, karaciğer yağlanması ile ilgili önemli bilgiler ve uyarılarda bulundu. Karaciğerin yağ sentezini gerçekleştirdiğini, yağ depoladığını, yağları metabolize ettiğini (yağ asitleri ve kolesterol dâhil), karbonhidrat depoladığını (glikojen) ve açlık durumunda glukozun kaynağı olduğunu belirten Op. Dr. Alur, şunları ifade etti:
“Karaciğer, vücutta açığa çıkan zararlı maddeleri elimine etme görevine sahiptir. Bu eliminasyon iki şekilde gerçekleşir; ya maddeleri parçalayarak metabolize eder ya da safraya salgılar. Karaciğer, karbonhidrat metabolizmasının düzenlenmesinde de kritik bir rol oynamaktadır. Kan glukoz seviyesinin belirli sınırlar içinde tutulması, karaciğerin başlıca görevlerinden biridir. Ayrıca, karaciğer plazma lipitlerinin (kolesterol, trigliserit ve fosfolipidler gibi) metabolizmasında da önemli işlevlere sahiptir. Birçok önemli proteinin sentezinde ve metabolizmasında görev alır; taşıma ve bağlanma proteinleri olan albümin, transferrin, seruloplazmin, haptoglobulin gibi proteinlerin sentezi karaciğer tarafından gerçekleştirilir. Bunun yanı sıra, bazı proteaz inhibitörleri (antitrombin III, alfa 1-antitripsin gibi) ve hemostaz (kan pıhtılaşmasını düzenleyen) proteinlerinin (protrombin, fibrinojen gibi) sentezi de karaciğerin sorumluluğundadır.”
Aşırı Yağlı Beslenmenin Etkileri
Karaciğer yağlanmasının ne anlama geldiğini açıklayan Op. Dr. Alur, “Eğer karaciğerimiz enfeksiyon, kanser veya başka sebeplerle işlevini yerine getiremez hale gelirse veya aşırı yağlı bir beslenme söz konusu olursa, başta yağ ve karbonhidrat metabolizmasında ciddi sorunlar ortaya çıkar. Bu sorunlar çözüme kavuşturulamazsa, karaciğer yetersizliği başlayabilir ve bu durum tedavisi zor bir hal alır. Karaciğerde karbonhidrat ve yağ metabolizmasındaki dengenin bozulması, yağların karaciğerde depolanmasına ve uzaklaştırılamamasına neden olur. İşte bu duruma karaciğer yağlanması denir.”
İki Tip Karaciğer Yağlanması
Karaciğerin iki farklı yağlanma tipine maruz kaldığını belirten Op. Dr. Alur, “Bunlardan ilki, alkol tüketimine bağlı olan yağlanmadır. İkincisi ise alkol tüketimine bağlı olmayan yağlanmadır (NAFLD, Non-Alcoholic Fatty Liver Disease). Her iki tür de tehlikelidir. Ancak alkol tüketimine bağlı olmayan yağlanma (NAFLD), toplumda daha yaygın olması ve genellikle geç fark edilmesi nedeniyle ciddi sonuçlar doğurabilmektedir. Bu hastalığı önümüzdeki yıllarda daha sık duyacağımıza ve daha fazla insanla karşılaşacağımıza şüphe yoktur.”
Hareketli Bir Yaşam Tarzı Önemli
Alkol tüketimine bağlı olmayan yağlanmanın nedenlerini de ele alan Op. Dr. Alur, “Toplumsal beslenme alışkanlıklarımız, kilo problemleri ve bununla bağlantılı olarak diyabetin giderek yaygınlaşması, kilo alma yaşı ve bunun yanında hareketsizlik, karaciğer yağlanması hastalığının temel sebeplerindendir. Fast-food kültürünün hızla artması, gençler ve çocuklar arasında yağlı beslenme alışkanlıklarının yaygınlaşması gibi birçok faktör, alkol tüketimine bağlı olmayan yağlanmanın ileride ciddi boyutlara ulaşmasına ve birçok kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkilemesine neden olacaktır.”
Toplumda Yaygınlık
Klinik araştırmalara göre alkol tüketimine bağlı olmayan yağlanmanın toplumda görülme sıklığının %30 civarında olduğunu vurgulayan Op. Dr. Alur, “Bu oldukça ciddi bir orandır. Yaklaşık nüfusun üçte birinde bir şekilde (hafif, orta veya ileri derecede) karaciğer yağlanması bulunmaktadır. Bu hastalık obezite, diyabet, yüksek kan yağları (dyslipidemia) veya metabolik sendrom ile sıklıkla ilişkilidir. Yani bu durumu tersten okuyacak olursak, NAFLD tanısı almış bir hastada, obezite, diyabet, dislipidemi ya da metabolik sendrom gibi bozuklukların bir veya birkaçı bir arada bulunur.”
Hipertansiyon Hastaları Dikkat Etmeli
ABD’de yapılan bir araştırmada yaklaşık 90 milyon NAFLD hastası tespit edildiğini belirten Op. Dr. Alur, “Bu hastaların 29 milyonunda portal hipertansiyon (karaciğer kan taşıyan toplardamarda yüksek tansiyon), karaciğer sirozu ve karaciğer kanseri geliştiği bulunmuştur. Diğer bir deyişle, NAFLD hastalarının yaklaşık üçte birinde karaciğer sirozu, portal hipertansiyon, karaciğer kanseri ve ileri evre karaciğer yetmezliği gelişmektedir. Diğer üçte ikisinde ise diyabet, obezite, metabolik sendrom, kardiyovasküler hastalık riski (damar sertliği, hipertansiyon, kalp krizi), şah damarı hastalığı, felç ve sonuç olarak ölüm gerçekleşebilir. Yapılan araştırmalar, NAFLD’ın metabolik sendromun erken bir göstergesi olduğunu ortaya koymaktadır.”
Erken Teşhis ve Tedavi Önemlidir
Alkol tüketimine bağlı olmayan yağlanmanın kalp ve damar sağlığı ile sindirim sistemi sağlığını olumsuz etkilediğine dikkat çeken Op. Dr. Alur, “Zamanında önlem alınmalı ve tedavi edilmelidir. Erken fark edilen NAFLD’ın tedavisi mümkündür ve geriye döndürülebilir. Yaşam tarzı değişiklikleri son derece önemlidir. Kilo verme, ideal vücut kitle indeksine ulaşma, düzenli egzersiz yapma, kan şekerinin kontrol altına alınması, doğal beslenme alışkanlıklarının benimsenmesi gibi önlemlerle NAFLD geri döndürülebilir. En ideal olanı ise bu hastalık gelişmeden, yani karaciğer yağlanmadan önce gerekli alışkanlıkları kazanmak ve değerli organımız karaciğerimizi korumaktır.”