Kadriye Hanım, sizi tanıyabilir miyiz?
Ben Kadriye Altınbaşak. İzmir’in kurtuluş gününde Amasya’da dünyaya geldim; belki de bu yüzden İzmir’e olan aşkım bir başka. Tüm eğitim hayatımı İstanbul’da tamamladım. Çiçekçilik yapan bir babanın ve evlatlarını geçindirmek için yıllarca evlere temizlik yapan bir annenin en büyük çocuğuyum. İki kızım var; biri 9, diğeri 4 yaşında. Küçük kızım doğduktan sonra diplomasını çekmecenin derinliklerine gömmüş, hayatı kaçırdığını düşünerek yaşamış biriyim. Zorluklarla dolu bir hayat geçmişim var ama asla yıkılmadım. Şu sıralar, birçok sosyal sorumluluk projesinde yer alıyorum, özellikle kadınlar ve çocuklarla ilgili konularda gönüllü hizmet veriyorum. Daha 15 gün önce de bir kitap yazdım.
10 Günde Yazdı, 40 Bin Satış Rakamı
Kitabınız çıktı, ve şu anda 40 bin satış rakamına ulaştınız. Kitapla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Evet, kitabım 15 gün önce yayımlandı ve şimdiden 40 binlerce satış rakamına ulaştık, belki de daha fazlası. Yayınevinin kapısını çaldığımda, “Bende bir kadın var adı Melike, bu kadın tüm kadınlara ışık olmak istiyor, yardımcı olur musunuz?” dedim. Yayınevi sahibi, “Kitabı okumadan karar veremem” diyerek beni geri göndermişti. Ancak pes etmedim ve kitabımın arkasında ısrarla durdum. Çünkü Melike’nin hikayesi herkes için tanıdık bir hikaye olacaktı. Okuyucular, kendilerini, annelerini, ablalarını ya da kardeşlerini Melike ve Hakan’da bulacaklardı. 10 gün gibi kısa bir sürede 280 sayfalık bir kitap yazdım. Amacım, kadının gücünü sergilemek ve yıkılsa bile nasıl ayakta kalabileceğinin canlı örneğini sunmaktı. Yayınevi kitabımı basmayı kabul ettiğinde sevinçten çığlık attım. Melike’ye ve kendime o kadar güveniyordum.
Melike’nin Yaşadığı Benim Hayatım Gibi
Kitabın kahramanı Melike, Hakan’la yaşadığı evlilikte birçok zorlukla karşılaşıyor. Melike ve Hakan kimdir?
Melike, aslında birçok kadından bir parça taşıyor. Benim hayatım, sizin hayatınız, belki annenizin ya da ablanızın hayatı… Kitabı okuyup yorumlayan pek çok kişi, “Ben sana ne zaman hayatımı anlattım ki sen kitabını yazdın?” dediler. Bu yüzden “Melike herkes, bütün kadınlar” diyorum. Melike, eşinden hem fiziksel hem de psikolojik şiddet gören bir kadın. Sürekli bu duruma katlanarak, “Bu benim imtihanımdır” derken, neyin sınavına hazırlandığını bilemeyecek kadar derin bir sığlığa düşüyor. Kucağında küçücük bir bebekle hayatı zorluklarla geçmiş; aç kalmış, şiddet görmüş, hor görülmüş bir kadın Melike.
Damdın Düşmeyen Şiddeti Anlamaz
Çok can alıcı bir sorun üzerinde bir kitap yazmışsınız. Bu konuya eğilmek nereden aklınıza geldi?
Sosyal medya üzerinden büyük bir takipçi kitlesine sahibim. Her gün bana gelen 1000-2000 mesajın büyük bir kısmı “Kadına yönelik şiddet, aldatılma, tehdit, hele de çocukla tehdit ve daha birçok huzursuzluk” içeriyor. Uzman değilim, ancak bu konuyu oldukça başarılı bir şekilde ele alan uzmanlarımız var. Okuduğumuz haberlerde ya da makalelerde, anlamını bilmediğimiz birçok yabancı terimle “kadına şiddeti” önlemek adına birçok şey yazılıp çiziliyor ama bu yazılanları damdan düşmeyenler anlamıyor. Ben de “Ben de damdan düştüm, halinizden ancak ben anlarım” diyerek yazmaya başladım. İnsanların yorumları da beni sevindirdi. “Aaa biz bu yönden hiç düşünmemiştik” gibi geri dönüşler aldım. Bu, yalnız olmadığımı gösteriyordu; benimle birlikte birçok insanın ortak yarasıydı. Bu nedenle “Neden bir kitap yazmıyorsunuz” diyenlerin sözlerini daha fazla görmezden gelmeyerek yazmaya başladım.
Her Akşam Çiçek Olmaz
Çağımız evliliklerindeki temel sorun nedir?
Günümüz evliliklerinde en büyük sorun “Çok çalışmak zorunda” olmamız. Aileler haftada bir gün kendilerine ancak vakit ayırabiliyor. Özellikle kadın ve erkeğin aynı anda çalıştığı durumlarda, iki yorgun beden akşam bir çatışmaya dönüşebiliyor. Bir de beklenti meselesi var ki buna karşıyım. Günümüz evliliklerinde genç kadınlarımız, eşleri eve gelirken çiçek getirsin, her akşam yemeğe çıkarsın, onları gezdirsin ve eğlendirsin istiyor. Ancak bu her zaman mümkün olmuyor. İnsan mutlu olmak istiyorsa, sabah uyandığında perdeleri açıp güneşi gördüğünde “Bugün hava ne güzel” diyebilmelidir. Mutluluğu karşı taraftan beklemek yerine, kendi içimizde bulmalıyız. Eğer karşı taraf bir gün sizi terk ederse, yıkımınız daha büyük olur. Kısacası, mutluluğunuzu bir başkasıyla bağdaştırıyorsanız, o mutluluğunuz da gider.
En Ağırı Psikolojik Şiddet
Şiddet mağduru kadınlara neler söyleyebilirsiniz? Ne yapmalılar?
Ben bu konuda bir uzman değilim. Ancak şiddetin hafifletici bir sebebi yoktur. Sinirlenmiştir, bir keredir, bir daha asla yapmamıştır gibi bahaneler geçersizdir. Şiddet sadece el kaldırma, moraran göz veya kırılan burunla tanımlanmaz. Psikolojik şiddet var ki bu daha da derin bir yaradır. Kendinizi en yetersiz hissettiğiniz anlarda, depresyona doğru sürükleyen, yanlış yapma korkusuyla sürekli hata yapan ve sözle, aşağılamayla şiddete maruz kalan kadınlar var. Onlara tek bir şey söylemek istiyorum: “Kadın asla güçsüz değildir, sadece biraz yorulmuştur ve dinlenmeye ihtiyaç duymuştur.” Kendi gücünüzü görebilmeniz için bazı anlarınızı noktalamalısınız ki yeni hayatınıza büyük harflerle başlayabilesiniz.
Yumurta Satarak Fenomen Oldum
Sizi Instagram fenomeni olarak biliyoruz. Bu süreçten bahsedebilir misiniz? Nasıl fenomen oldunuz?
Açıkçası, nasıl fenomen olduğumu kendim de pek anlamıyorum. Yaklaşık 3 yıl önce, küçük kızım ek gıda dönemine geçtiğinde Instagram’da bir sayfa açıp ona yaptığım yemekleri paylaşmaya başladım. İlk zamanlar tanımadığım kişileri engelliyordum. Bir gün, “Kızınıza yaptığınız yemekleri detaylı anlatır mısınız?” diyen bir mesaj aldım. Bu, sayfayı açıp her gün yemek tarifleri paylaşmamı sağladı ve bir ay içinde 10 bin kişiye ulaştım. Ancak asıl keşfedildiğim an, Babalar Günü’nde eşim ve kızlarımla çektiğim bir fotoğrafla oldu. Bir gecede takipçi sayım 50 bin arttı. Büyük kızım, ilk evliliğimden olan çocuğum; eşim ona hep “Cennet kapım” der. İkisinin arasındaki sevgi herkesin dikkatini çekti ve şu anda 430 bin takipçiye ulaştım. Sonrasında, eşime maddi destek sağlamak amacıyla bir firmadan yumurta alıp satmaya başladım ve bu beni fenomen haline getirdi.
Benden Ancak ‘Instaana’ Olur
Sosyal medyada popüler annelere “instamom” deniyor. Instamom olduktan sonra hayatınızda neler değişti?
Açıkçası ben bu tanıma pek uymuyorum çünkü Instagram’da gördüğünüz “instamom”lar çok mükemmel. Onların evleri hiç dağılmıyor, çocukları huysuzluk yapmıyor, eşleri de ideal. Oysa benim evim böyle değil. Çocuklarım gece uyumuyor; iştahsız bir kızım var, yemek yedirebilmek için akrobatik hareketler yapmam gerekiyor. Evimde yastıklar, genellikle yerde. Oyuncaklar mı? Her yerde, buzdolabında bile ayıcık buluyorum. Aslında Başak burcuyum, titiz olmam gerekir ama nedense benim için Başak burcunun dağınık olanı düşmüş. Eşim, tipik bir Türk erkeği; hafta sonları ekmek almak bahanesiyle arkadaşlarıyla kahveye gider, evde olduğu süre boyunca ya kumanda ile oynar ya da koltukta uyur. Ama iyi bir adamdır. Yani diyebilirim ki, benden ancak “instaana” olur.