Hollanda’da Hükümet Krizi ve Sığınmacı Sorunu
Hollanda medyası ve siyasi yorumcular, Başbakan Mark Rutte’nin yaşanan krizi bilinçli bir şekilde derinleştirerek koalisyonunun çökmesini istediğini öne sürüyor. Rutte’nin odaklandığı meseleler arasında özellikle Suriye ve Afganistan gibi çatışma bölgelerinden gelen sığınmacılar yer alıyor. Hollandalı Başbakan, kendi parti tabanına, uygulamak için söz verdiği yeni göç ve iltica planını hayata geçirmekte kararlıydı. Ancak, sığınmacı meselesi uzun bir süredir gündemde olmasına rağmen, kimse hükümetin düşmesinin bu sorunla bağlantılı olacağını öngörmemişti.
BU AŞAMAYA NASIL GELİNDİ?
Hollanda medyası, Rutte’nin liderliğindeki liberal sağ eğilimli Özgürlük ve Demokrasi İçin Halk Partisi (VVD), merkez sağ Hristiyan Demokrat Parti (CDA), liberal Demokratlar 66 (D66) ve koyu muhafazakar Hıristiyan Birliği Partisi (CU) arasında uzun zamandır var olan “mutsuz bir evlilik” benzetmesini yapıyor. Özellikle göç ve sığınma konularında hükümet ortakları arasında ciddi görüş ayrılıkları mevcut. Başbakan Rutte, ülkeye gelen mülteci sayısını azaltmak amacıyla katı bir sığınma politikası izlenmesini talep ediyordu. Ancak, “Aile konusu kırmızı çizgimiz” diyen CU ve daha ılımlı bir göç politikasını savunan D66, bu isteğe karşı çıkıyordu. Siyasi analistlere göre, bu görüş ayrılığı o kadar derindi ki, eğer Ukrayna savaşı yaşanmamış olsaydı, koalisyon hükümeti bu noktaya kadar bile gelememişti.
RAHATSIZLIK NEDEN ŞİMDİ SU YÜZÜNE ÇIKTI?
Hollanda medyası ve siyasi yorumcular, hükümetin karşı karşıya olduğu sorunlar arasında göç meselesinin yanı sıra çiftçilerin yoğun tepkisini çektiği azot planının da bulunduğunu belirtiyor. Yeni yasama yılında ele alınacak olan azot planı konusunda da koalisyon ortakları arasında ciddi anlaşmazlıklar mevcut. Siyasi yorumculara göre, azot planı üzerindeki tartışmaların hükümetin düşmesine yol açması, Rutte ve partisinin kazanç sağlamayacağı bir durumu ortaya çıkaracaktı. Ancak, özellikle aşırı sağa ciddi puan kazandıran göç ve sığınmacı konusundaki ısrarı siyasi açıdan daha avantajlı gören Hollanda Başbakanı, krizi bilerek derinleştirdi.
RUTTE’NİN PLANINDA NE VARDI?
Rutte’nin partisi tarafından hazırlanan yeni planda, göç meselesi dört ana başlık altında toplandı: çalışma, eğitim, aşk ve iltica. Planda, mülteciler A ve B olarak iki sınıfa ayrılıyor. Dinleri, cinsel yönelimleri veya siyasi inançları nedeniyle zulme uğradıkları için sığınma talep eden kişiler A statüsünde değerlendiriliyor ve bu kişilere sığınmada öncelik tanınıyor. Savaş nedeniyle ülkelerinden ayrılan mültecilere ise B statüsü veriliyor. Hollanda hükümetinin planına göre, B sınıfındaki mülteciler, geldikleri bölgede savaş sona erdiğinde kendi ülkelerine geri dönmek zorunda kalacak. Çünkü, A statüsündeki sığınmacıların aksine, döndüklerinde zulme uğrama riski taşımıyorlar.
RUTTE’NİN ‘YA KABUL EDİN YA AYRILIN’ RESTİ
Planda, savaş mültecilerinin aile birleşimi konusunda da kısıtlamalar öngörülüyor. Savaş mültecileri, aile birleşimi için başvuruda bulunduktan sonra iki yıl beklemek zorunda kalacak. Bu sığınmacılara tanınan aile birleşimi hakkı, aylık 200 kişi ile sınırlandırılacak. Planın geri kalan bölümleri onaylanırken, savaş mültecileri maddesi üzerinde bir uzlaşma sağlanamadı. Hükümetin küçük ortağı CU, aile birleşimi konusundaki bu sınırlamayı “zorbalık” olarak değerlendirerek kesinlikle karşı çıktığını bildirdi. D66 da bu görüşe destek verdi. Başbakan Rutte ise, kendi tabanına bu hafta içinde planı hayata geçirme sözü verdiğini belirterek hükümet ortaklarına, “ya kabul edin ya ayrılın” resti çekti.
RUTTE NEDEN BÖYLE BİR TAVIR ALDI?
Hollanda medyasına göre, Rutte’nin müzakerelere bu şekilde yaklaşmasının arkasında iki ana neden bulunuyor. Birincisi, Rutte, parti tabanının sığınmacılar konusundaki sert talepleri doğrultusunda her zaman bu hedefi gözetiyordu. Başbakan, hükümetin düşeceğini ve erken seçime gidileceğini önceden tahmin ediyordu. Özellikle sığınmacılar gibi hassas bir konudaki ısrarı ve bunun sonucunda hükümetin çökmesi, göç karşıtlarının desteğini kazanma umudunu beraberinde getiriyordu. İkinci olasılık ise, Rutte’nin bakanlar kurulunda iltica planı konusunda rest çekerek gücünü pekiştirmek için bir “blöf” yapma girişiminde bulunduğuydu. Ancak koalisyon ortakları bu plana karşı çıkarak Rutte’ye istediğini vermedi.
RUTTE YENİDEN BAŞBAKAN OLABİLECEK Mİ?
Lahey’deki kaynaklar, Rutte’nin tabanın isteği doğrultusunda yarattığı kriz sayesinde partisindeki konumunu güçlendirmeyi hedeflediğine dikkat çekiyor. Avrupa’nın en uzun süre görevde kalan başbakanlarından biri olan Mark Rutte, tam 10 yıldır bu koltukta oturuyor. Yorumcular, Rutte’nin bu çıkışı ile beşinci kez Başbakan olmayı hedeflediğini belirtiyor. Hollanda Seçim Kurulu, erken genel seçimin en erken Kasım ayı ortalarında yapılacağını açıkladı. Kamuoyu yoklamalarına göre Rutte’nin lideri olduğu VVD, yakın zamanda yapılan senato seçimlerinde, ezici bir çoğunluk elde eden Çiftçi Vatandaş Hareketi Partisi’nin (BBB) ardından ikinci sırada yer alıyor. Göç ve İslam karşıtı aşırı sağcı lider Geert Wilders tarafından yönetilen Özgürlük Partisi (PVV) ise üçüncü sırada bulunuyor. Çiftçiler, azot planı çerçevesinde kendilerine getirilen kısıtlamalar nedeniyle hükümetin düşmesinden memnun. Çiftçi hareketinin desteklediği BBB’nin lideri Caroline van der Plas, hükümetin istifasının ardından erken seçim hazırlıklarına başladığını ve başbakanlık için hazır olduğunu açıkladı. Van der Plas, Rutte’nin başbakan olduğu bir seçeneğe sıcak bakmıyor. Rutte’nin partisi VVD ise, Wilders ile koalisyona girmeyeceklerini duyurdu. Rutte’nin, beşinci kez başbakanlık koltuğuna oturabilmesi için en büyük umudu, muhalefetteki sol partiler. Senato seçimlerine ortak liste ile katılan İşçi Partisi ve Yeşil Sol Parti, henüz bu konuda bir görüş açıklamadı. Kasım’a kadar zaman olsa da, mevcut kamuoyu yoklamalarına göre çevrenin korunması için tarım sektörüne getirilen sıkı kısıtlamalar ve sığınmacı akınına karşı olan partilerin şansı daha yüksek görünüyor.