1. Haberler
  2. Sağlık
  3. Gastroenteroloji Alanında Kongre ve Sağlık Sorunları

Gastroenteroloji Alanında Kongre ve Sağlık Sorunları

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kongrenin Önemi ve Eğitim Faaliyetleri

Prof. Dr. Dilek Oğuz, bu kongrenin kendileri için son derece önemli olduğunu belirtti. Oğuz, “Bütün yıl boyunca bu kongreye hazırlık yapıyoruz. Kongre sonrası aldığımız geri bildirim ve eğitimlerle, genç nesilleri nasıl daha iyi yetiştirebileceğimize dair stratejiler geliştiriyoruz. Genç nesilleri desteklemek için çok sayıda burs programımız mevcut. Yurt içi ve yurt dışında yaklaşık 200 Gastroenterologu burslarla destekleyerek eğitimlerine katkıda bulunuyoruz. Bizim için bir işi eğitimli insanların yapması gerektiğine inanıyoruz” ifadelerini kullandı.

Mide Koruyucu İlaçlar Üzerine Uyarılar

Prof. Dr. Oğuz, halk arasında ‘mide koruyucu’ olarak bilinen ilaçların yanlış kullanımına dikkat çekti. “Maalesef, ‘sen çok ilaç kullanıyorsun, mide koruyucu al’ şeklinde bir yanılgı var. Biz genellikle reflü ve ülser dönemlerinde mide baskılayıcı ilaçlar kullanmaktayız” dedi. Ayrıca, kongrede masaya yatırılan reflü konusunu ele alarak, reflünün ‘mide içeriğinin yemek borusuna çıkışı‘ anlamına geldiğini açıkladı. Oğuz, bu durumun sağlıklı bireylerde yemek yedikten sonra ve gece yatarken, hamilelerde ise günlük yaşamlarında görülebildiğini belirtti. Yemek borusunun yukarıya kaçan mide içeriğini aşağı itmeye çalıştığını, ancak hücre eksikliği ve obezite bulunan bireylerde basınç eksikliği nedeniyle asidin yemek borusunda tahrişlere yol açabileceğini ifade etti.

Şişmanlık ve Reflü İlişkisi

Türk toplumunda refleks hastalığının prevalansının yaklaşık %30 civarında olduğunu vurgulayan Oğuz, “Türk halkı giderek şişmanlamakta ve beslenme alışkanlıkları da yanlış bir yönde evrilmekte. Bu nedenle reflü, batılı ülkelerdeki gibi Türkiye’de de önemli bir sağlık sorunu haline gelmiştir” şeklinde konuştu.

Reflü Tedavisinde Doğru Yaklaşımlar

Reflünün tedavisinde, sebep olan faktörlerin ortadan kaldırılması gerektiğini belirten Oğuz, “Eğer şişmansanız zayıflamanız, sigara içiyorsanız bırakmanız ve bazı ilaçları kontrol etmeniz önemli. Reflü, yemek borusuna kaçtığında burayı tahriş eder. Bu tahrişi, yukarıya kaçan asit içeriğini giderecek ilaçlarla uzun süreli tedavi ederek iyileştiririz. İyileşme sağlandığında reflünün tehlikesi kalmaz. Halk arasında speküle edildiği gibi reflü kansere yol açmaz. Ancak uzun dönemde reflü, hastanın yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Sürekli yanma hissi, göğüs ağrısı gibi semptomlar hastayı kalp hastası gibi hissettirebilir. Eğer hastalık semptomları bu kadar belirginse, özellikle mide asidini baskılayan ilaçlarla tedavi edilebilir” diye ekledi.

Karaciğer Yağlanması ve Beslenme Alışkanlıkları

39. UGH Kongre Başkanı Prof. Dr. Orhan Sezgin, kongrede gastroenterologlar ve gastroenteroloji cerrahlarının birlikte çalıştığını ifade etti. Karaciğer yağlanması konusuna dikkat çeken Sezgin, günümüzde en yaygın karaciğer hastalıklarının temelinin karaciğer yağlanmasından kaynaklandığını belirtti. “Daha önce Hepatit B ve C ile ilgileniyorduk fakat bunların tedavileri kolaylaştı. Şimdi en ciddi sorun karaciğer yağlanmasıdır. Bu durum, karaciğer sirozuna ve hatta kanserine yol açabilir. İnsanların karaciğer yağlanması konusunu önemsiz görmesi yanlıştır. Biz bunu çok önemsiyoruz” dedi.

Türkiye’de Karaciğer Yağlanma Oranı

Sezgin, Türkiye’de karaciğer yağlanma oranının %60 civarında olduğunu belirterek, “Avrupa’da bu alanda maalesef birinciyiz. Ayrıca, Türk toplumunda şeker hastalığı oranı %15 civarında. Hareketsiz bir yaşam tarzı ve fiziksel aktivite eksikliği bu sorunu daha da kötüleştiriyor. Bu nedenle, karaciğer yağlanmasının önlenmesi için beslenme alışkanlıklarını düzenlemek, Akdeniz diyeti uygulamak, düzenli egzersiz yapmak, su tüketimini artırmak ve et ile yağ tüketimini azaltmak büyük önem taşıyor” dedi.

Pankreas Kanserinde Erken Teşhis

Türk Gastroenteroloji Derneği İkinci Başkanı Prof. Dr. Mehmet Cindoruk, pankreas kanserinin dünya genelinde kansere bağlı ölümler sıralamasında altıncı sırada yer aldığını belirtti. Cindoruk, 2030 yılında pankreas kanserinin ikinci sıraya yükseleceği öngörüsünü paylaştı. “Pankreas kanserinde erken teşhis çok önemlidir. Bu hastalık en çok erkeklerde görülmektedir. Obezite, hem karaciğeri hem de pankreası tehlikeye atmaktadır. Hastalarımızın bilinçli olması gerekiyor. Ani kilo kaybı, sarılık, iştahsızlık, bulantı, sırt ağrıları veya ileri yaşlarda ortaya çıkan şeker hastalığı gibi durumlar alarm verici niteliktedir. Ancak her ağrı bir alarm vermemelidir; uzun süreli devam eden ağrılar ve kilo kaybı durumunda dikkatli olunmalıdır” dedi.

Yapay Zeka’nın Tıptaki Rolü

Türk Gastroenteroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Ayhan Hilmi Çekin, yapay zekanın tıptaki gelişimini değerlendirdi. “Yapay zeka, deneyimli endoskopistlerle karşılaştırıldığında hala daha iyi durumda. Ancak teknoloji ilerledikçe yapay zeka ile eşdeğer hale gelecektir. Yapay zeka %93 başarı oranına ulaşırken, biz %95 oranındayız” dedi.

Yapay Zeka ile Kolon Tarama Süreçleri

Yapay zekanın kolon taramasındaki katkılarına dikkat çeken Çekin, “Polipleri tespit etmek, kolon kanseri riskini azaltmak için kritik öneme sahiptir. Yapay zeka, polip gördüğünde hem sesli hem de görsel uyarılarla kolonoskopisti bilgilendiriyor. Bu, endoskopistin dikkatini çekmeyebilecek küçük poliplerin tespitinde oldukça faydalı” dedi.

Mikrobiyota Üzerine Bilgiler

Son yıllarda mikrobiyota üzerine yapılan araştırmaların arttığını belirten Türk Gastroenteroloji Derneği Muhasip Üyesi Prof. Dr. Müjde Soytürk, “Vücudumuzda birçok mikroorganizmanın yaşadığını ve bunların sağlığımız için ne derece önemli olduğunu öğreniyoruz. Doğum şekli, beslenme tarzı ve kullanılan antibiyotikler gibi birçok faktör mikrobiyotayı etkileyebiliyor. Probiyotikler, yeterli miktarda alındığında sağlık için faydalı mikroorganizmalardır. Prebiyotikler ise bu bakterilerin çoğalmasını destekleyen sindirilemeyen liflerdir” diye belirtti.

Probiyotik Kullanımında Dikkat Edilmesi Gerekenler

Soytürk, “Probiyotiklerin etkili olduğu iki durum vardır: antibiyotik ilişkili ishal ve Clostridium difficile bakterisine bağlı ishal. Ancak her probiyotik her hastalık için uygun değildir. Bu nedenle, probiyotiklerin hekim tavsiyesi ile kullanılması gereklidir” dedi.

Reflü ve Yaşam Tarzı Değişiklikleri

39. UGH Kongre Sekreteri Prof. Dr. Selim Aydemir, Türkiye’de her beş kişiden birinin reflü hastası olduğunu belirtti. “Reflü sadece göğüs yanması ile sınırlı kalmayıp, başka komplikasyonları da beraberinde getirebilir. Reflü tanısı koyarken hastaların şikayetlerini dinlemek yeterli. Çoğu durumda, tedaviye gerek yoktur. Yeme alışkanlıkları, kilo, sigara, alkol ve aşırı çay ile kahve tüketimi bu durumu etkileyebilir. Hayat tarzı değiştirildiğinde reflü şikayetlerinin büyük bir kısmı düzelir” ifadelerini kullandı.

Ameliyat Seçenekleri ve İBS

Aydemir, reflü nedenleri ortadan kaldırılmadan ameliyat seçeneğinin yanlış olacağını vurguladı. “Ameliyatlardan mümkün olduğunca uzak durmalıyız. İnsan vücudu tam bir bütün. Ameliyat, gerçekten zorunlu olduğunda yapılmalıdır” dedi.

İrritabl Bağırsak Sendromu (İBS) Üzerine Bilgiler

39. UGH Kongre Sekreteri Doç. Dr. Aslı Çifcibaşı Örmeci, Türkiye’de her üç kişiden birinin İBS hastası olduğunu belirtirken, hastaların genellikle karın ağrısı ve bağırsak alışkanlıklarındaki değişikliklerle başvurduklarını açıkladı. “Her karın ağrısı İBS değildir. Karın ağrısının kabızlık veya ishal ile birlikte olması gerekir. Ayrıca, gece uykusunu bölen karın ağrısı ile İBS ve kanser arasındaki farkı belirlemek mümkündür; İBS’de ağrı uykudan uyandırmaz ve sadece gündüz yaşanır” diye ekledi.

Gastroenteroloji Alanında Kongre ve Sağlık Sorunları
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

xGundem ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin