Galatasaray, Konyaspor’u 2-1 Yenerek 3 Puanı Kaptı
Galatasaray ile Konyaspor, Süper Lig’in 21. haftasında karşı karşıya geldi ve sarı-kırmızılılar sahadan 2-1 galip ayrılarak önemli bir üç puan elde etti. Hürriyet yazarlarından Uğur Meleke ve Engin Kehale, bu önemli karşılaşmayı değerlendirdi.
UĞUR MELEKE: PLAKETİ BÜLENT KORKMAZ VERMELİYDİ
Fernando Muslera, bu ödülü yıllar sonra, o tarihi fotoğrafa baktığınızda muhtemelen ismini hatırlamayacağınız bir takım elbiseli değil, rekorun eski sahibi ve kulüp efsanesi Bülent Korkmaz’ın elinden alarak almayı hak ediyordu. Böyle bir anı, kulüp tarihinin önemli bir parçası olarak kaydedilmeli.
OKAN BURUK’U RAHATSIZ ETTİ
Bu sezon Avrupa Ligi’nde en fazla gol atan takım, açık ara Galatasaray oldu. Sarı-kırmızılılar, 7 maçta tam 32 gol atarak dikkat çekti. Ancak ilk bakışta eğlenceli görünen bu istatistik, 14 golün Galatasaray kalesinde olduğu gerçeğiyle Okan Buruk ve teknik ekibini rahatsız etti. Bu sezon Galatasaray kalesine birçok takım, özellikle Beşiktaş, Dinamo, Elfsborg ve diğerleri, goller göndermeyi başardı. Okan Buruk, defansif olarak bu duruma müdahale etmek istedi ve sahada daha kontrollü bir Galatasaray izledik. Sonuç olarak, sarı-kırmızılılar tam 11 resmi maç sonra kalelerini kapatmayı başardılar.
Bu kontrol oyunu seçimi, hücumda yaratıcılığı bir nebze azalttı. Ancak sahada öyle iştahlı bir Osimhen vardı ki, yoktan yarattığı penaltıyla tabelayı değiştirdi ve Galatasaray’a 3 puanı getirdi.
Dün Seyrantepe’deki maçın en önemli anı, maç başlamadan önce, 18:40 civarında yaşandı. Tüm Galatasaray futbolcuları, bir efsaneyi, Fernando Muslera’yı alkışlarla onurlandırdılar. Muslera, tam 429’uncu kez sahaya çıkarak, lig tarihinde Galatasaray formasını en fazla giyen oyuncu unvanını kazandı. Bu unvan, UEFA ve Süper Kupa şampiyonu olan Bülent Korkmaz’dan devralındı. Ancak ben, Muslera’nın bu plaketi Bülent Korkmaz’ın elinden almasını beklerdim. Tarihi bir anı, tarihi bir figürün elinden almak çok daha anlamlı olurdu. 2013 yılında Di Stefano’nun hasta yatağından kalkarak, bastonla Cristiano Ronaldo’ya yılın futbolcusu ödülünü vermesi gibi… Sportif ödüllerin takdiminde, takdim eden kişinin de bir sporcu olması gerektiğine inanıyorum.
ENGİN KEHALE: TOPU OYUNDA TUTMADIKÇA LİG GELİŞMEZ
Maçın ilk yarısı toplamda 50 dakika oynandı fakat top, sahada yalnızca 20 dakika 33 saniye kaldı. Türkiye’deki en büyük sorunlardan biri, topu oyunda tutmak. Hem oyuncuların, hem teknik direktörlerin, hem de hakemlerin bu konuda daha fazla sorumluluk alması gerekiyor. RAMS Park’ta oynanan ilk yarıda, uzatmalarla birlikte 50 dakikaya yakın bir süre geçmesine rağmen, topun oyunda kalma süresi sadece 20 dakika 33 saniye olarak kaydedildi.
HÜCUMDA SORUN YAŞADI
Oyun o kadar çok durdu ki, sahadaki futbolu değerlendirmek neredeyse imkansız hale geldi. Yine de birkaç önemli notu paylaşmak isterim. Sarı-kırmızılılar, Osimhen’in penaltısıyla bulduğu golden sonra 46. dakikaya kadar ne rakip kaleye bir şut atabildi ne de rakip ceza sahasında topla buluşabildi. Kaan Ayhan-Torreira orta sahası, top Konyaspor’da olduğunda deplasman ekibine tehlike yaratmamak için etkiliydi; fakat hücumda hatların bağlanması konusunda yetersiz kaldı. Mauro İcardi’nin ardından, onun oyun aklı ile geriye gelip hücuma çıkışları başlatma yeteneği, Galatasaray’ın en büyük eksikliklerinden biri oldu.
OSiMHEN’i DURDURMAK ZOR
Nijeryalı santrfor, belki bağlantı oyununda çok etkili değil, ama atletizmi sayesinde ligde onu durdurabilecek çok az oyuncu var. Bu nedenle ofsayt çizgisinde beklemesine bile gerek yok; 5 adım geriden başlayıp topu alma becerisine sahip. Penaltı pozisyonunda bunu net bir şekilde gördük. İkinci yarıya daha fazla hücum oyuncusuyla giren Galatasaray, ilk yarının aksine oyunun kontrolüne daha hâkim bir görüntü sergiledi. Okan Buruk’un öğrencileri, zaman zaman rakibine geçiş hücumu fırsatı verseler de lider takım havasını hissettirmeyi başardılar. Konyaspor karşısında yaşanacak bir puan kaybı, camianın enerjisini iyice düşürebilirdi; bu nedenle hata yapmadan, gözlerini Ajax deplasmanına ve Avrupa Ligi’nde ilk 8 sıraya diktiler.