Dünya’nın Değişen İklim Dengeleri
Dünya, doğal dengelerin hızla değiştiği ve iklim kriziyle birlikte daha fazla tehdit altında kaldığı bir dönemden geçiyor. Bilimsel araştırmalar, Antarktika gibi uzak ve soğuk bölgelerde bile beklenmedik volkanik aktivitelerin ortaya çıktığını gösteriyor. Bu durum, yalnızca bölgenin ekosistemini değil, aynı zamanda küresel deniz seviyelerini de ciddi şekilde tehdit ediyor.
Yapılan araştırmalar, Batı Antarktika Buz Tabakası’nın yüzeyinin altında 100’den fazla volkan bulunduğunu ortaya koymuştur. Bu volkanların, aktif bir volkanik yarığın tepe noktasında yer almasının genellikle göz ardı edildiği de kaydedilmiştir.
ABD’deki Brown Üniversitesi’nden bilim insanları, iklim değişikliğinin bu buz tabakasının erimesine yol açtığını ve bunun da yüzeydeki erimeyi hızlandıran volkanik aktiviteleri artırdığını belirtiyor. Bu süreç, ‘pozitif geri besleme döngüsü’ olarak adlandırılan bir durumu beraberinde getiriyor.
Pozitif geri besleme döngüsü, bir sistemdeki bir olayın etkisini artırarak tekrar etmesine yol açan bir süreçtir. Bu tür döngüler, başlangıçtaki değişimin etkisini güçlendirerek sistemin daha belirgin bir duruma evrilmesine neden olur. Buz tabakası eridikçe, yüzeye iten kütle azalıyor ve bu durum, yeraltında bir yükseltici etki yaratıyor. Sonuç olarak, kıtanın derinliklerindeki magma odalarının genişlemesi hızlanıyor. Bu genişleme, magma odası duvarlarına baskı yaparak ve içindeki gazı serbest bırakarak patlama olasılığını artırıyor.
Peki bu gelişmeler insanlığı nasıl etkileyecek? Araştırmanın sunduğu ilginç verilere daha yakından bakalım…
Yılda Üç Milyon Metreküpten Fazla Buzun Erimesi
Jeokimyasal ve jeofiziksel araştırmaları kapsayan önemli bir bilimsel yayın olan Geochemistry, Geophysics, Geosystems dergisinde yer alan çalışma, buz tabakasının altındaki volkanik faaliyetin, uzmanların önceki düşüncelerine göre daha büyük bir etki yapabileceğini öne sürüyor.
Deniz seviyesindeki artışa ilişkin mevcut öngörüler, bilim insanlarının Alaska’nın neredeyse iki katı büyüklüğündeki Batı Antarktika Buz Tabakası’nın istikrarını tahmin etme becerisine dayanıyor. Araştırmacılar, magma odasındaki basınç değişimlerinin buz tabakasının erimesini nasıl etkilediğini simüle eden bir model kullandı. Ayrıca, erime nedeniyle yüzey kütlesinin kaybının magma odalarının genişlemesine, içerideki basıncın azalmasına ve gelecekteki püskürmelerin yönünü değiştirmesine yol açtığını araştırdı.
- Birinci mekanizma: Magma odasının duvarlarına baskı yaparak püskürme olasılığını artıran genişleme.
- İkinci mekanizma: Yüksek basınç altında magmada çözülen su buharı ve karbondioksit gibi gazların, yüzey buzunun erimesiyle basıncın azalması sonucu kabarcıklar halinde dışarı çıkmasıdır. Bu gazların dışarı çıkması, odanın içindeki basıncın hızla yeniden artmasına neden olur ve patlama olasılığını artırır.
Bu püskürmelerde yüzeye hiç çıkmamış olanlar bile, daha fazla buzun erimesine yol açan büyük miktarda ısı üretebilir ve böylece döngü devam edebilir.
Uzmanlar, buz tabakası eridikçe bazı magma odalarından çıkan ısının, yılda üç milyon metreküpten fazla buzun erimesine yetecek derecede etkili olabileceği konusunda uyarıyor.
Hangi Şehirler Sular Altında Kalacak?
Eğer buz örtüsü tamamen çökerse, deniz seviyeleri felaketle sonuçlanacak şekilde 60 metre yükselebilir. Bu durum, New York, Tokyo ve Şanghay gibi kıyı şehirlerinin tamamen sular altında kalmasına neden olabilir.
Ne var ki, bilim insanları bu kıyamet senaryosunun henüz çok uzakta olduğunu düşünüyor. Son tahminler, Batı Antarktika Buz Tabakası’nın 2300 yılına kadar neredeyse tamamen çökeceğini öngörüyor; bu da insanlığa bu çöküşü yavaşlatmak için 275 yıl tanıyor. Ancak araştırmacılar, bu tahminin yapıldığı modellerin erime-volkanizma geri besleme döngüsünü hesaba katmadığını belirtiyor. Gerçek çöküş tarihi daha erken olabilir, fakat bunun doğruluğunu belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.
2024’ün Verileri Tehlikenin Boyutunu Gözler Önüne Seriyor
Copernicus İklim Değişikliği Servisi’nin raporuna göre, 2024’teki sıcaklıklar, 2023’e göre 0,12 derece daha yüksek seviyelerde olabilir. Bu durum, 2024’ün sanayi öncesi seviyenin 1,5 derece üzerinde sıcaklık kaydedilen ilk yıl olmasına yol açtı.
Uzmanlar, bu yılın Paris Anlaşması’nın hedeflerine ulaşılmadığını belirtse de, insanlığın bu kritik eşiğe ‘tehlikeli derecede yakın’ olduğunu vurguluyor. Veriler, yılın olağanüstü sıcak bir başlangıç yaptığını ve 2024’teki küresel ortalama sıcaklığın 15,1 dereceye yükselebileceğini gösteriyor. El Niño gibi geçici iklim olayları sıcaklıkları artırsa da bilim insanları, insan kaynaklı iklim değişikliğinin aşırı sıcaklıkların temel sebebi olmaya devam ettiğini ifade ediyor.
Atmosfere salınan karbondioksit oranındaki artış, gezegenin ısınmasının yavaşlama belirtisi göstermediğini ortaya koyuyor. Imperial College London’dan Dr. Friederike Otto, bu durumu bir gerçeklik kontrolü olarak nitelendiriyor ve ülkelerin fosil yakıt tüketimini azaltmadığı sürece aşırı sıcaklıkların devam edeceğini vurguluyor.
2024’teki sıcaklıklar, 1991-2000 ortalamasından 0,72 derece ve sanayi öncesi dönemin ortalamasından 1,6 derece daha yüksek. Küresel ortalama sıcaklık, son 12 ayın 11’inde 1,5 dereceyi aşmış durumda. Temmuz 2023’ten bu yana, Temmuz 2024 hariç tüm aylar bu sınırı geçmiştir.
Dr. Otto, aşırı hava olaylarının iklim değişikliği nedeniyle daha da kötüleştiğini ve bu durumun yaşamı tehlikeye attığını ifade ediyor. Küresel yüzey sıcaklığındaki artış, daha fazla su buharı ve enerji depolama kapasitesine yol açarak, iklim değişikliğinin etkilerini daha da derinleştiriyor.
Fotoğraflar: iStock