Dünya Çevre Günü’nde Çevre Sorunları ve Çözümler
Bu haber ilk olarak 5 Haziran 2021’de yayımlandı.
5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde, bilim insanları iklim krizi ve çevre sorunları hakkında ciddi uyarılarda bulunuyor. Türkiye, Akdeniz havzasında yer alması nedeniyle bu sorunların en yoğun hissedildiği bölgelerden biri ve burada çevresel tehlikeler uzun zamandır gündemde. Türkiye’deki çevre sorunları oldukça kapsamlı; orman tahribatı, su kaynaklarının azalması, iklim değişikliğinin etkileri, denizlerin ve toprağın kirlenmesi, hava kirliliği, fosil yakıt kullanımı, atık ve çöp yönetimi gibi birçok başlık mevcut.
Son olarak Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı’nda meydana gelen müsilaj olayı, çevre kaygılarını daha da artırdı. Ancak uzmanlar, sorunların her zaman bu kadar görünür olmayabileceğini vurguluyor.
Çevre Sorunlarının Temel Nedenleri
Çevre sorunları sıralandığında ortaya çıkan karamsar tabloya rağmen, bilim insanları çözüm yollarının “imkansız” olmadığında hemfikir. Ancak bazı sorunların kronikleşmesi, çözümlere ulaşmayı daha da zorlaştırıyor.
1. ‘Geri Dönülmez Noktada Adım Atılması’
Bilim insanları ve çevre uzmanları, çevre sorunlarında ‘geri dönülmez noktaya gelinmeden önce’ adım atılmamasından şikayet ediyor. İklim değişikliği ve çevresel sorunlar genellikle uzun vadeli etkiler yaratıyor, bu nedenle ciddi değişimler her zaman hemen gözlemlenmeyebiliyor. Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. İrem Daloğlu Çetinkaya, müsilaj sorununu örnek vererek, “Kırılma noktasını aştıktan sonra problemleri çözmeye karar veriyoruz. En başından, sorunu gördüğümüz noktada değil de sistem çöktükten sonra harekete geçiyoruz” diyor. Prof. Dr. Murat Türkeş de İstanbul Boğazı’ndaki geri dönüşü olmayan çevre sorunuyla ilgili 30 yılı aşkın süredir uyarılar yaptıklarını belirtiyor.
2. Yasalardaki İstisnalar ve ‘Özel İzinler’
Türkiye’deki çevre sorunlarının çözümü için yasal düzenlemelerin etkinliği önem taşıyor. Uzmanlara göre mevcut yasaların doğru bir şekilde uygulanması gerekiyor. Örneğin, ormanların korunması ve madencilik faaliyetlerini düzenleyen yasalar, sık sık değişikliğe uğruyor. Prof. Dr. Murat Türkeş, “Bugün doğayı koruyan tek bir koruma statüsü kalmadı” diyerek, madenciliğin çevresel etkilerini vurguluyor. Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporlarının da çoğu zaman göstermelik olduğuna dikkat çekiliyor.
3. ‘Tüketici Gücünün Farkında Değil’
Uzmanlar, çevre sorunlarında tüketicilerin tavır alamamasının ve bütüncül bir yaklaşımın benimsenmemesinin de etkili olduğuna dikkat çekiyor. Türkiye’nin su kaynaklarındaki sorunlara yönelik algı, gerçeği yansıtmıyor. Kişi başına düşen su miktarı Türkiye’de yaklaşık 1519 metreküp. Dr. İrem Daloğlu Çetinkaya, “İnsanlar, musluklarından suyun geldiğini düşünüyor. Oysa bu suyun kaynağını bilmiyorlar” diyor. Tüketicilerin su ayak izlerini bilmeleri gerektiğinin altı çiziliyor. Su ayak izi, doğrudan kullanılan suyun dışında, tüketilen ürünlerde kullanılan toplam su miktarını ifade ediyor.
4. Çevre Eğitiminde Eksiklikler
Türkiye’de çevre eğitimi, ilkokuldan liseye kadar veriliyor. Ancak ders içeriklerinde neden-sonuç ilişkilerinin yeterince kurulmadığı eleştirileri var. Dr. İrem Daloğlu Çetinkaya, “Çevre bilinci, eğitim sisteminin ilk basamaklarından itibaren kazandırılmalı” diyor. Ayrıca, üniversitelerde çevre konusundaki derslerin zorunlu hale getirilmesi gerektiği vurgulanıyor. Örneğin, İtalya, iklim değişikliği ve sürdürülebilir kalkınma dersini zorunlu kılan ilk ülke oldu.
- Uzmanlar, TBMM İklim Komisyonu’nda uyardı: ‘Marmara ölürse, Karadeniz de ölür’
- Deniz salyası nedir, Marmara Denizi ne mesaj veriyor?
- Kanal İstanbul’un çevreye etkisi ne olacak?