ABONE OL
Hazırlayan – Gonca Kocabaş
İşinden istifa ettin, evini kapattın, arabanı sattın ve bambaşka bir deneyim için yollara düştün. Seni bu radikal karara iten neydi?
Bu soruya somut bir cevap vermek zor; hayatımda her şeyin değiştiği bir an yoktu. Benim için bu, uzun ve sancılı bir değişim süreciydi. Her şeyi geride bırakmak hiç kolay olmadı.
İstanbul’da güzel, sağlıklı ve dolu dolu bir hayatım vardı. İyi bir şirkette, harika insanlarla çalışıyordum. Tüm karmaşasına rağmen İstanbul’u çok seviyordum. Ancak bir süre sonra, yaptığım iş ve yaşadığım hayat tatmin edici gelmemeye başladı; her şey çok anlamsız görünüyordu.
“Neden, kim için, ne için çalışıyordum? Nereye kadar devam edecekti? Gerçekten ben ne istiyordum? Yaşadığım hayat benim seçimim miydi yoksa ailemin ve toplumun yönlendirmeleriyle mi bu noktaya geldim?” gibi sorular kafamı kurcalamaya başladı.
Bir tarafım her şeyi geride bırakıp gitmek, yeni bir yaşam kurmak ve farklı yerler keşfetmek istiyordu; diğer tarafım ise “Mevcut haline şükret, daha ne istiyorsun?” diyordu. Sonuçta, yıllarca emek verdiğim her şeyi yok etmek zorunda kalacaktım.
Neredeyse iki yıl boyunca bu kararsızlıkla yaşadım. Bir gün, aniden bir karar verdim; düşünmek ve kendimi yıpratmak istemiyordum. O dönemde özel hayatımda yaşadığım bazı tatsız olaylar beni bu karara itti.
Ne olursa olsun, bu kafamdaki karmaşaya son vermek istiyordum. Eşyalarımı topladım, taşıma şirketini ayarladım ve ailemi arayarak “Hazır olun, ben İstanbul’dan ayrılıyorum. Eşyalarımı bir süreliğine size bırakacağım” dedim. Ertesi gün taşındım.
Ailem şok oldu. Arkadaşlarım şok oldu. İş yerindekiler de aynı şekilde. Telefonumu kapattım, dört ay boyunca sadece ailem ve birkaç yakın arkadaşım benimle iletişim kurabildi.
Gökçeada’ya doğru yola çıktım. “Bir iki hafta kitesurf yaparım, sonra ne yapacağıma karar veririm” dedim. Gökçeada’da tam iki ay kaldım. Küçük bir odada yaşadım ve her gün adanın her yerini yürüyerek keşfettim.
Her gün, adanın en yüksek tepelerine tırmandım, en tenha yerlerini keşfettim. Her gece yıldızları izledim, ıssız kumsallarda yüzdüm ve orada anladım ki yaşamak tam olarak buydu. Doğada kendimle kalmak, daha önce hiç deneyimlemediğim bir şeydi. Bunu tatmıştım; insan bilmediği bir şeyi isteyemez. Denemek, yaşamak, bulmak gerek. Ben de bulmuştum. Sonrası ise tamamen doğada bir yolculuktu benim için.
Daha önce, kendi arabamla çadır kampları yaparak tatillerimi geçiriyordum. Ama karavan hayatına geçmeden önce, biraz çadır kampları yaptığım zamanları sizinle paylaşmak istiyorum.
Ama çadırda kalmak? Çok güzeldi, neden mi? Çünkü hayatım boyunca çadırda bir kere bile kalmamıştım; şehirde büyümüş, en ufak börtü böcekten korkan, temizlik konusuna oldukça hassas biri olarak tatillerimi hep güzel butik otellerde geçiriyordum.
Çalışırken kısıtlı izin zamanlarımı riske atmak istemiyordum. Farklı deneyimlere de açık değildim; çadırda kalmak benim için imkânsız bir alternatife dönüşmüştü. Ama doğayla iletişime geçtikten sonra, kapalı duvarlar arasında kalmak istemediğimi fark ettim.
Her akşam güneşi batırmak, her gece yıldızları izlemek istiyordum. Doğanın göbeğinde, yalnızca doğanın sesiyle uyuyup uyanma isteğim vardı. Sosyal medyada çadırda kalanlar, doğada yaşayan gezginleri takip etmeye başladım. Paylaşılan fotoğraflar ve yaşanan hayatlar beni çok etkiliyordu. Yalnızlığımın tadına varmıştım.
Ancak doğada kalabilmek başka bir konuydu. Ne yapacağımı düşünürken, tesadüfen adada gezgin biriyle tanıştım. O, Karia yolunu yürüyeceğini söyledi; “Katılmak ister misin?” dediğinde hiç düşünmeden katıldım. Bir ay sonra Antalya’da buluştuk ve tam bir ay boyunca her gece farklı yerlerde kamp yaparak gezdik.
İlk günde bile alıştım. İlk günden itibaren, “İnsan domuz görür mü?” diye düşündüm ama ben gördüm :) Her yerde örümceklerin dolaştığı bir ormanda kalmıştım. Üstümden atmaya çalıştım ama o kadar bütün hissediyordum ki korkmak aklıma bile gelmedi.
Gecenin bir yarısı, bacağıma konan devasa bir böceği gördüğümde önce çığlık attım ama ortama alıştıkça huzurla uyuyabildim. Arı fobim vardı ama arı kovanlarının arasından yürümek zorunda kaldım. Bunlar benim deneyimlerimdi; çadırda kalmaktan korkanları ürkütmek istemem. Benim amacım doğayı özümsemek, iliklerimde hissetmekti.
Sevdikçe, korkmadıkça özgürleştiğimi hissediyordum. İlk günden itibaren doğaya ait hissettim. Doğanın sesini duyarak çadırda uyumayı, ateşi izleyerek transa geçmeyi, güneşin doğumuyla uyanmayı, kuş seslerini ve sürekli denizin sesini duymayı tarif etmem imkânsız. Ait olduğum yeri bulmuştum.
Karavana geçiş sürecim nasıl oldu? Çadır hayatı yetmedi mi, bir karavan mı aldın?
Aslında hiç öyle olmadı :) Arabamla gezip çadır kurmaktan çok keyif alıyordum. Ancak Karadeniz seyahatim sırasında bir kaza geçirip arabam pert oldu. Bir süre sonra toparlanıp yeni bir araba arayışına girdim.
Niyetim, bozuk arazide de kullanabileceğim ve istediğimde içinde uyuyabileceğim bir araç almaktı; ancak fiyatlar oldukça yüksekti. En son Ocak ayında abimin arabasıyla gerçekleştirdiğim Doğu Anadolu seyahatimde, arabayla birçok sorun yaşadım ve çadır kurmak o mevsimde imkânsızdı. Hem soğuk hem de güvenliğim için sürekli ucuz otel arıyordum ama az sayıda olan oteller bütçemi aşıyordu.
Seyahatten dönerken, “Battım” dedim, “bu böyle olmayacak. Arabada kalabilmem şart, masraflarımı düşürmem gerek.” Antalya’dan geçerken karavan yapan birisiyle tanıştım. Bu tamamen şans eseri oldu :) Yolda karşıma çıkan başka güzel bir insan. Elinde acil satılık bir cam pervan vardı ve ben de bir süre düşünüp teklifini kabul ettim; yeni yuvamı aldım.
Belli bir birikimin var mıydı karavan almak için? Özellikle pandemi döneminde herkes karavan sahibi olmak istiyor, doğanın içinde kendine izole bir yaşam alanı edinmeye çalışıyor. Gördüğüm kadarıyla bu süreçte karavan fiyatları bir hayli arttı.
Ben karavanı alırken pandemi yoktu; Mart başında aldım. Pert olan aracım için ödenen para, aldığım aracın ücretini fazlasıyla karşılıyordu.
Karavanın teknik özellikleri sürekli olarak karavanda yaşamak için yeterli mi?
Karavanımı, ahşap mobilyaları ve buzdolabı ile aldım. Elektrik sistemi için gerekli donanımları eklettim; güneş paneli ve akü gibi. Elbette eksikleri var ama ben önce yola çıkmayı, yolda eksikleri görüp tamamlamayı istedim. Karavan hayatını yeni tecrübe ettiğim için boşa para harcamak istemedim.
Karavanımı bulduğumda ufak ufak diğer eklemelerimi de yapmayı planlıyorum. Ayrıca çadırdan karavana geçtiğimi düşünürsek, şu an için asri konforlu bir alanım var :) Başkaları için çok eksikleri olabilir ama benim tüm ihtiyaçlarımı karşılıyor.
Kaldığın yerler her zaman kamp alanları mı oluyor?
Kamp alanlarında hiç kalmıyorum. Çadırdayken de kalmazdım. Ben kalabalık ortamları pek sevmiyorum; doğada olduğumu hissedebileceğim sakin ve ıssız yerleri tercih ediyorum. Bunun için de insan olmasın ya da az olsun istiyorum.
Bu soruyu sormayı seviyorum ama korkmuyor musun?
Herkesin merak ettiği bir soru bu, o yüzden iyi ki sordun. Genelde korkmuyorum. Tedirgin olduğum zamanlar oldu ama az. Aldığım haz, her şeye bedel. Korkacak bir şey olduğunu düşünmüyorum. Tabi şunu da ekleyeyim; tamamen korkusuz da değilim. Ayı ile karşılaşma ihtimali olan bir ormanın ortasında tek başıma kalamam henüz. Ama bu noktaya ulaşmayı istiyorum.
Bir kadın olarak karavan kullanmanın zorlukları var mı?
Kadın ya da erkek olmanın karavan kullanma üzerinde bir etkisi yok. Teknik problem yaşarsam, arabam bozulursa ve bu işten anlamıyorsam, cinsiyetimle ilgili bir sorun yaşamış olmam. Ama bu, bilgisizlik ve tecrübesizlikle ilgili bir durum.
Karavanda güvenliğini nasıl sağlıyorsun?
Issız bir yerde yürüyüşe çıkacağım ya da kalacağım zaman konumumu yakın bir arkadaşıma bildiriyorum. Telefonumun çekmesine dikkat ediyorum; acil durumlarda kullanabilmem için. Gece yolculuk yapmıyorum ve konaklayacağım yere ilk defa gidiyorsam, hava kararmadan birkaç saat öncesine kadar orada olmaya çalışıyorum.
Kaldığım yerde başka kalanlar varsa profillerine bakıyorum. Örneğin, çift kalıyorsa daha rahat hissediyorum. Birden fazla çift ve karavan varsa kapı pencerem açık uyuyorum, yoksa kapılarımı kilitliyorum.
Evini, o gün hangi manzarayı istiyorsan o tarafa çeviriyorsun. Canın nereye gitmek isterse oraya gidebiliyorsun. Bu büyük bir özgürlük. Sen ne düşünüyorsun?
Kesinlikle büyük bir özgürlük. Öyle muhteşem yerlerde kalıyorum ki orada bir otel olsa geceliği bilmem kaç bin dolar olur. Bu parayı kazanmak için ömrümü harcamam gerekir ki kazanamama ihtimalim bile var. Kazansam bile bu kadar parayı harcamaya kıyamam :) En önemlisi bu kadar bol zamanım da olmuyor, keyfini doya doya çıkarmak için.
Fakat karavanın olunca o cenneti bedavaya, hem de hiçbir yapaylığa yer vermeden yaşıyorsun. Tüm bakirliği ve güzelliğiyle.
Karavana geçtikten sonra hayatında neler değişti?
Çadır hayatımla kıyaslarsam; karavan benim için çok büyük bir konfor oldu :) Öncelikle çadır kurma, kaldırma derdim yok. Mat şişirip indirme derdim de yok :) Daracık ve basık bir yerde değil, rahat bir yatakta uyuyorum.
Gündüz dinlenmek istediğimde karavanın kapılarını açtığımda püfür püfür esiyor; çadıra girmek imkânsız. Araç campervan olduğu için yol kenarına bile çekip uyuyabiliyorum. Çadırda ise hep uygun bir yer aramak zorundasın.
Kocaman evlerde, dolap dolusu kıyafetlerle, ayakkabılarla yaşamak kimileri için olmazsa olmazdır. Ama temiz olduğu sürece, aslında yaşamak için hiçbir şeyin fazlasına ihtiyacımız yok. O doldurduğumuz şey yalnızca bir dolap ya da ev değil; asıl dolu olan zihnimiz.
Karavan ya da çadır kampı, doğada olduğumuz sürece tüm bu dağınık zihnimiz ve kaskatı bedenimiz yumuşacık oluyor. Sen de şehir ve iş hayatından çıkıp kendini doğaya bırakanlardansın. Ne düşünüyorsun? Zihnin ve bedenin daha sağlıklı mı?
Zihnim, bedenim, kalbim, ruhum; beni ben yapan her şey keyiften kanatlanmış durumda :) Öncelikle o kadar yavaşladım ki. İş hayatında on işi aynı anda yapmak meziyet sayılırken, beynim yanana kadar her zaman daha fazlasını almak için çabalıyordum. Şu an ikinci işi üstlenmiyorum bile; ne gerek var? Zamandan bol neyim var ki?
Sakince, yavaşça, sindire sindire, güzellikle yapıyorum ne yapacaksam. Geçmişime dönüp baktığımda, kendime nasıl böyle davrandığımı sorguluyorum; hiç mi acımamışım? Yazık etmişim, biricik kendimin kıymetini bilmemişim.
Özetle; eskisine göre içsel olarak çok daha dingin, huzurlu, alaycı, sakin, sevgi dolu hissediyorum. Fiziksel olarak ise çok daha zinde, güzel ve sağlıklı olduğumu düşünüyorum.
Nereleri gezdin şimdiye kadar karavanla ve şu anda neredesin?
Karavanla yola çıkabilmek için sokağa çıkma yasağının bitmesini beklemem gerekti. Tüm kışı Doğu Anadolu’da bolca karla geçirince, deniz ve güneş özlemim tavan yaptı pandemide :) O yüzden kendimi güney sahillerine attım. Yaklaşık iki aydır Akyaka, Marmaris, Datça civarındayım.
Bugün Fethiye’ye geçtim. Ne kadar buralarda kalırım, ne tarafa devam ederim bilmiyorum; plan yapmıyorum.
Başından geçen tatsız bir anın oldu mu yollarda?
Bu soruda beni en mutlu eden şey, aklıma hiçbir şey gelmemesi oldu. Uzun süre düşündüm, yok mu hiçbir tatsız anım diye. Sanırım durum şöyle: Yolda başıma gelen olayları, engel veya zorluk olarak tanımlamıyorum. Belki dışarıdan biri benim hayatımı oyun gibi izlese, bazı şeyleri engel olarak görebilir. Ama ben yaşıyorum sadece.
Kuru toprak bir yolda yürürken yoluma çamur çıkması gibi. Kimi bunu engel görüp geri döner, ben içinden geçiyorum, çamura bulanmayı dert etmiyorum. Kaza yapıp arabamın pert olması talihsiz bir olaydı ama bu bile aklıma gelince zorlayıcı bir anı oldu. Yaşanması gerekiyordu ve o olay sonrasında çok fazla ders çıkardım. Yolda olacaksam, gelene razı olmayı da bilmeliyim diye düşünüyorum.
Neler tavsiye edersin, senin gibi karavanla gezmek isteyenlere?
Eğer gönlünüzde karavan hayatını deneyimleme isteği varsa, önce kiralayıp denemenizi öneririm; size göre mi değil mi? Hoşunuza giderse, büyük ve masraflı olmayan minimum ihtiyaçlarınızı karşılayacak bir karavan alabilirsiniz. Yolda olduğunuz süre içinde ihtiyaçlarınızı tespit edip, sonrasında daha iyi bir karavana geçiş yapabilirsiniz.
İstediğiniz karavanı ister kendiniz sıfırdan dizayn edip yapabilir, ister bütçenize göre hayalinizdekini hazır olarak satın alabilirsiniz. Ama önce sevip sevmeyeceğinizi deneyin derim. Bu kolay kısmıydı. Asıl zor olan ise; yeni bir şey denemenin keyfini yaşayabilmek için korkmamak ve adım atmaktır.
Hayal ettiğiniz her ne varsa, karavan ya da başka bir şey olsun, kaybedebileceklerinizi düşünüp vazgeçmeyin. Erseyin sahibi olamayız; yenilere yer açmak için eskilerden kurtulmamız gerekir. Vazgeçmek, bırakmak, terk etmek; bireyleri sonlandırmak biz insanlar için çoğunlukla en zorlayıcı kararlar. Ancak bir yandan da hayallerimize ulaşabilmenin tek yolu. Ben, hata yapmaktan korkarak yıllarca yaşadım, ama artık korkmuyorum. Çünkü istediğim şeyin beni mutlu edip etmeyeceğini denemeden bilemeyeceğimi öğrendim. Düşünerek kaybettiğimiz her saniye büyük bir kayıp. Hepimizin içindeki biriciği sevip, sarmalamasını ve özüyle barışmasını diliyorum.