Deprem Felaketinin Ağız ve Diş Sağlığına Etkileri
Ülkemiz, deprem felaketi nedeniyle birçok alanda zorluklarla karşılaşırken, ağız ve diş sağlığı konusunda da önemli etkiler yaşanmaktadır. Bu bağlamda, 20 Mart Dünya Ağız Sağlığı Haftası’na özel açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Meriç Karapınar Kazandağ, Türkiye’deki ağız ve diş sağlığının durumunu ve yaşanan zorlukları detaylı bir şekilde ele aldı.
Ağrının Kaynağını Doğru Teşhis Etmek Çok Önemlidir
Prof. Dr. Kazandağ, Türkiye özelinde ağız ve diş sağlığına ilişkin olarak, “Ülkemizde insanlar genellikle dişlerini fırçalıyor; ancak dişlerin arayüz temizliği henüz yeterince yaygınlık kazanmış değil. Bu durum, dişlerin arayüzlerinden kaynaklanan çürüklerin ve diş eti hastalıklarının sık görülmesine neden oluyor. Normal diş fırçası ile dişlerin birbirine bakan yüzeylerini temizlemek oldukça zordur. Bu nedenle, diş ipleri ve arayüz fırçaları gibi özel temizlik araçlarının kullanılması büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, 6 ayda bir diş hekimine giderek diş taşı temizliği yaptırmayan bireyler, ağız ve diş sağlığı sorunları ile karşılaşma riski taşımaktadır.” dedi.
Yapılan araştırmalar, insanların %66’sının son 6 ay içinde çeşitli ağrılar hissettiğini ortaya koyduğunu belirten Kazandağ, “Bu ağrıların %12’si diş ağrısı olarak kaydediliyor. Bu nedenle, ağrının kaynağını doğru bir şekilde teşhis etmek kritik bir öneme sahip.” ifadelerini kullandı.
Detaylı Muayeneyi Endodonti Uzmanı Yapmalıdır
Diş ağrısının hem diş kaynaklı hem de diş kaynaklı olmayan durumlarla ilişkili olabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Kazandağ, “Hastalar, diş ağrılarının yanı sıra çene eklemi ve çiğneme kaslarından kaynaklanan ağrılarla da diş hekimine başvuruyorlar. Diş ağrısının birçok nedeni olabileceğinden, diş hekimlerinin tedaviye başlamadan önce hastayı dikkatlice dinlemeleri ve detaylı bir muayene gerçekleştirmeleri gerekmektedir. Genellikle çeşitli uzmanların çalıştığı merkezlerde, diş ağrısına dair bu detaylı muayeneyi endodonti uzmanları yapmaktadır.” şeklinde konuştu.
100 Diş Ağrısından 3’ünün Sebebi Diş Değil
Diş kaynaklı olmayan diş ağrılarının, özellikle deprem felaketi sonrasında artma eğilimi gösterdiğini vurgulayan Prof. Dr. Kazandağ, “Endodonti bölümlerine yönlendirilen 100 hastadan yaklaşık 3 tanesi, dişten kaynaklanmayan nedenlerle ağrı çekiyor. Ancak son günlerde, deprem bölgesinden gelen hastalarda ve genel popülasyonda diş kaynaklı olmayan diş ağrılarının görülme sıklığında bir artış gözlemliyoruz. Bu konuda henüz yapılmış bir çalışma bulunmamakta; fakat bir endodonti uzmanı olarak, deprem sırasında yaşanan fiziksel ve psikolojik travmaların bu artışa katkıda bulunduğunu düşünüyorum.” dedi.
“Deprem felaketi, hepimizi derinden etkiledi. Birçok can kaybı yaşadık ve çok sayıda yaralı var. Baş ve boyun yaralanmaları yaşayan, uzuvlarını kaybeden ve iç organları zarar gören hastalarımız oldu. Bu fiziksel yaralanmalar, sinir zedelenmelerine yol açarak, merkezi sinir sisteminde bazı verilerin karışmasına sebep olabiliyor. Bazen periferik sinirlerde karışmalar, bazen de merkezi sinir sisteminde yanılsamalar meydana geliyor. Sonuç olarak, hastalar gerçekte dişlerden kaynaklanmayan ağrıları, sanki diş ağrısıymış gibi algılayabiliyor.”
Kaygı Bozuklukları da Diş Ağrısı Yanılsamasını Ortaya Çıkarabilir
Prof. Dr. Kazandağ, detaylı muayene sonrasında ağrının diş kaynaklı olmadığı tespit edilirse, “Ne yapılmalı?” sorusuna şöyle yanıt verdi: “Çiğneme kaslarının yaralanmasından veya diş sıkma alışkanlığından kaynaklandığını düşünüyorsak, bu konuda uzmanlaşmış diş hekimlerine yönlendiriyoruz. Eğer sinirlerin travma veya enfeksiyon sonucu zarar gördüğünü ve nedenin diş ile ilgili olduğunu düşünüyorsak, diş hekimleri olarak biz tedaviye devam ediyoruz. Aksi takdirde, hastayı nöroloji uzmanına yönlendiriyoruz. Sinüs enfeksiyonları veya alerjik nedenlerle ortaya çıkan diş ağrılarını ise KBB uzmanına yönlendiriyoruz. Daha nadir durumlarda, kalp, göğüs, boğaz, boyun ve yüzdeki yapılardan kaynaklanan ağrılar da dişlere yansıyabiliyor. Böyle bir olasılık varsa, gerekli değerlendirmelerin yapılması için öncelikle ağrı uzmanına yönlendiriyoruz. Ayrıca, bazı bireyler, somatoform bozukluklar veya kaygı bozuklukları gibi nedenlerle bozulmuş algılarının bir yansıması olarak psikojenik diş ağrısı hissedebiliyorlar. Psikolojik travma sonrası ortaya çıkabilen bu durumlarda hastaları psikiyatri uzmanına yönlendiriyoruz.”
Yanlış Teşhisler Gereksiz Müdahalelere Yol Açabilir
Diş kaynaklı olmayan diş ağrılarının doğru teşhis edilmesinin önemine dikkat çeken Prof. Dr. Kazandağ, “Diş kaynaklı olmayan diş ağrıları yanlış teşhis edildiğinde hastalar, gereksiz müdahalelere maruz kalabiliyor. Bu nedenle hastalara, diş hekimlerine başvurarak muayene olmalarını ve dişlerinin çekilmesi için ısrar etmek yerine farklı uzmanlardan da yardım istemelerini öneriyorum. Hastalar, diş ağrısı olduğunda genellikle ısrarcı olabiliyor. Yapılan muayeneler sonucunda diş ağrısının olmadığı kesinleşse bile hastalar, büyük ısrarlar sonucunda kanal tedavisi veya diş çekimi talep edebiliyor. Bu durum, hastaların dişlerini kaybetmesine yol açabilen bir kısır döngüye dönüşebilir. Bu şekilde dişlerini kaybeden birçok hastaya rastlamaktayız.” şeklinde sözlerini tamamladı.