Uzm. Dr. Tülün Savaş Gürses, çocukların nörolojik açıdan çok çeşitli şikayetlerle hekime başvurduklarını ifade ediyor. Bu başvuru sebepleri arasında en sık rastlananlar; gelişimsel gerilik, nöbetler ve baş ağrısı gibi sorunlardır.
Gelişimsel gerilik yaşayan bir çocuğun, birçok alanda farklı gecikmeler yaşayabileceğine dikkat çeken Dr. Gürses, “Kaba motor becerilerde, örneğin oturma ve yürüme gibi temel hareketlerde gecikmeler görülebilir. Bunun yanı sıra, dil gelişiminde ve sosyal gelişim dediğimiz, çevreyle ve diğer kişilerle iletişim kurma yetisinde de sıkıntılar yaşanabilir. Nöbetler, farklı hastalık bulguları olarak karşımıza çıkabilmekte. Basit bir ateşli havale (febril nöbet) olabileceği gibi, epilepsi ya da nadiren menenjit, ensefalit gibi daha ciddi durumlarla da karşılaşılabilir. Ayırıcı tanı, hastanın klinik bulgularına göre yapılmalıdır” şeklinde açıklamalarda bulunuyor.
Gelişimsel geriliğin erken dönemde tanınması ve müdahale edilmesi, çocuğun ilerleyen süreçte kendi yaş grubunu yakalama şansı için oldukça kritik bir öneme sahiptir. Benzer bir şekilde, epilepsinin erken tanısı da oldukça önemlidir. Özellikle bebeklik döneminde görülen epileptik spazmların erken teşhisi ve tedavi edilmesi, ileride oluşabilecek olumsuz etkiler için hayati önem taşımaktadır.
Otistik spektrum bozuklukları ve serebral palsi tanısı almış çocukların da erken tanınması, rehabilitasyon programlarına dahil edilmeleri açısından oldukça önemlidir. Bu süreç, beyin gelişimini tamamlamamış bir bebeğin hayatının ilk yıllarında belirleyici bir rol oynamaktadır. Bu hastaları tedavi ederken, nöronal plastisite‘den faydalandıklarını vurgulayan Dr. Gürses, “Unutulmamalıdır ki, nöronal plastisite hayatın ilk yıllarında çok daha etkilidir” diyor.
Beyin, milyarlarca nörondan oluşur ve bu nöronlar, birbirleriyle sinapslar aracılığıyla iletişim kurmaktadır. Her nöron, diğer nöronlarla binlerce sinaptik bağlantıya sahiptir. Hasar gören bir nöronun yeniden çoğalma özelliği yoktur; ancak sağlam kalan nöronlar, sinaptik bağlantılarını artırarak hasar gören nöronun işlevini üstlenebilirler.
Serebral palsi gibi durumlarda, beyin hasarından sonra rehabilitasyonda beyin plastisitesinden yararlandıklarını belirten Dr. Gürses, “Bu nedenle, beyin hasarı olan çocuklarda erken rehabilitasyon ile daha olumlu sonuçlar elde edilebilmektedir” ifadesinde bulunuyor.
Bebeklerin genel gelişimlerine bakarak üstün zekâlı olup olmadıklarını anlamanın mümkün olmadığını vurgulayan Dr. Gürses, “Bebeğin gelişimi, kaba motor, ince motor, kişisel sosyal ve dil gelişimi olarak dört ana grupta incelenmektedir. Zeka, bunların dışında çok farklı bileşenleri ve tanımları olan bir kavramdır. Bilindiği gibi, 6 yaşından itibaren zekâ testleri olarak bilinen ‘WISC-R’ testi uygulanabilmektedir; ancak bu testin zekâyı ne ölçüde doğru ölçtüğü tartışmalı bir konudur. Bu nedenle, genel olarak bazı özel durumlar dışında zekâ testi kullanılmamaktadır” diye ekliyor.
Çocukları olan annelere önerim, beynin ‘kullan ya da kaybet’ kuralıyla işlediğini bilmeleridir. Eğer çocuklar bu sinir bağlantılarını kullanırlarsa, güçlenir; kullanılmadıklarında ise sinapslar zayıflayarak kaybolur. Bu nedenle, çocuklara sinapslarını artıracak deneyim alanları sunmak, çevrelerini anlamalarına ve deneyimlemelerine izin vermek, neden-sonuç ilişkisini kavramalarına ve zorluklarla başa çıkmalarına yardımcı olmaları gerekmektedir.
Beslenmenin beyin gelişiminde önemli bir rol oynadığını vurgulayan Dr. Gürses, “Beslenme problemleri ve yetersiz beslenme, özellikle erken çocukluk döneminde nörogelişimsel geriliklere, öğrenme sorunlarına ve akademik başarıda düşüşe yol açmaktadır. Özellikle iyot, folik asit, vitamin eksiklikleri, esansiyel yağ asitleri ve protein eksiklikleri, beyin gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir” şeklinde açıklamalarını sonlandırıyor.