Çocuk Hakları ve İstismar ile Mücadele
UNICEF’in Türkiye Çocuk ‘İstismarı ve Aile İçi Şiddet Araştırması’na göre, çocuklar, yetişkinler gibi temel insan haklarına sahiptir. Bu haklar, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’de de açıkça belirtilmiştir. Bu Sözleşme’de taraf olan devletlerin kabul ettiği üzere, çocukların aşağıdaki haklara sahip olması gerekmektedir:
- Fiziksel ve duygusal şiddet, istismar, ihmal ve cinsel taciz dâhil olmak üzere her türlü kötü muameleye karşı korunması;
- İşkence veya diğer zalimce, insanlık dışı, aşağılayıcı muamele ya da cezalara karşı korunması;
- Okul disiplininin insani saygınlık çerçevesinde ve Sözleşme hükümleriyle uyumlu bir biçimde sağlanması.
Çocuk Haklarına dair Sözleşme gereği, taraf devletler, çocukların bu konulardaki görüşlerini özgürce ifade etmelerine olanak tanımakla ve bu görüşleri dikkate almakla yükümlüdür. Cumhuriyet.com.tr’ye çocuk istismarı ve mücadele konusundaki soruları yanıtlayan UCİM Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği Başkanı Saadet Özkan, Türkiye’nin çocuk istismarı konusunda yetersiz kaldığını ve salgın sürecinde evde kalan çocukların pedofililerin hedefi haline geldiğini vurguladı.
İkinci Kurtuluş Mücadelesi
Özkan, çocuk istismarı ile mücadeleyi ikinci kurtuluş mücadelesi olarak değerlendirdiklerini belirterek, “Çocuk istismarı ve ihmali çok geniş bir alan. Bu nedenle, gelen ihbarlar ve davalarla ilgili avukatlarımız, Türkiye’nin dört bir yanında birçok gönüllü ile birlikte bir mücadele başlattı. Çocuk hakları ihlalleri ile ilgili ne varsa raporlamalar yapıyoruz. Yüzde 87’si gençlerden oluşan bir sivil toplum kuruluşuyuz. UCİM, Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği olarak Türkiye’de Avrupa’nın ilk ihmal ve istismarı önleme merkezini açtık. Uzman psikologlar ve istismar konusunda eğitim almış hukukçu kadromuzla aktif olarak çocuklar için mücadele ve önleme faaliyetlerine yoğun bir şekilde devam ediyoruz” diye konuştu.
İstismar Çeşitleri
Özkan, istismarın sadece cinsel değil birçok türü olduğunu vurguladı ve şunları söyledi: “İstismar, iyi niyetin kötüye kullanılması anlamına gelen bir terimdir. Çocuğa yönelik istismar biçimlerine bakmak gerekiyor. Fiziksel istismar, bir çocuğun rızası olmaksızın bulunduğu ortamda fiziksel şiddet uygulanmasıdır. Cinsel istismar, bir çocuğu hem fiziksel hem de psikolojik baskıya maruz bırakmaktır. Psikolojik istismar, çocuğu istemediği bir şeyi yapmaya zorlamak için duygusal durumundan yararlanarak ona psikolojik baskı yapmaktır. Bunun dışında çocuğun ihmali de vardır; çocuğa duş aldırmamak, onun ihtiyaçlarını gidermemek, onun bir birey olduğunu görmezden gelmek gibi durumlar ihmale girer. Tüm bu konularla mücadele etmemiz gerekiyor.”
Hukukun Üstünlüğü ve Toplumsal Farkındalık
Özkan, Türkiye’nin çocuk istismarı konusunda yetersiz olduğunu aktararak, “Raporlama konusunda kendimizi geliştirmemiz şart. Görmezden gelmek ve istatistik çıkarmamak, elimizi kolumuzu bağlıyor. Çocuklar artık eski çocuklar gibi değil. Türkiye’de çocuk istismarı ile ilgili bir toplumsal farkındalık var, ancak tüm çocukların algılarının açıldığı bu dönemde karnemizin notunu yükseltmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı. Çocuk istismarının ortadan kaldırılabilmesi için hukukun üstünlüğü ilkesinin benimsenmesi gerektiğini belirten Özkan, “Öncelikle kültürümüzdeki ‘rezil olmak’, ‘çocuğun ileride evlenmesine engel olur’ gibi ürkütücü durumları ortadan kaldırmalıyız. Takip ve çocuk koruma sistemini oluşturmalıyız. Bu durumu ortadan kaldırabilmek için net sınırlardan bahsetmemiz gerekiyor” dedi.
Tanıdık İstismarcılar
İstismara uğrayan çocukların rastgele seçilmediğini belirten Özkan, “Korunmasız olan çocukların tercih edildiğini görmeliyiz. Tuttuğumuz istatistiklere göre, istismarcıların yüzde 80’lik kısmı çocukların tanıdıklarıdır. Her meslek dalında cinsel istismarcının karşımıza çıkabileceğini unutmamalıyız. Cinsel istismarcılar, eylemlerine ulaşabilmek için insanların güvendiği meslekleri, öğretmenlik, din görevlisi, antrenörlük gibi alanları tercih ederler. Bu alanlarda ruh sağlığı uzmanlarının istihdamını sağlamalıyız. Her okula bir okul avukatı istihdam edilirse, istismar olayları okulda yaşandığında okul müdürleri ‘benim okulum’ diyerek olayı kapatamaz” şeklinde konuştu.
Toplumda Farkındalık ve Eğitim
Özkan, toplumda bir değişimin başladığını dile getirerek, “İnsanlarımız, çocuk istismarı ve diğer istismar türleri konusunda daha tahammülsüz hale geldi. Çocuklarımızla ilgili bir durum gerçekleştiğinde, insanların nasıl harekete geçtiğini, toplumun bu konuda nasıl duyarlı olduğunu hep birlikte görüyoruz. İnsanlar artık ellerindeki telefonlarla durumu sosyal medyada paylaşıyor. Eskiden görmediğimiz, duymadığımız ve sesini duyamadığımız durumlar artık bir şekilde ses buluyor” dedi.
Çocuk Evlilikleri ve Eğitim
Saadet Özkan, çocuk konusunun çok özel bir alan olduğunu belirterek, “Bu alanda mücadele eden derneklerin denetimi büyük önem taşıyor. Bu alanda çalışan kişilerin gerçekten çocuk istismarıyla mücadele konusunda yetkin olup olmadığını sorgulamak gerekir” dedi. Özkan, istismarla mücadelede artık daha büyük adımlar atılması gerektiğini vurgulayarak, “Bu ülkede 20 milyonu geçkin çocuk var. 20 milyonu geçen çocuğa sahip bir ülkede, bu adımların daha sağlamlaşması, daha kapsamlı çalışmalar yapılması, daha kesin çözümler üretilmesi ve takip sistemlerinin kurulması çok önemli. Sözleşmeleri imzalamak değil, bu sözleşmeleri gerçekten uygulamak önemlidir. Eğer bu sözleşmeleri hakkıyla uygularsak, sorunu çözmüş olabiliriz” şeklinde konuştu.
Salgın ve Çocuk İstismarı
Özkan, çocuk evliliklerinin hala bir sorun olduğunu belirterek, “Türkiye’de şu an evlenme yaşı 18’dir ancak 17 yaşında ailelerinin ya da yasal vasilerinin izniyle çocuklar evlenebilmektedir. Erken yaşta evlendirilen bu çocuklar ileriki dönemde kronik rahatsızlıklar ve kadın yoksulluğu ile karşı karşıya kalmaktadır. Eğitim hakları gibi birçok hakları ellerinden alınmaktadır” dedi. Çocuk evlilikleri ile ilgili toplumsal dönüşüm odaklı faaliyetler düzenlenmesi gerektiğini söyleyen Özkan, “Bu vakalarla mücadele etmek amacıyla kamu kurumlarının, yerel yönetimlerin ve sivil toplumun güçlenmesi gerekmektedir. Çocuk yaşta evliliklere yol açan ana faktörleri tespit etmeliyiz. Vaka yönetimini sağlamalı, haritalandırmalıyız. Eğitim personelleri, din görevlileri ve muhtarlara yönelik kapsamlı eğitim programları geliştirmeli ve uygulamalıyız” dedi.
Çocukların Güvenliği
Salgın nedeniyle evde kalan çocukların pedofililerin hedefi haline geldiğini aktaran Özkan, “Avrupa Polis Teşkilatı’na göre, pandemide suç örgütleri altın çağını yaşıyor. Pandemi döneminde çevrimiçi çocuk istismarı üç katına çıktı. Uzaktan eğitim nedeniyle saatlerce internet başında kalan çocuklar, özellikle oyunlar aracılığıyla pedofililerin hedefi haline geldi. Evde kalan tacizciler, çocuklara daha kolay ulaşma fırsatı buluyor. Salgın başından beri istismar bildirimleri düştü, çünkü çocuklar onları görebildiğimiz alanlardan uzaklaştılar. Tek odalı evlerinde yaşadıkları durumu anlatamayan çocuklar var. Bu nedenle herkes sorumluluğunu yerine getirsin ve bir an önce bu dönemden kurtulalım” dedi.
Çocuk İstismarı ile Mücadele Stratejileri
Çocuk istismarı ile mücadele edebilmek için tüm bileşenlerin bir arada görülmesi gerektiğini vurgulayan Özkan, “Çocuk istismarını önlemek için okul temelli programlar ve etkinlikler oluşturmalıyız. İstismarı önlemek için tüm yükü çocuğa atmamalıyız. Çocuğu cinsel uyarım ve doyum için kullananlar, fuhuş yapmaya zorlayanlar, pornografik suçlarda cinsel obje olarak kullananlar ve teşhirci olanlar ile çok geniş bir yelpazede davranış sergileyen bu insanlarla mücadele edebilmek için tüm bileşenleri görmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.
Özkan, çocukların yanında ebeveynlerin ve toplumun da eğitilmesi gerektiğini belirterek, “Cinsel istismarın çocuk üzerindeki etkilerini anlamak çok önemlidir. Çocukta düşmanlık ve uygunsuz davranışlar varsa, içine kapandıysa, okul başarısında düşüş varsa, sebepsiz ağlıyorsa, depresyona girdiyse, kızgınsa veya öfkeliyse, ilerleyen yaşlarda madde bağımlılığı, alkol, asosyal yaşantı gibi durumlar ile karşılaşıyorsak, çocuğumuz cinsel istismara uğruyor olabilir. Gözlerimizi açalım ve toplum olarak bunu fark edelim” dedi.
Çocuğa İnanmanın Önemi
Özkan, çocuğa inanmanın ilk adım olduğunu kaydederek, “Bir çocuğun omzuna dahi kötü niyetli dokunduğunuzda, bu çocuk bunu ömür boyu unutmaz. Çocuk istismarının çok geniş etkileri vardır. Toplum tarafından gerektiği gibi önemsenmez ancak önemsemek zorundayız. Gizledikçe ve kapattıkça failler etraflarındaki çocuklara kötülük yapmaya başlayacaklar. Herkes bu konudan mesuldür. Kızıp aşırı tepkiler vermek yerine, sakin bir şekilde çocuğun başına ne geldiğini dinlemeliyiz. Çocuğa en şefkatli olmamız gereken an, o andır” ifadelerini kullandı.
Cinsel Eğitim ve Koruma
Özkan, çocuklara cinsel eğitim vermenin önemini vurgulayarak, “Sakın ‘nasıl yani’ kelimesini kullanmayın ve doğru zamanda uygun şekilde cinsel eğitim verin. Eğer veremiyorsanız, bir uzmandan destek alarak almasını sağlayın. Bu eğitim, çok önemli bir koruyucu adımdır. Çocuğa yaşının gerektiği kadar cinsel eğitim vermek zorunludur ve yanlış dokunan biri olduğunda, çocuk bunu anlar” dedi.
Saadet Özkan, UCİM olarak istismar ile mücadelede ellerinden geleni yapmaya hazır olduklarını belirterek şunları söyledi: “Devletimiz, çocuklarla ilgili kurumlarında çalışan tüm personele cinsel istismar hakkında eğitim vermeli ve bu konuda bir kitapçık oluşturmalıdır. Biz de STK olarak elimizden geleni yapmaya hazırız. Çünkü bu tarz eğitimler bizi değiştirecek ve güçlendirecektir. Hep birlikte dünyaya bu meseleyi en aza indirebilecek bir ülke olduğumuzu gösterelim. Umudumuzu ve mücadelemizi bilinçlendirelim.”