Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleştirilen bir araştırma, çevre ve atmosfer kirliliğinin en düşük seviyelere ulaştığı 1997-2013 yılları arasındaki dönemi inceleyerek, bu düşüşün altında yatan sebepleri ortaya koymaya çalıştı. Araştırmalar, ekonomik büyümenin ve insanların alışveriş alışkanlıklarındaki artışın, karbondioksit üretimine önemli ölçüde katkıda bulunduğunu ve dolayısıyla karbon salınımını artırmaya devam ettiğini göstermektedir.
Bununla birlikte, bu yıllar içinde özellikle ılık kış aylarında karbon salınımında gözlemlenen azalma dikkat çekmektedir. Yani, bir taraftan daha az yakıt kullanarak karbondioksit üretimini düşürürken, diğer taraftan artan alışverişle bu dengeyi sağlamak mümkün olmuştur.
Doğalgazın Rolü
Doğalgaz, çevre kirliliğiyle mücadelede önemli bir aktör olarak ön plana çıkmaktadır. Ancak, doğalgazla çalışan üretim tesislerinin sayısının artmasıyla birlikte, bu kaynakların çevre kirliliğini azaltma potansiyeli de azalmaktadır. Araştırmacılar, ucuz ve bol miktarda bulunan doğalgazın kömür kullanımına olan ihtiyacı azalttığını belirtirken, diğer yandan rüzgar ve güneş enerjisi gibi yeşil ve sürdürülebilir enerji kaynaklarına geçişin önünde bir engel teşkil ettiğini vurgulamaktadırlar.
Sonuç olarak, bu durum, atmosfere zarar vermeyen enerji üretim yöntemlerine geçişi zorlaştırmaktadır. Dolayısıyla, bu sorunun yanıtı, onu hangi perspektiften ele aldığımıza bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Sıfır kirlilik hedefi doğrultusunda ilerlemeye çalışan bir medeniyet için doğalgazın sunduğu çözümler, bu hedefle pek de uyumlu görünmemektedir.
Kaynak: popsci.com