‘Betonlaşma’ siyasetini sürdüren AKP devrinde Türkiye’nin dört yanındaki doğal alanlar yok olmaya, yeşil alan sayısı azalmaya devam ediyor.
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’de termik santraller için maden ocağı açılmak istenen Akbelen Ormanı’nı konuşulmaya devam ederken; Deştin Etraf Platformu ve Bodrum Etraf Platformu, yaptıkları ortak açıklamayla; Türkiye’nin dört bir yanındaki doğal alanların talan edilmesine, etraf katliamlarına reaksiyon gösterdi.
Açıklamada, “ÇED raporu ve imar planlarını iptal kararlarına karşın ÇED raporlarının altına imza atanlar adalet önünde hesap verecek” denildi.
“ARTIK NEFES ALAMIYORUZ”
Yapılan ortak açıklama şu formda:
“Bizler Muğla Deştin ve Bodrum Kızılağaç Çamlık Yalıçiftlik köylüleri olarak yıllardır mahkeme yollarındayız. Tek kederimiz bize sorulmadan bizim hayat alanlarımıza yapılmak istenen projeler, her gün bir yenisi ekleniyor.
Artık nefes alamıyoruz, tarlamızdan eser alamıyoruz, tek geçim kaynağımız zeytinimizi toplayamıyoruz, hayvanlarımızı otlatacak mera bulamıyoruz.
Kamu faydası propagandası altında bize zoraki dayatılan bu projelerin bütün faydası yalnızca zenginlere, parasına para katmak isteyenlere. Bütün ziyanı ise başta ekmeğini toprağından kazanan köylüler olmak üzere bu memleketin havasını soluyan bütün vatandaşlara, bu dünyanın havasını soluyan bütün insanlığa, ormana, havaya, suya, toprağa!
Biz köylüler olarak yıllardır büyüklerimizin bize bıraktığı bu topraklar üzerinde huzur ve barış içinde yaşamak için gayret veriyoruz. Bir türlü rahat bırakılmıyoruz, sermaye devamlı köylerimize saldırıyor. Bizim bütün kederimiz yaşamak, üretmek, topraklarımızı ve doğayı koruyarak bizden sonraki kuşaklara bırakmak.
Ama bilhassa son yıllarda Ankara’da hazırlanan birçok proje bize sorulmadan danışılmadan bizim hayat alanlarımızda uygulamaya geçirilmeye çalışılıyor. İtiraz ediyoruz sesimiz duyulmuyor. Hakkımızı aramak için mahkemelere başvuruyoruz fakat kararlar elden geldiğince uzatılıyor, geç çıkıyor yahut çıkan kararlara hiç kimse uymuyor.
İşte en açık örneğini Muğla Deştin’de yaşıyoruz.
Daha evvel birebir bölge için yapılan teşebbüste mahkemenin red kararına karşın, ÇED raporunu ve imar planlarını iptal kararına karşın, daha evvelki 2 heyetin ve mevcut eksper heyetinin oybirliğiyle lehimize olan bariz raporlarına karşın hülle yapılmış öteki bir şirket tıpkı yerde birebir proje için bakanlıklardan tekrar ÇED raporunu onaylatarak hiçbir şey olmamış üzere yoluna devam ediyor.
Benzer bir durum da Bodrum Güvercinlik RES projesi için geçerli. Mahkeme tam 3. sefer reddetmesine karşın davalı şirket tekrar birebir proje için bakanlığın yolunu tutuyor
Sormak gerekir, bu sermaye temsilcisi şirketler, hukuk tanımaz bir halde hareket edebilecek bu hamaseti nereden alıyor? Bu şirketlere ortada olumsuz mahkeme kararları ve uzman raporları olmasına karşın tekrar tekrar tıpkı projeler için tekrar ÇED OLUMLU RAPORLARI verebiliyorlar.
Muğla ve ilçelerinde çok ağır bir biçimde yıkım projeleri devam ediyor, çabucak hepsi kelamım ona kamu faydası. Sormak gerekir, Deştin’de ormanlık alanda, ömür alanlarının içinde kurulacak çimento fabrikasındaki kamu faydası nedir? Deştin ve civarındaki köylerde yaşayan on binlerce insanı, bu projenin tabiata ve insanlara vereceği ziyanları hiç düşünen oldu mu?
Yıllardır çok açık bir halde anlatıyoruz, artık körler gördü sağırlar duydu. Haklı olmamıza karşın davalı şirket hala faaliyetlerine devam ediyor. Bizler yıllardır haklı olduğumuz bir davadan karar bekliyoruz, ileride telafisi mümkün olmayan bir çok ziyan meydana geleceğini biliyoruz. O nedenle mahkeme bu bahiste bir an evvel kararını vermeli ve yıllardan beri süren bu ızdırap bitmelidir.
Diğer taraftan Akbelen’de yaşanan haksız, hukuksuz, adaletsiz duruma bütün ülke şahit oldu. Akbelen’de devam eden bu hukuksuzluk biran evvel bitmelidir.
Bodrumda Cennet Koyunu cehenneme çevirenlere söyleyecek kelamımız bitmedi. Bodrum’un akciğerleri olan Kızılağaç, Çamlık, Yalıçiftlik ormanlarının tam ortasında açılmak istenen maden alanı, taşocağı ve eleme kırma tesislerinin Bodrum’a ve bu köylere ne yararı var? Tek söz ile tek kuruşluk kamu faydası yok fakat şirketin kasasını dolduracak para var.
Kâr için, bir avuç para için tabiatın böylesine hoyratça tahrip edilmesine sonuna kadar direneceğiz. Mahkeme kararlarına karşın bu hukuksuz süreçlerin devam etmesine karşı sonuna kadar direneceğiz. Biz hukuka ve hukuk devletine inanıyoruz.
Mutlaka yanlışın bir yerinden dönülecek, hak yerini bulacaktır. Bugün bu ÇED raporlarının altına imza atanlar da yanlış kararlara imza atanlar üzere adalet önünde hesap verecektir.”
