1) Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına ‘nasıl bir insan’ yetiştirme hedefiyle yola çıktınız?
Bir IB PYP okulu olarak, öğrencilerimizin bütünsel gelişimini desteklemek, merak duygusunu teşvik etmek ve öğrenmeyi anlamlı hale getirmek üzerine kuruyoruz ilkokulumuzdaki yakın ve uzak planlarımızı. Ortaokul ve lisemizde de bu bakış açısını sürdürerek, deneyim ve beceri gelişimini, ayrıca ekip çalışmasındaki uyumu önceliyoruz.
2) Temel eğitim felsefeniz nedir?
Beceri temelli eğitim veren bir IB okulu olarak, eğitimin doğası, süreci, amaçları ve idealleri sürdürülebilir bir gelecek için vizyon sahibi, dayanıklı nesiller yetiştirmek üzerine kurulu. 55 dönümlük bir orman arazisine hâkim okulumuzda, doğadan alıp, doğada öğrenip, doğaya ve insana sunuyoruz. Her öğrencimizin geleceğe dair önemli bir sorumluluğu olduğunu öğretiyoruz. Temel eğitim felsefemizi müfredatımıza entegre edilen arkeoloji, ekoloji, binicilik gibi özgün programlarla yaşatıyoruz. Anaokulundan lisemize kadar tüm kademelerimizde yer alan bu derslerin yanı sıra, çocuklarımızı bugünün güçlü bireyleri haline getirecek drama ve bilişim dersleriyle de buluşturuyoruz. Özellikle lisemizde uyguladığımız tMBA programı ile girişimciliği, iş dünyasının dinamiklerini, toplum için faydalı olmayı ve üretmeyi gündem yapıyoruz. Okulumuz, Beykoz’un en ormanlık alanında konumlandığı için kendi ekosisteminde her alanda kendi kendine yetme becerisini öğreniyor. Öğrencilerimiz de bunu öğreniyor; büyük sınıflar, küçük sınıflarından sorumlu. Her çocuğumuz süt sağmayı, çiçek dikmeyi, meyve büyütmeyi biliyor. Her insan yaşadığı toprağa benzer; bizim öğrencilerimiz de okulumuza benziyor; hangi dalını tutsan meyve veriyor, hangi rengine baksan göz alıyor. Anlam temelli öğrenmeyi standart haline getirdiğimiz için, “Bu bilgi ne işime yarayacak?” diye hayıflanmıyorlar. Öğrendiklerini hayatlarının içinde bulabiliyorlar. Bu nedenle merkezi sınavları da dert gibi görmüyorlar. Önemli olan potansiyelini gerçekleştirmek. Bizim için başarısızlık yok, henüz başaramamak var. Zamanın kıymetini bilen bir eğitim kadrosuna sahibiz. Asla telaşlı değiliz; çocuğun içindeki potansiyeli dışarı çıkarabilmektir amacımız.
3) Öğrencilerinizin hangi değerleri içselleştirmiş olarak kurumunuzdan mezun olmalarını amaçlıyorsunuz?
En önemsediğimiz şey, öğrencilerimizin bilimsel bir bakış açısına sahip olarak buradan ayrılmaları. Evrensel değerlere saygılı, dünyaya uyum sağlayabilen, etik kavramını derinlemesine bilen, farklılıklara saygılı ve üretken bireyler olmaları için tüm ekibimizle birlikte çalışıyoruz. Elbette yerel değerlerini iyi bilmelidirler; ancak dünya vatandaşı olabilmeleri için pek çok kültürle etkileşim içinde olmalarını istiyoruz. Okulumuzda, koridorlarımızda pek çok kültüre ait bayramları, münazara etkinliklerini ve sanat dallarını yaşatmayı asla ihmal etmiyoruz. Bilim dünyası, değerlerin temel olarak rol model alarak geliştirildiğini ifade ediyor. Biz de bu anlayışla hareket ediyoruz. Doğruyu, yanlışı, kapsayıcılığı, dünyaya açık bakış açısını, eleştirel düşünmeyi, sormayı ve sorgulamayı okul ikliminde öğreniyorlar. Bu değerler, yaşamın içinde gelişiyor. Öğrencilerimiz, ağaca sahip çıkarak kapsayıcılığı, küçüğüne sahip çıkarak liderliği öğreniyor. Kutladıkları bayramları merak ederek sorgulamayı, Model United Nations (MUN) gibi etkinliklerle dünya sorunlarına odaklanmayı ve bu sorunların çözümünde değerli olduklarını anlıyorlar. Her öğrencimiz, bu ekosistem içinde nasıl yer alması gerektiğini biliyor; bu, onların dünya için eşsiz birer değer olduğunu ve sahip oldukları sorumlulukların önemini ifade ediyor.
“Bu Okul Köy Enstitüsü Gibi…”
1940’lı yıllarda kurulan Köy Enstitüleri, “Yaşayarak, üreterek öğrenme” ilkesi ekseninde derslerin hem teori hem de pratiğe dayalı olduğu okullardı. Öğrenciler burada ziraat derslerinden teknik ve kültüre kadar birçok alanda eğitim alıyorlardı. Geleneksel eğitimin yanı sıra becerileri önceleyen bir eğitim sunuluyordu. Çünkü insanlar, yaptıklarını, denediklerini ve işine yarayanı öğreniyor; öğrendiklerini ise hayatlarına taşıyabiliyorlardı. İşte bu felsefeyi temel alan bir orman okulu ile tanıştıracağız sizi. Beykoz Doğa Koleji’nin Kurucu Temsilcisi Esra Şimşek ile okulun 20 yıllık geçmişini ve gelecek hedeflerini konuştuk. İstanbul’da bu kadar güzel, yeşil ve doğal bir okul var mıydı diye sormadan edemedik kampüsünüzü görünce. Gerçekten çok farklı bir okul. Hem de nasıl! İstanbul’da, Türkiye’de hatta dünyada böylesine organik bir biçimde eğitimle bütünleşen bir okul olması oldukça heyecan verici. 55 dönümlük orman arazisi içinde, kendine özgü doğası ve bu doğaya göre şekillenen okul kültürü ile programımıza entegre edilen ekoloji, arkeoloji, binicilik gibi derslerle, okulumuz tam anlamıyla bir deneyim okulu. Burada, “Şuraya çiçek dikelim, buraya bir tavus kuşu alalım” gibi önerilerle hareket edilmiyor. Çünkü burası, doğanın kurallarının geçerli olduğu, her çocuğun kendini ait hissettiği bir okul olarak 20 yıldır varlığını sürdürüyor.
Böyle anlatınca çok güzel ama bu okulda dersler yok mu?
En çok hayatın kendisi öğretir diye yanıtlıyorum bu soruyu ve böyle bir bakış açısıyla hazırlanmış uluslararası bir program olan IB (International Baccalaureate) okulu olduğumuzu hemen ekliyorum. Öğrencilerin aktif, meraklı, sorgulayan ve anlamlı bir şekilde öğrenmelerini amaçlayan IB PYP programı, öğrencilere güçlü bir temel sağlamanın yanı sıra, onların öğrenmeye karşı pozitif bir tutum geliştirmelerini ve yaşam boyu öğrenme becerileri kazanmalarını hedefliyor. Bu amaç ve hedefler de bizim gibi doğayla iç içe bir okulda “hayatın ta kendisi” haline geliyor. Değişen sınav soru biçimleriyle birlikte eğitimde bu farkındalığı yakalamanın akademik başarıyı desteklediğini sonuçlarımızdan görebiliyoruz. Aslında mesele, her öğrenenin öğrenme sorumluluğunu üzerine almayı başarabilmesidir. Beceri temelli anlayışımız bu noktada elimizi güçlendiriyor; öğrencilerimiz, önce kendine sonra da yaşadığı çevreye ait sorunları çözmeyi öğreniyor. Bugün sorun çözen, sorumluluğunu bilen her birey güçlüdür ve geleceğe de hazırdır. Çünkü hayatın sınavı, soruları bugünden seçiyor ve soruyor.
Anaokulundan lise sona kadar her kademede öğrenci var kampüsünüzde. Derslerle orman alanı nasıl buluşuyor peki?
Anaokulu, ilkokul ve ortaokulumuzda programımıza entegre edilen dersler, çocuklarımızı yeşil alanlarda ağırlıyor. Ekoloji dersinde, geçmişteki Köy Enstitüleri gibi hem teknik hem de kültürel bilgiye maruz kalıyorlar. Ekoloji sınıfımızda salça, turşu veya reçel yapmanın yanı sıra kelebekleri de inceliyorlar. Arkeoloji dersimiz, sorgulama, karşılaştırma ve merak üzerine kurulu; öğrencilerimiz bazen ormanda bir araştırmacı, bazen de kazı alanında bir kâşif olabiliyor. Ayrıca binicilik derslerimizde hem at binmeyi öğreniyorlar hem de denge, uyum ve yönetim gibi becerileri geliştiriyorlar. En önemlisi, bir canlıyla yan yana yapılan bu nadide spor, hayat standartlarına eklenebiliyor. Bazı derslerde bütünleşik yaklaşımı benimsiyoruz; örneğin haftada 14 saat olan İngilizce derslerimizin bir kısmını orman yürüyüşlerinde bitkilerden, parkurdan, hayvanlardan bahsederek işliyoruz. Bunun dışında, tüm kademede öğrencilerimizin severek kullandığı açık dersliklerimiz var. Matematik dersi için çok tercih edilen “Pi Sınıfı”, Türkçe ve Sosyal Bilgiler derslerinde sıkça kullandığımız “Vietnam Çadırı”, Fen Bilimleri derslerinin vazgeçilmezi “Değirmen Dersliği” bunlardan bazıları. Öğrencilerimizin bazen ekmek yaptığı, bazen kutlamalara katıldığı kümbet alanımız ve her yıl iki defa, gece konaklama dahil kullanılan kamp alanımız da en çok sevilen yerlerden. Liselilerimizin enerjilerini harcadığı çim sahamız, basketbol ve tenis kortlarımız, en çok ortaokul öğrencilerimizin tercih ettiği kütüphanemiz de okulumuzun simgesi gibi. Ayrıca, şahsen benim en sevdiğim programlardan biri olan Drama derslerimiz var. Burada, IB PYP kapsamında işlenen ünitelerle örtüşen içeriklerle çocuklarımızın yaratıcılıkları destekleniyor. Büyük tören salonumuz, koridorlarımız ve giriş fuayemiz sanat etkinlikleri için kullanılıyor. Bazen keman çalan bir çocuk, bazen resim yapan bir genç ya da haftanın konseptini duvara giydiren bir öğrenci ve öğretmen ikilisi görebilirsiniz. Tüm bu yaşam alanları ile birlikte öğrenme yolculuğu sınıf duvarlarının dışına taşınıyor. Kısaca, yapacak, deneyecek, çalışacak ve öğrenecek çocuklar var; bu görev onların. Biz sadece rehber, koç, danışman veya bir tür mentoruz. Okul, evlatların ana vatanı!
Öğrencilerinizin yabancı dil düzeyleri nasıl?
Yabancı dilin öğretilmesi değil, edindirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Buradaki temel vurgu, yabancı dilin kazanılacak bir alan olarak görülmesidir. Uluslararası öğretmenlerimizin desteğiyle, öğrencilerimizi teneffüslerde İngilizce konuşmaya teşvik etmemiz, hedefe ulaşmamızda bizi hızlandırdı. Anaokulumuzda sürekli bulunan uluslararası öğretmenlerimiz, ilkokul ve ortaokulumuzda arttırılmış yabancı dil ders saatlerimiz ile birlikte, lisede hazırlık sınıfına gerek kalmayacak biçimde okul yaşantısına entegre edilmiş İngilizce kullanımı ile yabancı dil politikamızı destekliyoruz. Seçmeli yabancı diller ile çocuklarımızın farklı dillere ait kültürel unsurları tanımalarını sağlıyoruz.
Velileriniz okulun bu kadar hareketli bir alan olmasından memnun mu?
Evet, yaşı ve sınıfı ne olursa olsun, çocuklarımızın üstü başı biraz kirli olabiliyor. Ancak biliyoruz ki buradaki her leke, bir anıya ve bir öğrenmeye vesile. Bu anlamda, daha ilk günden anne ve babalarla el sıkışıyoruz. “Bu yol onların, biz ve siz sadece eşlik ediyoruz çocuklarımıza” diyoruz ailelere. 20 yıllık birikim ve eşsiz orman yaşam alanı bu aşamada dile geliyor. Okulumuzda kabul görmüş bu iklimde önemli bir paydaş olarak konumlanan ailelerimiz, sık sık okulda etkinliklerde ve iş birliklerinde yer alıyorlar. Taşın altındaki tüm eller bu süreçten oldukça memnun.
