Behçet Açıkmeşe: Uzay Araştırmalarındaki Başarı Hikayesi
ODTÜ İnşaat Mühendisliği mezunu olan Behçet Açıkmeşe, asistanlık yaptığı dönemde kazandığı burs ile ABD’ye giderek yüksek lisans ve doktora eğitimini tamamladı. Eğitim hayatının ardından NASA’ya başvuran Açıkmeşe, mülakat sürecinin ardından 8 ay sonra NASA’nın en prestijli laboratuvarlarından biri olan ‘Jet Propulsion Laboratory’ (JPL) bünyesinde Güdüm Kontrol Analiz Grubu’nda çalışmaya başladı. JPL, NASA’nın Mars’a iniş projelerinin geliştirilip uygulandığı ana merkezdir. 9 buçuk yıl boyunca JPL’de görev yapan Behçet Açıkmeşe, şu anda Washington Üniversitesi’nde çalışmalarına devam etmektedir.
Misyonun En Kritik Kısmı
Açıkmeşe, Curiosity ve Perseverance robotları için geliştirdiği algoritmayı anlatırken şunları belirtti: “Robotların Mars’a ulaştıktan sonra atmosfere girdiklerinde inişleri için sadece 7 dakikalık bir süreç var. Düşünebiliyor musunuz? 7 ay süren bir yolculuğun ardından, 7 dakikada iniş yapıyorsunuz ve ardından yıllarca orada kalacaksınız.”
Aslında ben, projenin çok küçük ama son derece kritik bir kısmına dâhil oldum. Robotların Mars’a indirilmesinde kullanılan 4 temel güdüm kontrol sistemi algoritmasından birini ben geliştirdim. Algoritma geliştiricileri olarak 7 kişilik bir ana grubumuz vardı. Dışarıdan destek aldığımız pek çok uzman da oldu. Ancak biz, görevde kilit bir konumdaydık. Aldığımız risk, bizi diğerlerinden daha fazla öne çıkardı.
Robotlarda geçmişte kamera yoktu, ancak mevcut inişlerde kamera kullanıldı. Mars’ta konum bilgisi sağlayabilecek bir GPS yok, yalnızca radar mevcut. Radar, sadece yerden ne kadar yüksekte olduğunuz bilgisini veriyor. Bu nedenle konumu tespit edebilmek için yeni bir teknoloji olarak kamera eklendi.
9 yıl aradan sonra Curiosity ve Perseverance için geliştirdiğim algoritmanın temelinde bir değişiklik olmadı. Sadece Perseverance için yeni parametreler eklenerek test edildi. Bana soru sormak için geri dönmelerine bile gerek kalmadı. Ayrıca, Mars’a yönelik tekrardan bir yolculuk yapılırsa benim algoritmam yeniden kullanılabilir.
Süpersonik Hıza Dayanan Özel Kumaş
Perseverance’ın inişinde katkı sağlayan paraşüt sistemini de anlatan Açıkmeşe, şu ifadeleri kullandı: “Uzay aracının bazı sensörlerinden gelen verileri işleyerek bir parametrenin değişimini gözlemliyorlar. O belli bir noktaya ulaştığında paraşütü açıyorlar. Paraşütün ne zaman açılması gerektiğini tespit eden oldukça basit bir algoritması var. Paraşüt, görevin en belirsiz kısımlarından biri. Çok ince ve özel bir kumaştan yapılmış yapısı var. Süpersonik hıza dayanıklı bir kumaşla çalışıyoruz. Bu hız, saatte yaklaşık 1600-1700 kilometreye denk geliyor. Ancak Mars’ın atmosferinin yoğunluğu o kadar az ki uygulanan kuvvetler de nispeten düşük kalıyor. Paraşütün büyük kuvvetlere dayanması ve doğru bir şekilde açılması gerekiyor. Paraşütün açılmasını sağlayan küçük patlayıcılar mevcuttur. Paraşüt açıldıktan sonra 20-22 metre çapında bir alan kaplıyor.”
Robotu duracak hıza getirecek yakıtı taşımak oldukça zor. Paraşüt bir miktar hızı alıyor, ama hepsini alamıyor. Sadece buna güvenerek inmek isterseniz, sonuç hüsran olabilir. Paraşütün asıl amacı robotu yavaşlatmaktır.
Blue Origin Ortak Çalışma
Dünyanın en zengin insanı Jeff Bezos’un sahibi olduğu Blue Origin ile ortak projeler yürüttüklerini belirten Açıkmeşe, “6 yıl önce Blue Origin ile ortak çalışmalara başladık. Benim bazı projelerimi kendilerine uyarlamak istediler. Önceden Dünya’ya iniş ve çıkış üzerine çalışmalar yapmıştık. Şu anki projemizde ise uzayda iki uzay aracını bir araya getirerek onları kenetleyecek ve ayıracak manevraların güdüm kontrol sistemleri algoritmalarını geliştiriyoruz.“ dedi.
Türkiye’nin Ciddi Yetenekleri Var
“Türkiye’nin azımsanmayacak kadar ciddi teknik yetenekleri var. Otonom drone’lardan Roketsan’ın son 40-45 yılda ulaştığı noktaya kadar birçok alanda önemli ilerlemeler kaydedildi,” diyen Açıkmeşe, “Türkiye için umduğum, olabildiğince iyi şeyler olması. Ancak dışarıdan kestirmek oldukça zor.” diye ekledi. Türkiye’nin 2023’teki “Ay’a sert iniş” hedefi hakkında değerlendirmelerde bulunan Açıkmeşe, “Yumuşak iniş yapmak için birçok yeni teknoloji gerekmekte. Sert iniş hedefi bu noktada mantıksız değil. Öncelikle kendi başınıza yörüngeye çıkmanız gerekiyor. Bu ilk büyük zorluk. Ardından yörüngeden Ay’a navigasyon yapmanız lazım. Bu ikinci büyük zorluk. Sonrasında ise yumuşak iniş, yani üçüncü büyük problem ortaya çıkıyor. Bu süreç, maliyetlerin de ciddi oranda artmasına neden olabilir. Ekstra yakıt eklemeniz gerekebilir, bu bile bütçeyi oldukça artırabilir. Sert iniş, bütçe açısından mantıklı bir dengeleme olabilir. Örneğin, İsrail yakın zamanda Ay’a iniş gerçekleştiren bir ülke oldu. Yanlış hatırlamıyorsam, çakılmak istemiyorlardı ama çakıldılar. Bu süreç o kadar kolay değil. Dışarıdan teknik olmayan kişilerin bunu anlaması zor. Teknik kişilerin bile en iyi kararı vermesi oldukça çetrefilli bir durum.“
Birlikte Çalışabiliriz
Türkiye’ye uzay projelerine yönelik destek sağlayabileceğini belirten Açıkmeşe, son olarak şu şekilde konuştu: “Kesin olarak geri dönmeden de birlikte çalışabiliriz. Geçtiğimiz günlerde Birleşik Arap Emirlikleri, Amerikalı üniversitelerden bazı konularda destek alarak Mars’ın yörüngesine girdi. Bu işleri yapan çok az insan var. Ben onlardan biriyim. Pandemi dönemi olmasaydı, yılın 3-4 ayını Türkiye’de geçiriyordum. Bu nedenle benimle çalışmanın çok zor olacağını düşünmüyorum.”