Bağırsak Sağlığının Önemi
Bağırsaklarımız, vücudun “ikinci beyni” olarak adlandırılmaktadır. Bağırsaklarda meydana gelen en küçük bir sorun, depresyondan obeziteye, iltihaplı bağırsak hastalıklarından kansere kadar pek çok sağlık sorununa zemin hazırlayabilir. Son yıllarda, hareketsiz yaşam tarzı, sağlıksız beslenme alışkanlıkları, fast food tüketimi ve alkol-sigara kullanımının artması ile birlikte bağırsak sağlığı giderek daha fazla bozulmaktadır. Gastroenteroloji ve Hepatoloji Uzmanı Doç. Dr. Hakan Demirci, bağırsaklarımızda yaklaşık 100 ila 150 trilyon kadar bakterinin bulunduğunu hatırlatarak, “Bağırsaklarımızda yaşayan bakteriler, vücudumuzun bir orkestra şefi gibi davranıyor. Bu bakterilerin bir kısmı faydalı, bir kısmı ise zararlıdır. İyi bakterilerin azalması ve kötü bakterilerin artması, çeşitli sağlık sorunlarını beraberinde getirir” dedi. Doç. Dr. Demirci ile bağırsak sağlığı hakkında merak edilenleri konuştuk.
Bağırsaklarda Bakteri Çeşitliliği
– Bağırsaklarda yer alan bakteri çeşitliliğinin önemi nedir?
Modern yaşam, insanların daha hareketsiz bir yaşam sürmesine, beslenme alışkanlıklarının bozulmasına ve organik, doğal gıdalardan uzaklaşmaya neden olmuştur. Bu durum, hastalıkların artışına yol açmaktadır. Bağırsaklarımızda ortalama 100 ila 150 trilyon bakteri bulunmaktadır ve bu sayı, bağırsaklardaki mikrobiyotayı oluşturur. Bu bakterilerin bir kısmı faydalı, bir kısmı ise zararlıdır ve bunlar, bağırsakta bir denge oluşturur.
EN BÜYÜK FAKTÖR BESLENME
– Bu dengenin bozulması nelere yol açar?
Kötü bakterilerin artışı veya iyi bakterilerin azalması, ülseratif kolit, Crohn hastalığı (iltihaplı bağırsak hastalıkları) ya da irritabl bağırsak sendromu (IBS) gibi hastalıkların ortaya çıkmasına sebep olabilir. Bu hastalıklar, kronik gaz, şişkinlik, bazen kabızlık ve bazen de ishal gibi durumlarla kendini gösterir. Ayrıca, bağırsakların “ikinci beyin” olarak adlandırılması, depresyon ve anksiyete gibi psikolojik durumları da etkileyebilir. Bağırsak florası, aslında kolayca bozulabilen bir denge değildir. Anne karnında bağırsak florası oluşmaya başlar. Bebek, anne karnında steril bir ortamda büyür ve ilk florasını doğum sırasında alır. Anne sütü, mikrobiyota gelişiminde kritik bir rol oynar. Anne sütü almış, normal doğum ile dünyaya gelmiş ve antibiyotik kullanmamış bebeklerin ilerleyen yaşlarında daha sağlıklı bir floraya sahip oldukları bilimsel çalışmalarla gösterilmiştir.
PARMAK İZİ GİBİ
– Bağırsak florasının bozulması durumunda bu denge yeniden nasıl düzeltilir?
Herkesin mikrobiyotası, parmak izi gibi benzersizdir ve dolayısıyla herkesin karşılaştığı sağlık sorunları da farklılık gösterir. Bu nedenle, öncelikle bireylerin dengeli beslenmeleri, bol prebiyotik ve probiyotik gıdalar tüketmeleri ve düzenli egzersiz yapmaları gerekmektedir. Eğer bu önlemlere rağmen iyileşme sağlanamazsa, burada hekimlerin devreye girmesi önemlidir. Bakterilerin dengelenmesi için, prebiyotik ve probiyotik destek ürünleri kullanılabilir. Kötü bakterilerin dengesini bozmak ve sayısını azaltmak için bazı antibiyotikler veya mikrobiyota temelli yeni tedavi yöntemleri kullanılabilir. Bu tedavi yöntemlerinden biri de gaita naklidir (fekal mikrobiyota transplantasyonu).
‘MUCİZE DEĞİL, UMUT VAAT EDEN TEDAVİ’
– Gaita nakli kimlere yapılır? Kesin sonuç veriyor mu?
Gaita nakli, son 10-15 yıldır dünya genelinde yaygın bir şekilde uygulanmaktadır. Ülkemizde de yaklaşık 7-8 yıldır aktif olarak kullanılmaktadır. Gaita, içindeki trilyonlarca bakteranın yanı sıra posa ve dışkı bileşenlerini de içermektedir. Gaita nakli, mikrobiyolojik ve fizyolojik testleri yapılmış sağlıklı bireylerden alınan dışkının, hasta bireyin bağırsaklarına yerleştirilmesi işlemidir. Bu işlem, bağırsaklardaki mikrobiyotayı sıfırlayarak, yeni bir üretim ve enerji mekanizması oluşturabilir. Ancak burada en önemli nokta, güvenilir ve sağlıklı bir donörün seçilmesidir. Üç hastanın birinde belirgin bir rahatlama, diğerinde klinik olarak iyileşme, ancak üçüncüde ise etkisiz kalma durumu gözlemlenebilir. Bu nedenle, gaita naklini mucizevi bir tedavi olarak değil, daha çok diğer tedavi yöntemlerini denemiş ve ciddi rahatsızlıkları olan bireyler için umut vaat eden bir seçenek olarak değerlendirmek gerekir.