1. Haberler
  2. Teknoloji
  3. Avustralya’nın Keşfi: Burke, Wills ve King’in Hikayesi

Avustralya’nın Keşfi: Burke, Wills ve King’in Hikayesi

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Burke, Wills ve King: Avustralya’nın Keşfi

Burke, Wills ve King: Avustralya'nın Keşfi

1860 yılında, Robert Burke ve William Wills, Avustralya’nın güneyindeki Melbourne’den kuzeydeki Carpentaria Körefezi’ne doğru cesur bir keşif yolculuğuna çıktılar. Amaçları, o zamana dek pek bilinmeyen Avustralya’nın iç bölgelerini keşfetmekti. Ancak bu keşif, başlangıçta planlandığı gibi gitmedi. Burke, Wills ve yanlarına katılan İrlandalı asker John King, dönüş yolculukları sırasında yiyeceklerini tüketmiş ve zor bir duruma düşmüşlerdi. Bir dere kenarında mahsur kalan bu üç kaşif, yiyecek bulmak için çaresiz bir mücadele vermeye başladı. Wills, “Dereden ayrılamadık, iki devemiz de öldü, yiyeceklerimiz tükendi. Hayatta kalmaya çalışıyoruz” diyerek durumlarını acı bir şekilde ifade etti.

Avustralya'nın Keşfi: Burke, Wills ve King'in Hikayesi

Bu sırada, bölgede yaşayan Yandruwandha kabilesi ise tüm olumsuz koşullara rağmen hayatta kalmayı başarmıştı. Burke, umutsuzluk içinde aborijinlere saldırdı, silahını patlatarak onları korkutup kaçırdı. İki arkadaşı, onun hayatta kalmak için gerekli becerileri öğrendiğini düşünerek cesaret bulmuşlardı. Fakat bu durum, onların başlarına büyük felaketler açacaktı. Burke ve Wills, Yandruwandha kabilesinin kullandığı nardoo bitkisinin tohumlarını bulup kendi ekmeklerini yapmayı denediler. Başlangıçta her şey normal görünüyordu; karınları doymuştu. Ancak bir süre sonra halsizlik belirtileri baş göstermeye başladı. Bir hafta içinde Wills ve Burke hayatlarını kaybetti.

Nardoo bitkisi, tohumlarının yenilebilir hale gelmesi için özel işlemler gerektiriyordu. İçerdiği “tiaminaz” enzimi, insan vücudunda zehir etkisi yaratıyor ve B1 vitaminlerini parçalayarak besin emilimini imkansız hale getiriyordu. Yani kaşifler, karınlarını tıka basa doldurmuş olsalar da, aslında hiçbir besin almış değillerdi. Oysa Yandruwandha kabilesi, bu tohumları pişirerek, ezip un haline getiriyor ve hamuru küle bulaştırarak enzimin zehrini etkisiz hale getiriyordu. Bu bilgi, tesadüfen öğrenilecek bir şey değildi.

Manyok Kökü: Zehirli Bir Kaynak

Manyok Kökü: Zehirli Bir Kaynak

Bir başka zehirli bitki ise manyok köküdür. Afrika ve Latin Amerika’da önemli bir kalori kaynağı olan bu bitkinin acı ve tatlı türleri bulunuyor. Acı manyok, hidrojen siyanür içerdiği için işlenmeden veya iyi pişirilmeden tüketildiğinde zehirli hale geliyor; bu da karaciğer ve beyin gibi organlarda hasara, hatta bacaklarda felce yol açabiliyor. Ancak 1981 yılında Mozambik’te görev yapan genç İsveçli doktor Hans Rosling, bu tehlikenin farkında değildi. Kliniğine gelen birçok hastası, bacaklarda felç şikâyetiyle başvuruyordu.

Belirtiler, ne çocuk felcine ne de tıp kitaplarındaki diğer hastalıklara benziyordu. Mozambik’teki iç savaşın kimyasal silah kullanımı ihtimali bile gündeme gelmişti. Dr. Rosling, ailesini güvenli bir bölgeye taşıyarak araştırmalarına devam etti. Sonunda, salgın hastalıklar uzmanı arkadaşı Julie Cliff, hastaların hepsinin tam işlemden geçirilmemiş acı manyok kökü içeren yiyecekler tükettiğini ortaya çıkardı. Açlık çeken bu insanlar, işlemlerin tamamlanmasını beklemeden manyok kökü yemiş ve bunun sonucunda felç olmuştu. Bu duruma “konzo hastalığı” denir.

Deneme-yanılma Süreci

Deneme-yanılma Süreci

Etrafımız, zehirli bitkilerle dolu. Bu bitkilerin bazıları, sadece pişirme yoluyla, bazıları ise uzun ve karmaşık işlemlerden geçirilerek yenilebilir hale getirilebiliyor. Peki, insanlar manyok kökü veya nardoo gibi bitkileri yenecek hale getirmeyi nasıl öğrendi? Evrimsel biyoloji uzmanı Joseph Henrich, bunun bireysel bir keşif olmadığını, kültürel bir bilgi olduğunu vurguluyor. Kültürlerimiz, biyolojik türlerin evrimiyle paralel olarak, deneme-yanılma süreçleri ile ilerliyor. Tıpkı biyolojik evrim gibi, kültürel evrim de zamanla oldukça gelişmiş sonuçlar doğuruyor.

Bir kişi, manyok kökünün zehrini azaltmanın bir yolunu keşfettiğinde, bu bilgi yayılmaya başlıyor. Ardından, yeni yöntemler keşfedilir ve zamanla, her biri bir öncekinden daha etkili olacak şekilde karmaşık işlemler geliştirilir. Latin Amerika’da binlerce yıldır manyok kökü tüketen kabileler, bu bitkinin zehrini atmak için çeşitli yöntemler geliştirmeyi başarmışlardır: Kabuğunu soymak, rendelemek, yıkamak, kaynatmak ve posasını iki gün beklettikten sonra ateşte pişirmek gibi.

Kültürel Evrim ve Medeniyetin Temeli

Kültürel Evrim ve Medeniyetin Temeli

Henrich’e göre, kültürel evrim bireylerden çok daha akıllı bir yolla ilerliyor. İster soğuk bölgelerde yaşayanların Eskimo evlerini keşfetmesi, ister antilop avı, ateş yakma veya zehirli oklarla avlanma gibi yöntemler olsun, öğrenmenin temelinde ilkeleri anlamaktan ziyade taklit etme yatmaktadır. İnsanlar, kendilerinden önceki deneyimlerden öğrenip sonuçlar çıkararak daha iyi yöntemler geliştirirler. Taklit etme içgüdüsü, en yüksek seviyede olan canlı ise insandır. Araştırmalar, iki buçuk yaşındaki bir çocuğun ve bir şempanzenin zihinsel kapasitesinin birbirine yakın olduğunu ancak taklit etme açısından insanın çok daha gelişkin olduğunu göstermektedir.

Avustralya'nın Keşfi: Burke, Wills ve King'in Hikayesi

Henrich’e göre, insan medeniyetinin temelinde saf zekâdan çok, bireylerin birbirinden öğrenme becerisi yatmaktadır. Kuşaklar boyunca atalarımız, deneme ve yanılma yoluyla faydalı bilgileri biriktirmiş, sonraki nesiller de bunları taklit etmiştir. Tabii ki, daha az yararlı olan bilgiler de bu birikime karışmıştır; örneğin, yağmur dansına çıkmak veya yanardağ patlamasını önlemek amacıyla kurban kesmek gibi. Ancak genel olarak insanlar, varsayımlarda bulunmak yerine sorgulamadan taklit etme yoluyla daha başarılı olmuştur. Kültürel evrim, elbette bizi yalnızca bir noktaya kadar ilerletebilir. Bugün bilimsel yöntemler sayesinde manyok kökünü yenilebilir hale getirmek için gerekli işlemleri anlamış durumdayız.

Sonuç olarak, Avustralya’da çıkan keşifte King’in hayatta kalmasını sağlayan kolektif zeka ve deneyim birikimi, insan medeniyetinin temel taşlarından birini oluşturur. Medeniyetin ve işleyen bir ekonominin mümkün olmasını sağlayan bu kolektif zeka, insanlık tarihinin en önemli başarılarından biridir.

Avustralya’nın Keşfi: Burke, Wills ve King’in Hikayesi
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

xGundem ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin