Uzaylı Araç mı? Avi Loeb’in Şaşırtıcı İddiası
Önde gelen astrofizikçi Avi Loeb, Güneş Sistemi’ne giren ilk yıldızlararası nesne olan ‘Oumuamua’nın uzaylılara ait bir araç olduğuna dair cesur bir iddia ortaya atıyor. Loeb’in bu çarpıcı iddialarını detaylandırdığı yeni kitabı 26 Ocak 2023’te yayımlandı. Independent Türkçe‘nin aktardığına göre, Harvard Üniversitesi Astronomi Bölümü’nün başkanı olan Avi Loeb, bu tartışmalı gök cismi hakkında görüşlerini paylaştı ve bazı bilim insanlarının bu nesneyle ilgili düşüncelerinden vazgeçtiğini ifade etti.
Hawaii dilindeki “izci” anlamına gelen ‘Oumuamua, ilk olarak 2017 yılında keşfedildi ve Güneş Sistemi dışından gelen ilk nesne olma unvanını kazandı. O tarihten bu yana bilim insanları, nesnenin ne olduğuna dair bir dizi teori geliştirdi; bu teoriler arasında nesnenin bir kuyruklu yıldız, bir hidrojen bulutu veya bir göktaşı olabileceği öne sürüldü. Ancak, bu teorilerin hiçbiri gök cisminin sıra dışı özelliklerini tatmin edici bir şekilde açıklamayı başaramadı.
Yeni Kitap: “Extraterrestrial”
Loeb, bu durumu göz önünde bulundurarak, ‘Oumuamua’nın özelliklerini yalnızca uzaylı teknolojisi ile açıklayabileceği fikrini savundu ve bu konuyla ilgili bir kitap kaleme aldı. Extraterrestrial: The First Sign of Intelligent Life Beyond Earth (Dünya Dışı: Dünyanın Ötesinde Akıllı Yaşamın İlk İşareti) adlı bu eser, bilim camiasında büyük yankı uyandırdı.
“Oumuamua Uzaylılara Ait Bir Işık Yelkenlisi”
Kitabında Loeb, ‘Oumuamua’nın uzaylılara ait bir “ışık yelkenlisi”nden kopmuş olabileceğini ve 25 ışık yılı uzaklıktaki Vega yıldızı yönünden Güneş Sistemi’ne doğru savrulduğunu öne sürüyor. Loeb, ışık yelkenlisini şöyle tanımlıyor:
- “Işık yelkenlisi, rüzgar gücünden yararlanan bir yelkenli gibi düşünülebilir. Rüzgar onu iterken, ışık yelkeninde itici güç, yüzeyinden yansıyan ışıktır. Işık, foton adı verilen parçacıklardan oluşur ve bu parçacıklar nesnemizi, bilardo toplarının bir duvardan sektiği gibi itiyor.”
Loeb, Literary Hub’a verdiği bir röportajda, insanların bilmediği çok şey olduğunu vurgulayarak şunları belirtti:
- “Bilmediğimiz o kadar çok şey var ki… Bir milyar yıl boyunca bilimin peşinde koşan başka bir medeniyetin, bizi zeki olarak kabul edip etmeyeceğini merak ediyorum. Bize bu nezaketi gösterme olasılıkları, sanırım bildiklerimizle değil, onu nasıl bildiğimizle, yani bilimsel yönteme olan bağlılığımızla belirlenecektir.”
“Bilim İnsanları ‘Oumuamua’dan Vazgeçti”
Normalde, bilim insanları uzayda keşfedilen cisimleri veya radyo sinyallerini uzaylılara atfetmekte temkinli davranmayı tercih ederler. Yeterli bulguya ulaşmadan önce, bu nesnelere sıradan nesneler gibi yaklaşmak en yaygın yaklaşımdır. Ancak Loeb, ‘Oumuamua ile ilgili olarak bazı veriler ve bilimsel kaynaklara sahip olduğunu savunuyor.
Loeb, bilimsel süreçlerin nasıl işlediğini kitabında şu şekilde açıklıyor:
- “Bu tür durumlarda çeşitli alternatif açıklamalar öneririz ve ardından bunları yeni kanıtlar doğrultusunda, doğru yorum saptanana kadar tek tek dışlarız. Ancak bu durumda, bilim insanlarının yeni kanıt elde etme olasılığının çok düşük olduğunu açıkça kabul etmeliyiz. Oumuamua’yı yakalamak ve fotoğraflamak imkansız. Elimizdeki tek şey veriler. Bu da bize, kanıtlara uygun açıklamalar bulma görevi bırakıyor.”
Loeb, ‘Oumuamua ile ilgili uzun süredir dile getirdiği iddialarını, bilim insanlarının bu nesneden vazgeçmiş gibi göründüklerini belirterek sürdürdü. Nesne, 19 Ekim 2017’de Robert Weryk tarafından keşfedildiğinde büyük bir heyecan yaratmıştı. Ancak Loeb’e göre, bu heyecan zamanla sönümlenmiş gibi görünüyor. Loeb, bu durumu şöyle ifade ediyor:
- “En tehlikeli ve endişe verici seçenek, ‘Oumuamua’da görülecek bir şey yok, öğrendiklerimizi öğrendik ve en iyisi eski meşguliyetlerimize geri dönelim demek. Ne yazık ki, bu yazı itibarıyla birçok bilim insanının yapmaya karar verdiği şey bu.”
Oumuamua’yı İlginç Kılan Nedir?
Loeb’in aktardığına göre, gökbilimciler başlangıçta ‘Oumuamua’nın bir kuyruklu yıldız olabileceğini düşünmüştü. Ancak bu görüşte bir sorun vardı; çünkü nesnenin bir kuyruğu yoktu. Bunun anlaşılmasının ardından nesne, kuyruklu yıldız statüsünden çıkarılarak asteroid olarak sınıflandırıldı. Ancak Loeb’e göre bu görüşte de bir sorun mevcut. Zira daha sonra Güneş’in çekim kuvvetinin yanı sıra nesnenin son derece büyük bir güçle itildiği anlaşıldı.
Bu durum, Güneş’in çekim kuvvetinin yanında nesneyi iten başka bir kuvvetin var olduğu anlamına geliyor. Normalde bu kuvvet, kuyruklu yıldızın kuyruğundaki roket etkisinden kaynaklanırken, ‘Oumuamua’nın kuyruğu yoktu. Bu sebeple Loeb, “Bu büyük itiş gücünü ne yaratıyor?” sorusunun peşine düştüğünü ifade ediyor.
Loeb, kitabında bu süreci şöyle açıklıyor:
- “Bu dedektif hikayesine katılmaktan kendimi alıkoyamadım. ‘Oumuamua’nın en dikkat çekici anomalisi, Güneş’in etrafında dönerken yörüngesinin saptığıydı. Bu yörünge, Güneş’in çekim kuvvetinden beklenenden farklıydı. Nedenine dair net bir açıklama yoktu.”
Loeb’in bahsettiği bu hipotez, nesnenin uzaylılara ait bir ışık yelkenlisi olduğunu ve insanların yıllardır aradığı dünya dışı yaşama dair ilk ipucunu 2017’de yakalamış olabileceğini öne sürüyor. Kitabında nesneyi neyin ittiği sorusunda odaklanan Loeb, hipotezini şu şekilde özetliyor:
- “Aklıma gelen tek şey, bu itiş gücünün Güneş ışığının yansımasından kaynaklandığı. Işık yelkenini meydana getirecek doğal bir süreç aklıma gelmiyor. Hatta kendi uygarlığımız da uzay araştırmalarında bu teknolojiyi hayata geçirebilmek için çabalıyor. Işık, foton adı verilen parçacıklardan oluşur. İşte bu parçacıklar nesnemizi, tıpkı bir duvardan seken bilardo topları gibi itiyor.”
