Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın Açıklamaları
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, dün Ankara’da medya kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi. Toplantı, 75. Yıl Huzurevi, Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi’nde gerçekleştirildi. Burada yaptığı açıklamalarla dikkat çeken Bakan Göktaş, nafaka ve 6284 sayılı koruma kanununa dair ifadeleriyle tepkileri üzerine çekti. Göktaş, “6284 bizim için önemli bir kanun. Ancak bu yasadan kaynaklanan belirli mağduriyetler varsa, bunları ele almak önemli. Süresiz nafaka konusunu da önemsiyorum. Eğer mağdur olan erkekler varsa, onların da yanında yer alırız” şeklinde konuştu.
CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka’nın Tepkisi
Bakan Göktaş’ın açıklamalarına yanıt veren CHP Parti Meclisi Üyesi ve Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, Cumhuriyet TV yayınına katılarak şunları söyledi: “Bu, 6284’ü budamaya çalışan zihniyetin bir yansımasıdır“. Nazlıaka, Bakan’ın kullandığı “kadınlarımız” ifadesine karşı çıkarak, “Kadınlar kimseye ait değildir. Bakanın ifadesine göre bazı kadınlar bu yasanın iptalini istiyor. Kadınların şiddet uygulayan bir eşe dönmek istemelerinin ardında yoksulluk veya çocuklarından ayrılma korkusu yatıyor. Hiçbir kadın kendini güvende hissetmediği birinin yanında olmak istemez. Bu yasayla mağduru cesaretlendirmek hedefleniyor çünkü şiddet gören bir kadın veya bir çocuk için istismarı ifşa etmek oldukça zordur. Sayın Bakan, bu gerçeklerden o kadar uzakta ki, mağdurların yanında duracağına suçluların yanında duruyormuş gibi görünüyor. Ben sürekli sahadayım, ALO Şiddet hattımıza her gün telefon yağıyor. Kendisinin duyduğu ifadeler, bizim gördüklerimizle örtüşmüyor” dedi.
Nafaka Konusundaki Yanlış Anlamalar
Nafakanın yalnızca kadınlara özgü olmadığına dikkat çeken Nazlıaka, “Sayın Bakan, kadınların yoksulluk nafakasına göz dikti. Ancak durumun ciddiyetinin farkında değilim. Türkiye’de üç tür nafaka var ve bunlardan hiçbiri sadece kadına yönelik değildir. Boşanma sonrası dezavantajlı hale gelen hangi taraf olursa olsun, o taraf yoksulluk nafakasından faydalanır. Yoksullaşan taraf erkekse, kadın nafaka ödeyebilir. Neden nafaka dendiğinde hep kadınlar akla geliyor? Çünkü Türkiye’de en yoksul kesim çoğunlukla kadınlardır. İşsizlikle mücadele eden ve çalışma hayatında yer almayan kesim genellikle kadınlardır. Bugün Türkiye’de çalışabilir nüfusun sadece üçte biri kadınlar arasında. Çalışan kadınların yüzde 60’ı asgari ücretle geçiniyor ve kayıt dışı istihdam da oldukça yaygın” şeklinde konuştu.
Verilerle Destekledi
Bakan Göktaş’ın “süresiz nafaka” açıklamalarının yasal bir dayanağı olmadığını vurgulayan Nazlıaka, “Süresiz nafaka diye bir kavram yoktur. Nafakanın sona ermesinin belirli şartları vardır. Örneğin nafaka alan tarafın işe girmesi veya yeniden evlenmesi durumunda nafaka sona erebilir. Kadın Dayanışma Vakfı‘nın çalışmasına göre, boşanan kadınların yalnızca yarısı yoksulluk nafakası talep ediyor. Talep edenlerin yalnızca yarısı nafaka ödemesi alabiliyor. Ödenen rakamlar düşük olduğu için nafaka ödemesi alamayan kadınların hak arama mücadelesine bile girmediği, bir kısmının da eğitim seviyesi düşük olduğu için haklarını nasıl arayacaklarını bilmediği gözlemleniyor. Bazı ünlüleri televizyona çıkarıp nafaka rakamlarının çok yüksek olduğunu söylettirmek, bu durumu basitçe geçiştirmektir. Bu tür durumlar oldukça istisnai örneklerdir” dedi.
Kadınların Gücü ve Laiklik
Bakan Göktaş’ın nafaka ve 6284 sayılı kanunu eleştiren sözlerinin AKP‘nin kadın politikalarını desteklediğini ifade eden Nazlıaka, “AKP iktidarı Türkiye’yi giderek laiklikten uzaklaştırmak istiyor. Laiklikle derdi olanların ilk hedefi her zaman kadınlar olmuştur. Kadınların değiştirici ve dönüştürücü bir gücü vardır. Kadınları kontrol altına almak ve geleneksel rollere hapsetmek istiyorlar. İstanbul Sözleşmesi’nden 6284’ün tartışılmasına kadar, Cumhur İttifakı listesiyle meclise giren Hüda-Par ve Yeniden Refah‘ın meclisteki varlığı da bunun bir göstergesidir. Kadınları cinsiyetlerden biri değil, ikinci cinsiyet olarak gören tarikat ve cemaatlerin güçlenmesinin sebebi budur. Türkiye’de kadın hareketi, kadın dayanışması ve eşitlikçi erkeklerle kadınların birlikteliği oldukça güçlüdür. Bu isteklerini gerçekleştiremeyecekler” şeklinde konuştu.
Sonuç Olarak
Aylin Nazlıaka, sözlerini şu ifadelerle tamamladı: “Kadının beyanı esastır ifadesi yasada yok, mağdurun beyanı esastır. Türkiye’de bütün şiddet vakalarını incelediğinizde, mağdurların büyük çoğunluğunun kadın olduğunu görürsünüz. Bu nedenle mağdur denildiğinde akla kadın geliyor, çünkü en çok mağdur edilen kesim kadınlardır. Eğer tedbir kararları alınmazsa, cinayetler işleniyor. Bugün kadın cinayetleri tedbir kararlarına rağmen işlenmektedir çünkü devlet üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmemekte ve kadınları koruyamamaktadır.”