Türkiye, 6 Şubat 2023
Türkiye, 6 Şubat 2023 sabahına acı bir haberle uyandı: Saat 04:17’de Kahramanmaraş merkezli olmak üzere çevre illeri de etkileyen 7,7 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Bu yıkıcı depremden sadece 9 saat sonra, büyüklüğü 7,6 olan ikinci bir deprem daha gerçekleşti. Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Adana, Osmaniye, Malatya ve Elazığ’da, İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre, 53 bin 537 kişi hayatını kaybetti, 107 bin 210 kişi yaralandı. On binlerce insan evsiz kaldı ve şehirler enkaza döndü. Aradan iki yıl geçti ve depremden etkilenen şehirlerde iyileştirme süreçleri devam ediyor; insanların yaraları sarılmaya çalışılıyor. Peki, Türkiye yeni bir depreme hazır mı? İki yılda ne gibi önlemler alındı? “Bir deprem ülkesi olduğumuzun” ne kadar farkındayız? Tüm bu konuları, Bilim Akademisi üyesi ve yerbilimci Prof. Dr. Naci Görür ile konuştuk.
Deprem Çalışmaları
6 Şubat’ın üzerinden iki yıl geçti. Böylesi bir felaketin tekrar yaşanmaması için gerekli çalışmalar yapılıyor mu?
Depremler, dünyanın doğal bir gerçeğidir. Dünyanın nabzı, kalp atışı gibi; ancak ölü gezegenlerde, gökcisimlerinde deprem olmaz. Önemli olan, depremlerden minimum zararla çıkabilmektir. Ancak 6 Şubat’tan bu yana, deprem açısından çok önemli gelişmeler olduğunu ve ülke genelinde “depreme dirençli kentler yaratma” konusunda temel çalışmaların yeterince yapıldığını düşünmüyorum. Yapılan çalışmalar daha çok yaraların sarılmasına odaklanmış durumda. Depreme dirençli kentler oluşturmadıkça kayıplar devam edecektir. Devlet, hükümet, yerel yönetim ve halkın bir araya gelmesi gerekiyor; ancak bu şekilde bu işi başarabiliriz.
Depreme Dirençli Kentler
Depreme dirençli kent ne demek? Bunu nasıl sağlayabiliriz?
Depreme dirençli kent, orta ve büyük depremlerden sonra minimum hasarla atlatabilen, yeniden ayağa kalkmanın kolay olduğu bir kent demektir. Bunu sağlamak için öncelikle devletimizin deprem stratejisini kökünden değiştirmesi gerekmektedir. Bu stratejiyi kabul edebilmek için de şunu kabul etmeliyiz: “Türkiye bir deprem ülkesidir.” Her depremde on binlerce insanımızı kaybedemeyeceğimize göre, strateji değişikliği ile ülkemizi depreme karşı dirençli hale getirmeliyiz. Bir bölgeyi dirençli hale getirmek için, öncelikle üzerinde bulunduğu fayın özellikleri araştırılmalıdır. Deprem durumunda kent bileşenlerine nasıl zarar vereceği ortaya konulmalı ve deprem gelmeden önce bu bileşenleri nasıl hazırlayacağımız aşamasına geçilmelidir. Ayrıca, kentin mikrobölgeleme çalışmaları yapılmalıdır.
Mikrobölgeleme Çalışmaları
Mikrobölgeleme çalışması neye yarar?
Mikrobölgeleme, bir kentin karelajlara ayrılması anlamına gelir. Örneğin, kenti kilometrede bir veya 500 metrede bir karelajlara ayırdığınızda, karelerin ortasına en az 30 metrede bir sondaj yaparsınız. Sondajlar sırasında jeoloji, jeofizik, topografik ve hidrojeolojik çalışmalar gerçekleştirilir ve karotlar alınır. Bu karotlar laboratuvar ortamında incelenerek kentin yeraltı haritaları oluşturulur. Böylece tehlike haritaları çıkarılır. Deprem dalgalarının davranışını, o kentin zeminiyle nasıl bütünleştiğini, hızını ve yıkıcılığını bu çalışmalar sayesinde öğrenirsiniz. Belediye başkanı da bu mikroverilere dayanarak, nereye ne kadar ev yapılacağı, nerede kaç katlı binalar olacağı, çelik evlerin nerede, beton evlerin nerede inşa edileceği gibi kararlar alır.
İstanbul ve Tsunami Riski
6 Şubat’ın hemen ardından DAF’ın (Doğu Anadolu Fay Hattı) Adana Havzası’nda stres birikimi olduğunu ve bölgede yeni depremler olabileceğini belirtmiştiniz…
6 Şubat’ın ertesi günü, “Adana’ya dikkat” dedim. Bunun sebebi, hareket eden fayın bir levha sınırı olmasıdır. Doğu Anadolu Fayı; Arap, Anadolu ve Afrika levhaları arasındaki sınırdır. 53 bin kişiyi öldüren fay da bu faydır. Bilimsel öngörülerle söylediğim bu durum, fayın Maraş’a kadar gelip Adana Havzası’na doğru devam ettiği ve burada stres birikimi oluşturduğudur. Nitekim, 6 Şubat depremlerinden sonra Doğu Anadolu’da Kayseri, Sivas, Adana, Mersin hatta Kıbrıs’a dikkat edilmesi gerektiğini belirttim. Hatta Adıyaman ile Hakkari arasındaki bölgelerde de stres yüklendi.
Yıkıcı Sarsıntılar ve Enerji Birikimi
Birkaç gün önce Bursa’da 4,1 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Şiddeti nispeten az, yıkıcı olmayan sarsıntıların ara ara olması fay hatlarında biriken enerjinin azalmasını sağlıyor mu?
Hayır, böyle bir şey yok. Bazı fayların hareketi depremin bölgedeki gerilimini azaltabilse de çoğunlukla gerilimi artırır. Bu nedenle, yıkıcı sarsıntıların meydana gelmesi her zaman mümkündür.
Marmara Bölgesi ve İstanbul Depremi
Marmara Bölgesi’nde 7,5 büyüklüğünde deprem beklediğinizi söylediniz ve İstanbul’da anlık deprem olma olasılığının yüzde 47 olduğunu belirttiniz. İstanbul depreme hazır mı?
İstanbul’da deprem dirençli çalışmalar yeterince yapılmamakta. Ancak hiçbiri yapılmıyor da değil. Sistematik olarak yapılması gerekenler oldukça büyük. Olası bir depremde Avrupa Yakası, Asya Yakası’na oranla daha fazla hasar görecek. Bunun nedeni ise zemin yapısıdır. İki yakada da kıyı ve dolgu bölgelerinde depremin şiddeti, ivmesi ve hızı fazladır. Yıkım da bu nedenle daha fazla olacaktır. İstanbul’un Adalar ve kıyı kesimlerinde tsunami riski de oldukça etkili olabilir.
Olası Marmara Depreminin Etkileri
Olası bir Marmara depreminde başka hangi iller etkilenecek?
Denize yakın iller, bu depremden az veya çok etkilenebilir. Çok etkilenecekler arasında İstanbul, Gebze, Kocaeli ve Yalova yer alıyor. Güneydeki alanlar; Tekirdağ, Bursa ve Edirne de etkilenecek. Yani bu bölgedeki tüm yerler farklı derecelerde etkilenecek. Özellikle denize yakın, Marmara’ya yakın yerler; Tekirdağ, Yalova, İstanbul, Silivri ve Bursa-Gemlik gibi bölgeler çok daha fazla etkilenecek. Çanakkale ve Balıkesir de etkilenecek ancak daha az. Ancak unutmamak gerekir ki, depreme hazırlık illa ki depremin nereye vuracağına göre olmamalı. Her halükârda, kentlerin ve köylerin deprem dirençli hale getirilmesi gerekmektedir.
Eğitim ve Bilinçlendirme
Deprem ülkesi Japonya, çok yüksek şiddetlerde sallanmasına rağmen halkı gündelik hayatına devam edebiliyor. Bizim de deprem korkusu olmadan yaşayabilmemiz bir gün mümkün olacak mı?
Bu, yalnızca eğitimle mümkün olabilir. Japonya, anaokulundan itibaren halkını deprem konusunda bilinçlendiriyor. Bizim de bunu yapmamız gerekiyor. Okullarda dersler vermeli, içerikler paylaşmalı ve bilgilendirme yapmalıyız. Otobüslerde, metrolarda ve reklam panolarında depreme hazırlıklı olmanın önemini anlatmalıyız. Bu, halkı korkutmak için değil, eğitmek için yapılmalıdır. Eğer halk, deprem konusunda kültüre sahip olursa korkmaz.
Korkular ve Üzüntüler
Gece aniden telefonunuz çaldığında korkuyor musunuz? “Eyvah! O gün, bugün” diyor musunuz?
Önemli kayıplar olmadıkça, gece beni aramıyorlar. Ancak bazen oluyor, telefonum çalıyor. Akşam saatlerinde, biri arıyor. Malatya’dan, Gaziantep’ten, köyden veya kasabadan… “Hocam ben buradan taşınmaya karar verdim, hangi mahalleye taşınayım?” diye soruyorlar. Bunu bilmek elbette mümkün değil ama herkesin korkusunu anlıyorum ve üzmeden, kırmadan bir cevap vermeye çalışıyorum.
Siyasi Pozisyon ve Danışmanlık
‘Deprem’ dediğimizde herkesin aklına ilk siz geliyorsunuz. Bu durum gündelik hayatınızı nasıl etkiliyor? Mesela sokakta yürürken insanlar karşınıza çıkıp sorular soruyor mu?
Bu oldukça sık oluyor ama ben bundan memnunum. Yani zaman zaman üzüldüğüm, yorulduğum veya kızdığım anlar da oluyor. Ancak ben halkımla iç içe ve çok samimi olduğum için bu durumdan memnunum. Beni tanıyanlar, bazen toplantılarda parmağımı sallayıp “Sizler bu yanlışı yapıyorsunuz, kaçak göçek yapmayın” dediğimde gülüyorlar, alkışlıyorlar ve bu samimiyeti seviyorlar. Çünkü ben, halkın dışında, onlara tepeden bakan biri değilim. Ben halkımı seviyorum ve “Halkım ölmesin” diyorum. Siyaseten ayırmıyorum; düşüncesi, rengi veya ırkı ne olursa olsun tüm insanları, insan oldukları için seviyorum. Ve onların deprem konusuna ilgi göstermeleri de beni memnun ediyor.
Bir ara siyasete gireceğiniz konusu da konuşuluyordu, doğruluğu var mı?
Bazı partilerden teklifler geldi ama asla düşünmüyorum. Şu açıklamayı yaptım: “Deprembilimci olarak ben siyasete girersem, karşıma kitleleri alıyorum demektir. Çünkü benim söylediklerim, karşı partiden olanlara ulaşmayacaktır. Onlar, her söylediğimi kendi partimin sınırları içinde değerlendirecekler. Dolayısıyla benim sesimi, tüm insanlarıma duyurabilmem için partilerüstü olmam gerekir.” Bu kararı anlayışla karşılayacaklarını umuyorum ve çoğu da bu kararımı anlayışla karşıladı.
Yöneticiler size danışıyor mu? Fikirlerinize başvuran devlet kurumları var mı?
İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ), önerdiğim bazı uygulamaları hayata geçiriyor. Örneğin, Japonya’dan esnek borular almak suretiyle İstanbul’daki içme suyu şebekesi altyapısında bazı değişiklikler yapıldı. Ayrıca, İSKİ Genel Müdürlüğü, söylemlerim üzerine Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ile görüşerek depremde yıkılma riski taşıyan bazı barajların güçlendirilmesi için çalışmalar yaptı.