Her yıl yaz aylarında, Bursa’nın çeşitli bölgelerine özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan gelen mevsimlik tarım işçileri, elektrik, temiz su ve hijyenik yaşam koşullarından yoksun bir şekilde konaklamaktadırlar. Bu yıl, Mustafakemalpaşa ilçesine domates hasadına gelen tarım işçilerini ziyaret eden Bursa Su Kolektifi üyesi Figen Ovat, işçilerin en büyük sorunlarının temiz su ve hijyenik ortam eksikliği olduğunu ifade etti.
“Herkes Yalan Söylüyor”
Ovat, Türkiye genelinde herkesin zor durumda olduğunu belirterek, “Herkes korkuyor. Yalandan kimse bir şey diyemiyor. Hepimiz perişanız ve ekmeğe muhtacız. Geçen yıl Antalya’da aynı işi yaptım ve iflas ettim. Şu anda belki borçlular beni bulur. Açık bir durumdayız ve yalan söylemiyoruz. Meclis’e gönderdiğimiz talepler parti ayırt etmeden, kimse yalandan konuşamıyor. Bu hükümet anamızı ağlattı. Kazandığımızı yiyoruz ama kazandığımız bize yetmiyor. Şu anda burada pırıl pırıl kızlar çalışıyor, sabah 3.30’da geldiler ve kahvaltı yapmadılar. İçtiğimiz su, bir hayvana bile verilmez. Yetkililer buraya geldi, ‘koşullarınızı iyileştiririz’ dediler ama hiçbir şey yapılmadı. Hepsi yalan.”
“Kendimi Vatansız Hissediyorum”
Bir diğer tarım işçisi, “Gençlerin durumu içler acısı. Çalışma koşullarımız çok kötü. Evde tenceremizde kaynayan bulgura veya pirince, belki bir domates ya da salata ekleyebiliyoruz. Beslenme düzenimiz yok. Eşim hastayken hastaneye gittim ve sağlık sigortam yoktu, ‘210 lira vermezsen seni muayene edemeyiz’ dediler. Burada 20 milyona yakın Suriyeli var. Onların sağlık giderleri karşılanıyor ama benimkiler karşılanmıyor. Kendimi vatansız hissediyorum. Geçen sene kızımı üniversiteye gönderdim, bir telefon bile alamadım. Diğer çocuklarımı da okutmak istiyorum ama yapamıyorum. İmkânım olsa tüm çocuklarımı Avrupa’ya gönderirdim.”
“6 Kişi Bir Çadırda Kalıyoruz, Biz de İnsanız”
Bursa’ya 2 bin kilometre yol katarak çalışmaya geldiklerini belirten bir kadın, kendilerine yol masraflarının dahi verilmediğini ifade etti. Mevsimlik tarım işçisi, “Buraya geldiğimizde ev, su, elektrik, buzdolabı yok. Yemeğimiz akşam kalırsa sabah yemiyoruz, çöpe döküyoruz. Su pahalı, içtiğimiz su kirli ve sağlıksız. Su faturası alıyoruz ama o suyu içmiyoruz. Gece su bitince marketten almak zorundayız. Biz 6 kişi bir çadırda kalıyoruz. Eşim ve dört çocuğumla birlikteyim. Sezon işçisiyiz ve burada kalıyoruz ama bir konteyner bile yok.”
“Çocuklar Pis Sulardan Rahatsızlanıyor”
Tarım işçilerinin temiz suya erişim konusunda ciddi sıkıntılar yaşadığını, yerlerde akan toprak rengindeki suyun sağlık sorunlarına yol açtığını belirten Ovat, “Banyo yapamıyorlar. Temiz suyun bulunmadığı yerlerde hastalıklar yaygın hale geldi. Çadır alanlarında sinekler ve yılanlar var. Elektrik yok ve çocuklar o kirli sulardan hastalanıyorlar.” dedi.
“İş Kazaları, İş Kazası Olarak Görülmüyor”
2017 yılında Başbakanlık tarafından yayınlanan genelgenin, mevsimlik tarım işçilerinin yaşam koşullarını iyileştirme amacını taşıdığını ancak uygulamada etkili olmadığını vurguladı. Ovat, “İş kazaları oluyor fakat bunlar iş kazası sayılmıyor. Doğudan ve güneydoğudan gelen işçiler römorklarla taşınıyor ve bu konuda denetim yok. Emek sömürüsü ve beden sömürüsü var, yaşam koşullarını iyileştiren hiçbir düzenleme yok.”
“İnsanlık Dışı Yaşayan İşçilerin Değer Görmesini İstiyoruz”
Bursa Su Kolektifi üyesi Candan Göz, mevsimlik tarım işçilerinin yaşam koşullarının depremzedelerin durumuna benzer olduğunu belirtti. “Maraş depremlerinden sonra çadırlarda kalan insanlara üzüldük. Ancak tarım işçileri bu koşullara alıştı. Eskiden köyden kıra olan göç, şimdi kırdan kıra oluyor. Tarım işçileri zor şartlarda, susuz, elektriksiz yaşıyor. Çocuklar okula gitmeden bir ay önce çalışmaya başlıyorlar. Hepsinin hayalleri var ama hiçbirinin bu hayalleri gerçek olmayacak. Onlara insan gibi davranılmasını ve devletin uygulamalarını yaygınlaştırmasını istiyoruz.”