Akbelen Ormanları’ndaki Ağaç Kesimi Protestosu Devam Ediyor
Muğla’nın Milas ilçesinin İkizköy mahallesinde yer alan Akbelen ormanlarında ağaç kesimi, dördüncü gününe girdi. Bu duruma karşı çıkan köylüler ve çevre aktivistleri, insan zinciri oluşturarak kesimi protesto ediyor. İkizköylü bir direnişçi, duygularını şu sözlerle ifade etti:
“Burayı korumak için dört senemizi harcadık. Burayı savunmaya devam edeceğiz. Son ağaç kalana, kanımızın son damlasına kadar verdiğimiz sözden vazgeçmeyeceğiz. Çocuklarımıza verdiğimiz sözü tutmak için mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu direniş bitmeyecek. Geldiğimiz noktada, ‘Herkes Türkiye buraya aksın’ dedik ve sesimizi duyurduk. Ancak bu şekilde durdurabiliriz, başka türlü değil. Birlik ve beraber olursak, bu vahşete karşı durabiliriz. Ortada bir yıkım tablosu var ve daha da güçlenerek bu durumu durduracağız.”
Ağaç kesim alanının önünde, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Ahmet Şık da bir basın açıklaması yaptı:
“Burada bir dayanışma amacıyla bulunuyoruz, buradaki mücadelenin önüne geçmek için değil, tam aksine bu mücadelenin yürütücülerine destek olmak, dayanışmak ve bu mücadelenin bir parçası olmak için buradayız. Öncelikle, toprağına, havasına, suyuna, ağacına sahip çıkan herkese teşekkür ediyorum; iyi ki varsınız. İçeride gerçekten çok ağır bir yıkım durumu var. Sevda (Karaca Demir) ‘Çok geniş bir alana yayılmamış’ dedi, bu doğru ama bu durumun devam edeceği anlaşılıyor. Uzun sürecek bir iş var gibi görünüyor, eğer planlananlar yapılırsa. Bugün birkaç saat önce Muğla İdare Mahkemesi’nin önündeydik ve avukat İsmail Hakkı Atal bir açıklama yaptı.
‘YARGI MENSUPLARINA SESLENİYORUM’
Bu kıyımın yeniden başlamasına yol açan yargıya bir şeyler söylemek gerekiyor. Bilirkişi olduğu iddia edilen ama bilimsel ilkelerden uzak birinin hazırladığı, yanıltıcı beyanlar içeren bir rapor nedeniyle yürütmenin durdurulması kararı kaldırıldı. Şimdi o kararla ilgili yeniden bir başvuru yapıldı. O kararı vermek üzere önlerinde dosya bulunan yargı mensuplarına sesleniyorum; eğer insan haysiyetine sahiplerse, çocuklarına saygıları varsa ve meslek haysiyetlerine inanıyorlarsa bu yıkımı durdurmaları gerekir. Ancak zaten sahte bir raporla bu yıkımın önünü açan yargıdan da bir beklentimiz yok. Tıpkı siyasi parti kılığına girmiş bir mafyanın devleti işgal ettiği siyasi partilere güvenmediğimiz gibi, bu yargıya da güvenmiyoruz; onların emir eri olduğunu biliyoruz.
‘MEVZU SADECE BİRKAÇ AĞAÇ MESELESİ DEĞİL’
Burada her şey, yurttaşın yurttaşlık borcunu ödemesine bağlı. Bir avuç insanın buradaki mücadelesiyle bu iş olmaz. Türkiye’nin neresinde olursanız olun, Akbelen için çıkardığınız ses, Karadeniz’de kurutulan derelere, Ege’de, Akdeniz’de, İç Anadolu’da kurutulan göllere karşı bir ses olacaktır. Hukuksuz biçimde hapiste tutulan arkadaşlarımız, seçilmiş Kürt siyasetçiler, milletvekili seçildiği halde hukukun gereği yerine getirilerek hapisten çıkarılmayan Can Atalay, Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, Mücella Yapıcı ve Çiğdem için de bu ses yükselecektir. ‘Mevzu sadece birkaç ağaç meselesi değil’ demiştik Gezi isyanında. Şimdi de aynı şeyi söylüyoruz: Mevzu, Türkiye’nin geleceğine dair bir meseledir ve bu hepimizin yurttaşlık borcudur. Herkes o borca, namusuna sahip çıkar gibi, haysiyetine sahip çıkmak zorundadır. Çünkü bu, bizim çocuklarımıza borcumuzdur. Eğer bu gidişle, burada gölgesinde dinlenebileceğimiz bir ağaç, basabileceğimiz bir toprak kalmayacak. Türkiye şu an işgal altında; bir avuç sermaye halkın sırtına yapışmış ve bu ağaçlar, daha fazla para kazanmak için kesiliyor. Eğer bu itirazı bugün dile getirmezseniz, yarın kafanızı yerden kaldıramayacaksınız. Bu böyle biline.”