Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden Önemli Karar
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’de boşanmış kadınların yeniden evlenebilmek için beklemek zorunda oldukları 300 günlük sürenin ayrımcı bir uygulama olduğuna karar verdi. Bu karar, Nurcan Bayraktar aleyhine açılan davada verilmiş olup, Türkiye’nin bu uygulamasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini ihlal ettiğini vurgulamaktadır.
AİHM, oy birliğiyle aldığı bu kararda, söz konusu uygulamanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin özel hayata saygı hakkını düzenleyen 8. Maddesi ile ayrımcılığı yasaklayan 14. Maddesini ihlal ettiğine kanaat getirmiştir.
- AİHM, 2021 raporuna göre en fazla başvuru yapılan ülkeler sıralamasında Türkiye’nin ikinci sırada yer aldığını bildirmiştir.
Türkiye’de yürürlükte olan yasalara göre, kadınların eski eşlerinden başka birisiyle evlenebilmesi için boşanmalarının kesinleşmesinden itibaren en az 300 gün beklemesi gerekmektedir. Bu süre, iddet süresi olarak adlandırılmakta olup, bu süre zarfında kadınlar hamile olmadıklarını tıbbi testlerle kanıtlamak zorundadırlar.
Türk Medeni Kanunu’nun 132. Maddesi, iddet süresinin çerçevesini şu şekilde belirlemektedir:
- Evlilik sona ermişse, kadın, evliliğin sona ermesinden itibaren üçyüz gün geçmedikçe evlenemez.
- Doğum yapması durumunda bu süre sona erer.
- Kadının önceki evliliğinden hamile olmadığının belirlenmesi veya evliliği sona eren eşlerin yeniden evlenme istemeleri halinde mahkeme bu süreyi kaldırabilir.
AİHM, 300 günlük bekleme süresinin ve bu sürenin kısaltılması için hamile olmadığının tıbbi belgelerle ispat edilmesinin haklı görülemeyeceğine, dolayısıyla davacının özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine hükmetmiştir. Mahkeme, aynı zamanda bu uygulamanın doğrudan bir cinsiyet ayrımcılığını içerdiğini ve doğacak çocuğun babasının kim olduğunu belirlemek amacıyla alınan önlemin bu ayrımcılığı haklı çıkaramayacağını belirtmiştir.
Davacının cinsiyeti nedeniyle maruz kaldığı muamelenin gereksiz olduğu ve hiçbir gerekçeyle haklı gösterilemeyeceği ifade edilmiştir. Ayrıca, “soy kütüğünde karışıklık olmasını” önlemek gibi bir amacın, yani biyolojik babanın kim olduğunu tespit etme çabasının, modern toplumlardaki yeri olmadığı vurgulanmıştır.
AİHM’in verdiği ön kararın ardından tarafların, nihai bir karar alınması için üç ay süreleri bulunmaktadır.