İzmir’in ‘Kanal İstanbul’u olarak nitelendirilen Çeşme Turizm Projesi’ne karşı açılan iptal davasının bilirkişi raporuna ve üst mahkemenin kararına rağmen, Danıştay 6. İdare Dairesi bu davayı reddetti. Ancak, Çeşme Yarımada Projesi Davacıları, İzmir Demokrasi Güçleri ve duyarlı yurttaşlar, İzmir Bölge Adli Mahkemesi’ne gelerek itiraz dilekçelerini sundular. İzmir Bölge Adli Mahkemesi önünde, “Birlikte başarabiliriz, yarımada talanını durduracağız” yazılı pankartın arkasında toplanan yurttaşlar, basın açıklamasını Avukat Muzaffer Çevrim aracılığıyla yaptı.
HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE HEPİMİZİN İHTİYACI VAR
Danıştay İdari Dava Daireler Kurulu nezdinde temyiz başvurusunda bulunmak için bulunduklarını ifade eden Av. Çevrim, “Çeşme projesi, Yarımada projesi yalnızca Çeşme’nin değil, tüm ülkenin sorunudur. Yaşayan her canlı için bir tehdit oluşturmaktadır. Davaya konu olan Cumhurbaşkanlığı kararının yaratacağı olumsuz ekolojik ve sosyolojik sonuçlar, bizleri derin bir şekilde düşündürmelidir. Telafisi mümkün olmayan bir durumla karşılaşmamak adına, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun temyiz başvurumuzu, hukukun üstünlüğünü gözeterek kabul etmesi elzemdir. Çünkü biliyoruz ki temiz bir havaya, sağlıklı bir suya ve yeşil bir doğaya olduğu kadar, hukukun üstünlüğüne de ihtiyacımız var.” dedi.
DANIŞTAY TARAFINDAN ALINAN KARAR POLİTİK OLDUĞU KADAR EKONOMİKTİR DE
Çeşme Yarımada Projesi Davacıları Platformu üyesi Şerife Aygün Gökce, İzmir Milletvekili Hamza Dağ’ın “Çok önemli bir projeyi hayata geçirmek için gece gündüz çalışıyoruz. Çeşme projesi, önümüzdeki yıllarda, cari açığı kapatma, milyarlarca doların gelmesi için çok değerli bir projedir” şeklindeki sözlerini hatırlatarak, “Bu proje, tamamen İzmir’in, Yarımada’nın ve Çeşme’nin yaşam alanlarını yok etmeyi hedeflemektedir. Çeşme Yarımadası’nın yaşam biçimi, kültürel yapısı, çevresel ve toplumsal değerleri tehdit altındadır. Danıştay tarafından verilen karar, hem politik hem de ekonomik bir nitelik taşımaktadır. İktidar, ekonomik krizden çıkışını sağlamak için bu tür gelir getirici projelere yönelmektedir. Kamusal alanların satışıyla 20 milyar doların üstünde bir gelir hedeflenmekte ve yapılması planlanan büyük ölçekli oteller, golf sahaları, marinalar ve alışveriş merkezleri ile Yarımada’nın mevcut turizm yapısı, yaşam biçimi tamamen değiştirilecektir.” şeklinde konuştu.
İNCİRALTINI DA KAYBEDECEĞİZ
Projenin sadece Çeşme’yi değil, aynı zamanda İzmir’i de tehdit ettiğine dikkat çeken Gökce, “İzmir Yaşam Alanları ve mücadele eden tüm kurumlar olarak, bu kararın bozulması için güçlü hukuki gerekçelere sahibiz. Ancak, bu politik karar karşısında, hukuk önünde gücümüzü kitlesel tepkilerle artırmak; bilirkişilerin, meslek odalarının ve bizlerin savunduğu ‘yaşamdan yana’ duruşun kazanabilmesi için itirazlarımızı tüm davacılar, siyasi kurumlar ve İzmir Halkı olarak sürdürmeye devam edeceğiz. Birlikte başarabileceğimize inanıyoruz. Bu projenin başlangıç olduğunu, sarı öküzü kaptırırsak İnciraltı’nı da kaybedeceğimizi, Körfez Geçiş Köprüsü’nün önünde duramayacağımızı biliyoruz. Yaşanmış mücadele deneyimleri ve dayanışmanın gücü ile birlikte hareket etmenin zeminini, mücadeleyi, dayanışmayı büyüteceğiz. İzmir’in Kanal İstanbul’una karşı, birlikte başarabileceğimize inanarak, seslerimizi birleştirecek, güçlendirecek, çoğalacak ve birlikte olacağız.” ifadelerini kullandı.
