İzmir Barosu’ndan Sert Açıklamalar
İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz, ‘Onur Ayı’ etkinlikleri kapsamında baro binasının önünde basın açıklaması yapmak isteyen üniversite öğrencilerine yönelik polis müdahalesini ve ‘İzmir Barosu Onur Ayı Kahvaltısı’ etkinliğinin bir grup tarafından tekbirlerle basılmasını sert bir dille eleştirdi. Yılmaz, Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında imzalanan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES)” projesinin, Cumhuriyet değerlerini yok etme amacını taşıdığını ifade etti.
LGBTİ+ bireylerinin sorunlarının var olmadığını vurgulayan Av. Sefa Yılmaz, “Polisin baroya yaptığı saldırı ve Baro Bahçe’deki tekbirli saldırı, tamamen faşizan bir tutumdur. Ülkenin bugünkü durumunun bir fotoğrafını yansıtmaktadır. Tarikat yurtlarındaki çocuk istismarına göz yumulurken, o çocuklar öldürülürken, maden cinayetlerine ve katliamlarına ‘fıtrat’ diyenler, depreme ‘kader’ diyenler, LGBTİ+ bireylere terörist derler. Biz, her platformda söylememiz gerekeni söyleyeceğiz, açıklamamız gerekeni açıklayacağız” dedi.
“Amaç Devletin Temellerini Sarsmak”
İzmir ve Eskişehir’de MEB ile Diyanet arasında yapılan ÇEDES protokolünün, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik yapısının sorgulanmasına neden olduğunu belirten Av. Yılmaz, “ÇEDES, aslında Türkiye Cumhuriyeti’nin laik yapısının yeniden sorgulanmaya, örselenmeye çalışıldığı bir sürecin kanıtıdır. Laik, demokratik ve sosyal hukuk devletinin temellerini daha da sarsmak amacı gütmektedir. Milli Eğitimin yasalarına aykırı bir durum söz konusudur. Eğitim ve öğretim hakkını başka bir kuruma devredemezsiniz. Bu, açık bir Anayasal suçtur. İzmir Barosu bu konuda üzerine düşeni yapacaktır” diye konuştu.
Milli Eğitim Bakanlığı’na Yöneltilen Sorular
Manevi ve milli değerlerin ailede verilmesi gerektiğine dikkat çeken Av. Sefa Yılmaz, “Milli Eğitim Bakanlığı’na ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne sormak lazım; bu çalışmayı neden mevcut din dersi ve ahlak bilgisi öğretmenleri yapamadı? Bugüne kadar yetersiz mi kaldılar? Yani yıllarca o yetersiz öğretmenler tarafından mı bu çocukları eğitmeye çalıştınız? Yetersizlik neydi? Din dersi zorunlu, peki neyi anlatamadık? O derslerdeki öğretmenler en azından eğitim almıştı. Pedagojiyi, sosyolojiyi biliyorlardı. Peki, atadığınız insanlar ne biliyor? Bu konuda bir eğitim aldılar mı? Neyi anlatacaklar, nasıl anlatacaklar? Neden İzmir? Neden Eskişehir?” ifadelerini kullandı.