1. Haberler
  2. Yaşam
  3. Deepfake Teknolojisi ve Psikolojik Etkileri: Helen Mort’un Hikayesi

Deepfake Teknolojisi ve Psikolojik Etkileri: Helen Mort’un Hikayesi

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Deepfake Teknolojisi ve Psikolojik Etkileri

Deepfake Teknolojisi ve Psikolojik Etkileri

Deepfake teknolojisiyle oluşturulan pornografik içeriklerin insanların psikolojisi üzerindeki derin etkilerini inceleyen bir belgeselin yönetmeni, bu tür içeriklerin bireylerde nasıl travmalara yol açabileceğini gün yüzüne çıkarmayı amaçlıyor.

Rosie Morris’in yönettiği My Blonde GF (Sarışın Kız Arkadaşım) adlı belgesel, yazar Helen Mort’un bir porno platformunda deepfake fotoğraflarının kullanıldığını keşfetmesinin ardından yaşadığı duygusal çalkantıları ele alıyor. Deepfake, yapay zeka teknolojisi aracılığıyla bir kişinin yüzünün, başka birinin vücuduna dijital olarak eklenmesi anlamına geliyor. Helen, bu rahatsız edici resimlerin eski bir Facebook hesabından ya da kamuya açık alanlardaki fotoğraflarından elde edilmiş olabileceğini belirtiyor.

Belgeselde, Helen’ın 19 ila 32 yaşları arasında çekilmiş, düğünlerde, aile toplantılarında gülümserken veya hamilelik dönemlerinde çekilen fotoğrafları, cinsel ve şiddet içerikli sahnelerdeki kadınların görüntüleriyle bir araya getiriliyor. Bu resimler, Helen’ın kimliğine tecavüz eden birer araç haline geliyor. Helen, belgeselde doğrudan kameraya bakarak, “Resimleri kendi gözlerimle görmem gerekiyordu,” diyor. İzleyici, bir anda kendisini son derece rahatsız edici bir tartışmanın içinde buluyor: “Yatağın kenarında oturan bir kadın var. Kadının yüzü benim yüzüm, ama ağzı benim ağzım değil. Cinsel bir eylem gerçekleştiriyor. Teninin rengi benimkinden daha güneş görmüş ve dövmem de bu kadında var. Bir mesajı inceliyor. Resimdeki kişi, yani ben, küçük düşürülmek için davet edilen bir figürüm.” Mesajda Helen, “Sarışın Kız Arkadaşım” olarak tanımlanıyor ve bu durum belgeselin adını da oluşturuyor.

Yönetmen Rosie Morris, BBC’ye verdiği bir röportajda, bu fotoğrafların Helen ve yaşamı üzerindeki etkisini irdelemek istediğini, onun gördüğü kâbusları ve yaşadığı paranoyayı aktarmayı hedeflediğini belirtiyor. Filmde, Helen sokakta yürürken insanların bu derin travmanın izlerini gördüğünü düşünerek yaşadığı kaygıyı aktarıyor. Bir anda kendisine ait olan, ama aynı zamanda korkunç bir sır haline gelen bu görüntülerin herkes tarafından bilindiği düşüncesi, onun ruh halini daha da zorlaştırıyor.

Ancak Helen, daha önce de bu konu hakkında açıkça konuşmuştu. Deepfake teknolojisinin pornografide nasıl kullanıldığına dair başka belgeseller de mevcut. Peki, bu film onlardan ne şekilde ayrılıyor? Rosie Morris, “Benim filmim, bu pornografik içerikleri üretenlere odaklanmıyor. Onların ruh halleriyle ilgilenmiyorum. Ana amacım, bu hikâyenin merkezinde Helen’la birlikte yürümek,” diyor ve ekliyor: “Film boyunca başından sonuna kadar Helen’ın yanındasınız. Onunla tanıştığımda hâlâ bu travmayı sindirmeye çalışıyordu. Onun neler yaşadığını hissetmenin tek yolu, her zaman onun yanında olmaktan geçiyordu.”

Morris, “Helen’la tanıştığımda bir şeyi fark ettim: Birini fiziksel olarak istismar etmeden de cinsel açıdan istismar edebilirsiniz,” diyor. “Beni bu filmde motive eden şey buydu.” BBC’den Profesör Clare McGlynn, bu tür görüntülerin bireylerin hayatlarını “paramparça edebileceğini” vurguluyor. Deepfake pornolarında kullanılan görüntülerin bireylerde yarattığı travma son derece gerçek ve derin.

Durham Üniversitesi’nden, fotoğraf temelli cinsel istismar konularında uzman olan Profesör McGlynn, bu görüntülerin “hayatları paramparça eden” etkileri olabileceğini belirtirken, “Birçok mağdur, hayatlarının bu olaydan önce ve sonra olarak ikiye ayrıldığını ifade ediyor. İstismar, hayatlarının her alanını, işlerini, kişisel yaşamlarını, ekonomik durumlarını ve sağlıklarını etkiliyor,” diyor.

Helen, belgeselde, “Bu resimler sanki gerçekmiş gibi hissediyordum. Kendimi o şekilde görmemiş birine bu hislerin nasıl olduğunu anlatmak çok zor. Yani, fiziksel olarak bana bir şey yapmadılar. Ama kafamın içine bu görüntüleri yerleştirdiler. Bu resimleri görmemiş gibi yapamam,” ifadelerini kullanıyor. Morris, Helen üzerindeki etkileri ise şöyle açıklıyor: “En rahatsız edici nokta, bu fotoğrafları hafızadan ayırmanın son derece zor olması. Yani geriye dönüp baktığınızda, hatırladığınız şey o an mı yoksa onun bir fotoğrafı mı bilemiyorsunuz. Dolayısıyla, Helen’a olan şey, anılarıyla bağlantılı olan bu resimlerin başka bir şekil alması. Sanki birileri hafızasına sahte anılar yerleştirmiş gibi. Bu travmanın boyutlarını ölçmek ise mümkün değil.”

Deepfake teknolojisi üzerine çalışan Sensity AI’ın 2019’da yayımladığı bir rapora göre, bu tür içeriklerde kullanılan görüntülerin yüzde 96’sında kurbanların rızası alınmamış ve kurbanların yüzde 99’unu kadınlar oluşturmuş. Profesör McGlynn, “Kadınlar bu tür istismara daha fazla maruz kalıyor. Toplumun kadınlara yönelik suçları ciddiye almama gibi bir geçmişi var,” diyor. “Deepfake pornografisinde de benzer bir durum söz konusu. Çevrimiçi suçlar ya minimize ediliyor ya da basitmiş gibi görülüyor.”

Helen, belgesel filmde resimlerini bu şekilde kullananlarla ilgili adli hiçbir işlem yapılmadığını öğrendiğinde yaşadığı dehşeti de anlatıyor. İskoçya’da polisin deepfake teknolojisiyle ilgili inceleme yetkisi varken, İngiltere’deki yasalar buna imkan tanımıyor. Lordlar Kamarası’nın incelediği İnternet Güvenliği Yasası’nda, rıza olmaksızın üretilen deepfake içeriğinin paylaşılmasının yasa dışı ilan edilmesi tartışılıyor. Yasanın bu yıl içinde yürürlüğe girmesi bekleniyor.

Deepfake Teknolojisi ve Psikolojik Etkileri: Helen Mort’un Hikayesi
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

xGundem ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin