Doç. Dr. Bülent Yaşar’dan Ailevi Akdeniz Ateşi Uyarıları
Gastroenteroloji Bölümünden Doç. Dr. Bülent Yaşar, Ailevi Akdeniz Ateşi (FMF) hastalığı hakkında önemli uyarılarda bulundu. FMF’nin, ataklar halinde tekrarlayan göğüs ve karın ağrısı ile yüksek ateş gibi şikayetlerle kendini gösteren, kronik ve genetik bir hastalık olduğunu belirtti. İlk atakların genellikle çocukluk döneminde başladığını, ancak nadiren de olsa ileri yaşlarda karşılaşılabileceğini ifade etti. Türkiye, Ermenistan, Kuzey Afrika, İsrail ve Orta Doğu bölgeleri, bu hastalığın en sık görüldüğü yerler arasında yer alıyor.
KESİN TANI KOYMA YÖNTEMİ YOK
Ağrının ani ve şiddetli bir şekilde başladığının altını çizen Doç. Dr. Yaşar, şu şekilde devam etti:
- Ağrı genellikle 1 ila 3 gün sürer ve kendiliğinden geçer.
- Ataklar arasında hastanın herhangi bir şikayeti yoktur.
- Ağrı ataklarının sıklığı değişkendir; ataklar arasında geçen süre haftalar, aylar hatta yıllar sürebilir.
- Karın ve göğüs ağrısına ek olarak eklem ağrıları ve cilt döküntüleri de görülebilir.
FMF tanısı konulana kadar hastaların farklı tanılarla uzun süre takip edilebildiğini vurgulayan Dr. Yaşar, “Hastalar sık sık ‘Midem ağrıyor, ülser atağım başladı’ gibi ifadelerle başvurabilmektedir. Bazı hastalarımız apandisit şüphesiyle ameliyat dahi edilmiştir,” dedi. Kesin tanı koyduracak bir yöntem olmadığını belirten Yaşar, tanı koymanın ilk aşamasının hastalığın akla gelmesi olduğunu kaydetti. Tipik öyküye sahip hastalarda, atak sırasında yapılan kan tetkiklerinde iltihap testlerinin yükseldiğini, atak dışında ise normal değerlere döndüğünü ifade etti. Aile öyküsünün bulunmasının tanıyı desteklediğini fakat kural olmadığını da sözlerine ekledi. Genetik testlerin tanıyı destekleyici olabileceğini, fakat %10 ila 20 hastada bilinen herhangi bir FMF mutasyonunun tespit edilemediğini belirtti. Bu nedenle genetik testlerin kesin tanı koydurucu olmadığını vurguladı.
GEÇ KALINIRSA BÖBREK YETMEZLİĞİNE YOL AÇAR
Doç. Dr. Bülent Yaşar, tanı koymakta gecikilmesi durumunda ciddi sağlık sorunlarının ortaya çıkabileceğine dikkat çekti. “Tanı konulmazsa böbrek, karaciğer, kalp, dalak ve sindirim sisteminde amiloid adı verilen bir protein birikerek organ yetmezliklerine, özellikle de böbrek yetmezliğine yol açabilir,” diye uyardı. Tedavinin erken başlamasının büyük önem taşıdığını vurgulayan Yaşar, Akdeniz Ateşi şüphesi olan hastalarda ilaç tedavisine başlayarak şikayetlerin gerileyip gerilemediğini takip etmenin pratikte izledikleri bir yaklaşım olduğunu ifade etti. Ayrıca, hastalarına gebelik ve emzirme dönemlerinde ilaçlarını kesmemeleri gerektiğini de önerdi.