1. Haberler
  2. Sağlık
  3. Kalp Krizi, İskemik Kalp Hastalığı ve Tedavi Yöntemleri

Kalp Krizi, İskemik Kalp Hastalığı ve Tedavi Yöntemleri

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kalp Krizinin Önemi ve İskemik Kalp Hastalığı

Kalp ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Güden, kalp krizi ile ilgili olarak dünya genelinde en yaygın ölüm nedeni olduğuna dikkat çekiyor. “İskemik kalp hastalığı, kalbi besleyen koroner damarların damar sertliği nedeniyle tıkanması sonucu ortaya çıkar. Bu hastalığın en kötü senaryosu, hastanın kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmesidir. Ancak bu durum bir yelpazeye yayılır; bazı hastalar basit bir spazm ya da yürüyüş esnasında göğüs ağrısı ile de karşılaşabilir. Her kalp krizi, hasta için ölümcül olmayabilir. Ancak, kalp krizine karşı bypass mı yoksa stent mi uygulanacağı, koroner arterlerin daralmasıyla ilgili bir durumdur” diye ifade etti.

RİSK FAKTÖRLERİNE DİKKAT

Prof. Dr. Güden, düzenli doktor takibinin yanı sıra risk faktörlerinin belirlenmesinin önemine vurgu yaparak, hastalığın nedenlerini şu şekilde açıklıyor: “Öncelikle ailede kalp hastalığı öyküsünün varlığı oldukça kritiktir. Koroner arterlerin daralmasında genetik faktörler, 40 yaş üzeri olmak, sigara kullanımı, diyabet, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol seviyeleri ve hareketsiz bir yaşam tarzı büyük rol oynamaktadır. Ayrıca, değiştirilebilir ve değiştirilemeyen risk faktörlerini ayırt etmek önemlidir. Genetik faktörler değiştirilemezken, diğerleri yaşam tarzının değiştirilmesiyle düzeltilebilir. Bu noktada doktor kontrolü büyük önem taşır. Hemen anjiyo yapılmasından söz etmiyorum; ön tetkiklerin yapılması ve şüpheli bir durum varsa anjiyoya kadar gidecek tanı yöntemlerinin kullanılması gerekmektedir.”

ÜÇ TEDAVİ YÖNTEMİ

Prof. Dr. Güden, iskemik kalp hastalığı tespit edildikten sonra hastalar için üç ana tedavi yöntemi bulunduğunu belirterek şu bilgileri paylaştı: “İskemik kalp hastalığı tespit edildikten sonra en iyi yaklaşım anjiyo yaparak damarların durumunu gözlemlemektir. Ancak, bu damarlarda her zaman damar sertliği ya da koroner arter hastalığı olduğu anlamına gelmez. Ciddi damar darlıkları yoksa, hasta önce medikal tedavi ile yani ilaçlarla takip edilebilir. Medikal tedavi dışında, bu darlıklar stent ya da bypass yöntemleri ile giderilebilir. Burada asıl önemli olan, hastaya en faydalı olan tedavi yöntemini belirlemektir. Çünkü bu durumlar geçici değil, uzun süreli ve kronik hastalıklardır, bu nedenle hastayla birlikte uzun vadeli bir yönetim gerektirir.”

UZUN VADEDE FAYDA SAĞLAMASI

Stent veya bypass ile hastalığın esas tedavi edilmediğini vurgulayan Prof. Dr. Güden, “İster stent olsun ister bypass, biz aslında hastalığın kendisini ortadan kaldıramıyoruz. Burada, darlığın sebep olduğu durumu, yani kalbe yeterli kan akışının sağlanamaması sorununu çözmeyi amaçlıyoruz. Bu nedenle, hastanın uzun vadede yaşamında en faydalı olacak yöntemi belirlemek kritik önem taşımaktadır. Özellikle hastanın diyabet durumunun yanı sıra damar yapısının karmaşık mı yoksa basit darlıklara mı sahip olduğu dikkate alınmalıdır. Diyabetik hastalar ve karmaşık damar yapısına sahip olanlar için bypass ameliyatı öncelikli olarak düşünülmelidir; çünkü uzun vadede bypass, hastalara daha fazla fayda sağlamaktadır. Ayrıca, sol ana koroner damarlarındaki darlıklar için de bypass ameliyatı daha avantajlıdır. Bazı hasta gruplarında, örneğin tek damar hastaları veya basit darlıklara sahip gruplarda stent daha uygun bir seçenek olabilir. Son yıllarda yapılan bir çalışmada, stent uygulanan ve bypass yapılan hastalar karşılaştırıldığında, 7 aydan sonra hayati risklerde belirgin bir fark ortaya çıkmaktadır ve bu fark bypass lehinedir. Bu noktada, hastayı sadece kalp açısından değil, bütüncül bir değerlendirme ile ele almak önemlidir. Bazı hastaların ameliyat riski düşükken, diğer gruptakiler için bu risk daha yüksek olabilir. Değerlendirme yaparken hastanın uzun vadede avantajına olacak durumu düşünmeliyiz. Sadece uzun vadede bypass daha iyi demek yerine, erken dönemde yüksek risk taşıyan bir hasta için stent ile müdahale edilip, ileride daha faydalı bir ameliyat yapılması düşünülebilir.”

GÖĞÜS DAMARIYLA YAPILAN BYPASS İLE UZUN VADEDE DAHA İYİ SONUÇLAR

Prof. Dr. Güden, bypass ameliyatlarında seçilen damarın uzun vadede hastanın yaşam kalitesini doğrudan etkileyebileceğini belirterek, “Eğer atardamar yani göğüs damarları kullanılarak bypass ameliyatı yapılırsa, bu damarların ileri dönemde açık kalma oranları daha yüksek olacaktır. Atardamarlardan yapılan bypasslarda 10 yıl boyunca açık kalma oranı yüzde 95 iken, bacaktan alınan damarların 10 yıl açık kalma oranları yüzde 50 ila 60 arasında değişmektedir. Bu noktada cerrahların rolü büyük. Hastalara atardamarlar ile bypass yapılması tercih edilmelidir ki uzun vadede sonuçları daha iyi olsun” dedi. Bacaktan alınan damarın daha çok kullanılmasına ilişkin ise Prof. Dr. Güden, “Atardamarın bypass işlemlerinde kullanılmasının teknik zorlukları mevcut. Ameliyatlar daha uzun sürüyor ve bu teknikleri her cerrah uygulamıyor” şeklinde konuştu.

Kalp Krizi, İskemik Kalp Hastalığı ve Tedavi Yöntemleri
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

xGundem ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin