Üzerinde Temsili Çizim Bulunan Dev Gezegen Keşfi
İsviçre’deki Bern Üniversitesi’nden gökbilimcilerin yaptığı çarpıcı bir keşif, dünya dışındaki dev gezegenler hakkında mevcut teorilerin sorgulanmasına yol açtı. Gökbilimciler, yaklaşık 30 ışık yılı uzaklıkta, ‘var olmaması gereken’ bir dev gezegenin keşfedildiğini belirtiyor. Bu Jüpiter benzeri gezegen, çevresinde döndüğü M tipi kırmızı cüce yıldızına (güneşine) oranla olağanüstü bir büyüklüğe sahip.
Yeni keşfedilen bu gezegenin yörüngesinde bulunduğu yıldız, galaksimizde en yaygın olan yıldız türlerinden biri. Yıldızın dünyaya uzaklığı ise yaklaşık 284 trilyon kilometre. Uluslararası bir gökbilimci ekibi, gezegen ve yıldızla ilgili bulgularını prestijli Science dergisinde yayımladı. Çalışmada yer almayan İngiltere’deki Warwick Üniversitesi’nden gökbilimci Profesör Peter Wheatley, bu keşfi oldukça heyecan verici buluyor. Wheatley, “Uzun zamandır küçük yıldızlar etrafında Jüpiter ve Satürn benzeri dev gezegenlerin oluşup oluşamayacağını merak ediyorduk” diyor.
Gökbilimcilerin genel kanısı, bu tür gezegenlerin bulunmaması yönündeydi, ancak küçük yıldızların sayıca fazla olmasına rağmen, düşük ışık seviyeleri nedeniyle bu yıldızları incelemenin zorluğu, araştırmaların sınırlı kalmasına sebep oldu. Araştırmacılar, yıldızın etrafında dönen gezegenlerin yol açtığı yerçekimi ivmesini ölçmek için İspanya ve ABD’deki teleskopları kullandılar.
Kırmızı cücenin kütlesi, yörüngesindeki gezegen olan GJ 3512b’den daha büyük olmasına rağmen, aralarındaki kütle farkı, Güneş ile Jüpiter arasındaki farktan çok daha az. Yıldızın kütlesi, gezegeninkinden 270 kat daha büyükken, Güneş Jüpiter’den 1050 kat daha büyüktür.
Calar Alto Rasathanesi’nde Keşif
Bu dev gezegen, İspanya’daki Calar Alto Rasathanesinde bulunan teleskopla keşfedildi. Gökbilimciler, genç yıldızların etrafındaki gaz ve toz bulutlarının nasıl gezegenlere dönüştüğünü anlamak için bilgisayar simülasyonları yapıyorlar. Bu simülasyonlar, küçük M tipi cüce yıldızların çevresinde birden fazla küçük gezegenin oluşacağını öngörüyor.
Son gezegenle ilgili makalenin yazarlarından Christoph Mordasini, “Bu tür yıldızların etrafında yalnızca Dünya boyutunda veya biraz daha büyük süper Dünya’ların bulunması gerektiğine inanıyorduk” diyor. Gerçek yaşamdan bir örnek olarak, Güneş’ten 369 trilyon kilometre (39 ışık yılı) uzaklıkta bulunan Trappist-1 yıldızı ve onun etrafındaki 7 gezegen gösterilebilir. Bu gezegenlerin boyutları, Dünya’nın boyutuna yakın veya daha küçük.
Mordasini, “Buna karşılık, GJ 3512b gezegeni neredeyse Jüpiter’in yarısı kadar bir kütleye sahip, bu da onu küçük bir yıldızın etrafında teorik olarak öngörülen gezegen modelinden çok daha büyük hale getiriyor” diyor. Bu keşif, gökbilimcilerin gezegenlerin oluşumu hakkındaki genel kabul gören çekirdek akresyonu teorisine meydan okuyor.
Yeni Teoriler ve Çökmeler
Profesör Wheatley, “Genellikle dev gezegenlerin, genç bir yıldızın etrafındaki gaz bulutunun içinde buzlanmayla oluşan bir çekirdek ile başlayıp hızla kendine çektiği gazlarla büyüdüğünü düşünüyoruz” diye açıklıyor. Ancak bu yeni keşif, küçük yıldızların etrafında yeterli gaz ve toz maddesi bulunmadığını, dolayısıyla gezegenin muhtemelen kendi çekimiyle içe çökerek oluşmuş olabileceğini öne sürüyor.
Nasıl gezegene dönüşüyor? Science dergisinde yayımlanan makaleye göre, gaz ve toz halkasının hacmi, yörüngesindeki yıldızın kütlesinin yaklaşık onda birini geçtiğinde çökme meydana gelebilir. Bu durumda, yıldızın çekim gücünün, yörüngesindeki gaz ve toz halkasının bütünlüğünü korumaya yetmediği belirtiliyor. Gaz ve toz halkası zamanla kendi iç çekimi sonucu bir gezegene dönüşüyor.
Bu teori, çökme süreçlerinin, buzlu çekirdek oluşumu yoluyla meydana gelen gezegenlere göre yıldızdan daha uzak mesafelerde gerçekleşebileceğini öne sürüyor. Wheatley, 2017 yılında kaleme aldığı bir çalışmada NGTS-1b adı verilen bir dev gaz kütlesini incelemişti. Şili’de, İngiltere’den bilim insanlarının başını çektiği bir ekip tarafından keşfedilen bu gezegen, 600 ışık yılı uzaklıkta bulunuyor ve yine bir M tipi kırmızı cüce yıldıza oranla büyük bir kütleye sahip.
Wheatley, “NGTS-1 çevresinde buzlu çekirdek oluşumuyla gezegen oluşturabilen en küçük yıldız olabilir. Belki de daha küçük yıldızlar, kendi çekim gücüyle çökmeyle oluşan gezegenler üretiyorlar” diyor. Dolayısıyla, bu keşifler, gökbilim teorilerinin gelişiminde önemli dönüm noktaları oluşturuyor.