1. Haberler
  2. Yaşam
  3. Michal Bardavid ile Dans ve Hareket Terapisi: #iamchild Projesi ve Faydaları

Michal Bardavid ile Dans ve Hareket Terapisi: #iamchild Projesi ve Faydaları

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Duygu Bay – PembeNar Özel

Michal Bardavid, dans ve hareket terapisti olmasının yanı sıra endüstriyel psikoloji alanında yüksek lisans yapmış bir psikolojik danışman. Aynı zamanda uluslararası birçok basın kuruluşunun Türkiye temsilciliğini yürütmekte, genç bir anne ve Suriyeli mülteci çocuklar için başlattığı #iamchild projesiyle pek çok ülkede dikkat çekmiş bir gazetecidir. Kendisiyle, dans ve hareket terapisinin faydalarından, #iamchild projesine kadar birçok konuyu ele aldık.

Michal Bardavid Kimdir?

Michal, artık öncelikle Vanessa’nın annesi, Murat’ın eşi olarak tanımlıyor kendini. Çünkü aile, onun için her şeyden daha önemli. Dans etmeyi seven, anı yaşamaya çalışan, paylaşıma ve dostluklara önem veren, hayat boyu eğitime inanan ve her gün elindekilere şükreden birisi. Eğitim ve iş geçmişine bakacak olursak, Boğaziçi Üniversitesi’nde Psikoloji danışmanlığı lisans, İstanbul Üniversitesi’nde Endüstriyel Psikoloji yüksek lisans ve İspanya’daki International Institute for Dance Therapy’den dans terapisi eğitimi aldı. Ayrıca, Alman Dans Terapisi Birliği tarafından terapist unvanını aldı. Ancak 12 sene önce psikoloji alanı dışında medyada da çalışmaya başladı ve şu anda yabancı bir televizyon kanalında aktif muhabirlik yapıyor.

Projeleri Nasıl Birleştiriyorsun?

İnsanların farklı yönleri olduğuna inanıyorum. Mesela bir bankacı olabilirsiniz ama aynı zamanda sanata da yatkınlığınız vardır. Bu yönlerinizi keşfetmek ve yaşatmak, farklı deneyimler elde etmek ve dünyaya çeşitli katkılarda bulunmak oldukça keyifli. Dans terapisi alanını keşfetmek de benim için böyle oldu. Dans etmeyi çocukluğumdan beri seviyorum. Üniversitede psikoloji danışmanlığını okurken “dans ve psikoloji” konulu bir yazı yazdım ve dans terapisi alanının varlığını keşfettim. Hemen eğitim almak için harekete geçtim ve İspanya’da eğitimime başladım. Yıllar sonra dans terapisti olarak bir televizyon röportajına çıktığımda, ekranda kendimi çok rahat hissettiğimi fark ettim. Dans terapisi eğitimim, beden dilimi etkin kullanmamı sağladı ve kısa süre sonra İngilizce haber spikerliği yapmaya başladım. Son 8 yıldır ise yabancı bir kanal için uluslararası muhabirlik yapıyorum. Farklı ülkelerde olay yerlerine gidip haber yapmak, hayata olan bakış açımı genişletti. Birçok kültür ve farklı yaşam biçimleri görme fırsatım oldu. Tabii ki dans terapisinden de vazgeçmedim. Şu anda pandemi nedeniyle ara vermiş olsam da, 2009’dan beri Boğaziçi Üniversitesi’nde dans ve hareketin kişisel gelişim üzerindeki etkisi konulu bir seçmeli ders veriyorum.

#iamchild Projesi

#iamchild Projesi

2016 yılında Suriyeli mülteci çocukları duygusal olarak desteklemek ve savaşın çocuklar üzerindeki etkisi konusunda farkındalık yaratmak amacıyla #iamchild projesini başlattım. Projeyi başlattığım dönemde sıklıkla Suriye sınırında mülteciler üzerine haber yapıyordum. Suriyeli çocuklarla her gün karşılaşıp onların yaşadığı zorluklara tanık oluyordum. Savaş, son derece sert bir travma; çocuklar ise o kadar masum ki… Kalbim parçalandı. Psikoloji ve dans terapisi eğitimimi nasıl kullanabilirim, küçük de olsa nasıl bir dokunuşum olabilir diye düşündüm ve #iamchild projesini hayata geçirdim. Kamplarda, okullarda ve sınırda yüzlerce mülteci çocukla dans terapisi felsefesine uygun kısa atölyeler gerçekleştirdim. #iamchild ritüeli ile olumlama tekniğini kullanarak, eğlenceli hareketler yaparken Arapça pozitif cümleler söyledik. Örneğin, “ben güzelim, ben seviliyorum” gibi cümleleri söylerken kendimize sarıldık, kendimize sevgi vermenin önemini konuştuk. Gülüp, sarıldık, dans ettik ve birbirimize sevgi verdik. Aynı zamanda bunu bir sosyal medya hareketi haline getirdim ve aynı ritüeli yüzlerce kişi yaparak farkındalık amaçlı videolarını paylaştı. Şu anda proje devam etmiyor, bir sonraki aşama için biraz desteğe ve zamana ihtiyacım var. Dileğim, birkaç farklı söz ve hareketten oluşan yeni bir ‘şarkı’ yaratmak ve bunu Türkçe, İngilizce ve Arapça olarak sunmak.

Dans ve Hareket Terapisinin Faydaları

Dans ve Hareket Terapisinin Faydaları

Dans ve hareket terapisi, inanılmaz bir birleşim sunuyor. Bu tür psikoterapi çalışmaları hem derin, hem anlamlı, hem de hafif olabiliyor. Dans ve hareket terapisi, bedeni ve hareketi araç olarak kullanır. Yaptığınız hareketler tamamen kendinizi ifade etmeye yönelik olup, asla estetik bir amaç gütmez. Yargısızca hareket etmek, muazzam bir özgürlük duygusu getiriyor. Geleneksel sözel terapinin yanında, bedenimizi de kendimizi keşfetmek ve içimizdekileri ifade etmek için kullanıyoruz. Sözel olarak ifade bulmayan ama bedenimizde taşıdığımız, bilinçaltımızda yerleşmiş duyguları ortaya çıkarabiliyoruz. Onları fark etmek, yansıtmak ve üstünde çalışmak için beden ve hareketi kullanmak oldukça faydalı oluyor. Bu sayede daha derin bir çalışma ortaya çıkabiliyor. Sözlerle yaşananlarda kaybolmak yerine dans ve hareket ile çalışmak, anda kalmayı kolaylaştırıyor. Sözel olarak kendini ifade edemeyen biri de bu terapiden büyük ölçüde yararlanabilir. Dans ve hareket terapisi, kişisel gelişim amaçlı terapilerin yanı sıra depresyon, anksiyete ve yeme bozuklukları gibi birçok alanda da kullanılıyor; bu daha çok terapistin uzmanlığına bağlı.

Seansların Yapısı

Seansların Yapısı

Dans ve hareket terapisi seansları, öncelikle danışanın ihtiyacına bağlı olarak şekillenir. Kişinin ne amaçla geldiği, seansın yapısını belirler. Bazen destekleyici müzik kullanılır; ancak müzik şart değildir. Önemli bir nokta, hayatımızda olan değişimlerin bedenimize yansıdığıdır. Bedenimizde değiştirdiğimiz, beden dilimize eklediğimiz şeyler de hayatımıza yansır. Örneğin, öz güven üzerine çalışmak isteyen bir kişiyle bedenle çalışmak son derece faydalı olabilir. Özgüveni düşük olan bir kişinin beden dilinde omuzları içe doğru, başı daha öne eğik olabilir. Biz seansta onun beden dilini geliştirmek üzerine odaklanabiliriz; omuzlarını dik tutmak, yüksek sesle kendini ifade etmek ve dimdik durarak kendini ortaya koymak üzerine çalışabiliriz. Seansta yaşanan değişiklikler içselleştirildikçe, bu değişimler kişinin günlük hayatına da yansımaya başlar. Sadece sözel olarak, koltukta otururken “ben buradayım, evet ben önemliyim” demek ile dimdik bir duruşla, ayaklarını yere sertçe vurup yüksek sesle “ben buradayım” diye haykırmak arasında büyük bir fark vardır. Bedeninde o titreşimi hissetmek, o gücü hissetmek ve buna inanmak çok önemlidir. İkinci durumda, kişi çok daha fazla öz güven hissedecektir. Ya da daha derin bir konu olan travmayı atlatmak üzerine çalışmak da mümkündür. Yaşadığınız travmayı bedeninizde nerede hissettiğinizi araştırmak, hareketlerinizle tarif ettiğiniz ağrıyı hücrelerinizden dışarı salıyormuş gibi hayal etmek, o travmayı atlatmanıza yardımcı olabilir. Bir diğer örnek olarak, okulda derste yaptığım konu başlıklarından biri olan “hayır” demek üzerine konuşmak da bir yöntemdir. Ancak bunu iki kişi karşılıklı kollarını kaldırarak, birinin baskısına karşı gelerek “hayır” demek ve bunu fiziksel olarak göstermek, çok daha somut bir içselleştirmeye olanak sağlar. Bu tür örnekler, dans ve hareket terapisi seanslarında yaşanabilecek deneyimlerdir.

Pandemi Döneminde Hareket ve Öneriler

Pandemi döneminde hepimiz hareketsiz kaldık; bu durum ruhsal ve fiziksel sağlığımızı olumsuz etkiledi. Dolayısıyla ruhumuza da iyi gelecek hareketler yapmamız gerekiyor. Yaşadığımız duyguları, sıkışıklığı ve stresi dışarı atmamız elzem. Bunun için dans terapisi felsefesiyle yaklaşmak istiyorum. Benim önerim, sevdiğiniz bir şarkıyı çalıp dans etmenizdir. Ancak burada “dans” derken, normal anlamda sadece hareket etmekten bahsetmiyorum. Kendinizi, duygularınızı, ruh halinizi ifade etmek amacıyla hareket etmeniz önemli. İçgüdülerinizi takip ederek, nasıl göründüğünüzü düşünmeden, vücudunuzu yönetiyormuş gibi hareket edin. Önce ruh halinizi fark edin, ardından bir müzik açın ve ritmi hissederek hareket etmeye başlayın. Örneğin, stresli bir gün geçirdiyseniz, hızlı tempolu bir müzik açıp yere ayağınızla sert basın, kollarınızla o birikmiş stresi dışarı attığınızı hayal edin. Vücudunuzda denizden çıkmış gibi su damlaları varmış gibi düşünerek, her hareketle stresinizi dışarı attığınızı hayal edebilirsiniz. Sesinizi kullanmak da isteyebilirsiniz, içinizden geldiği gibi. Eğer çocuğunuzla dans etmek isterseniz, bir “saçmalama” dansı yapabilirsiniz, içgüdülerinizi takip ederek yargısızca hareket edin. İçinizdeki çocuk hareket etse, hiç kalıpları olmasa, o nasıl olurdu? Duyguların dansını yapabilirsiniz. Çocuğunuzu yönlendirmek isterseniz, mutlu dansı, öfkeli dansı gibi farklı duyguları ifade etmesi için fırsatlar yaratabilirsiniz. Ayrıca her gün yapmaya çalıştığım bir egzersiz olan bedenime sevgi vermek de önemlidir. Bedenim, benim bir yansımamdır; kendime temas ettiğim yerimdir ve aynı zamanda evimdir. Bedenime sevgi verirken kendime de sevgi vermiş oluyorum. Hepimiz başkalarına sevgimizi vermeyi aktif olarak yapıyoruz, ancak kendimizi unutabiliyoruz. Bedenime, beni sağlıkla taşıdığı için, hayatımdaki her şeyi yapmama olanak sağladığı için teşekkür ediyorum hareketlerimle. Kendime sarılıp, kollarımı okşayarak sevgi veriyorum. Bunu, 7 aylık kızımın karşısında yapıyorum ve ona da iyi ki varsın diyerek öpücükler yolluyorum. O da bu durumu çok seviyor ve şimdiden kendini sevmenin önemini ona anlatmaya çalışıyorum. Bu aynı zamanda bir şükretme egzersizi; sağlığıma, uyandığıma, aileme ve barınacak bir evim olduğuna şükrediyorum.

YAYA Play Couch Projesi

YAYA Play Couch Projesi

Son olarak, pandemi ile birlikte artan çocuk hareketsizliğine ve dijital bağımlılıklara alternatif sunabilmek amacıyla yaratmış olduğum YAYA Play Couch projesi, hem açık uçlu bir oyuncak hem de bir koltuk olma özelliği taşıyor. Bu ürün, yurt dışında zaten var olan ve Amerika, Avustralya ve Kanada’da oldukça popüler bir konseptin Türkiye’deki yansıması. Ben, çocuk gelişimi vizyonumun bir parçası olarak açık uçlu oyuncakların faydalarına inanıyorum. Araştırmalar, bu tür oyuncakların çocukların hayal dünyasını geliştirdiğini gösteriyor. YAYA Play Couch, modüler 8 sünger bloktan oluşuyor ve dev lego parçalarına benziyor. En klasik formda rahat bir koltuk olarak birleştirilebilse de, asıl eğlencesi bu blokları istediğiniz şekillerde birleştirip farklı oyunlar, yani hayaller kurabilmektir. Bir gün uzak bir mekiği, diğer gün bir kaleyi ya da ertesi gün bir volkanı oluşturmak mümkün. Bu tür oyuncaklar, çocukların problem çözme ve fikir üretme becerilerini geliştiriyor. Çocuklar oyun oynarken belli bir amaçla değil, özgürce oyun oynuyor. Ayrıca, kale veya çadır gibi yapılar oluşturulduğunda, çocuklar için güvenli bir alan hissi yaratıyor. Hepimiz, koltukların arasında çarşaflarla oynadık ve kendi özel alanımızı oluşturmaya çalıştık. YAYA Play Couch da benzer bir hissi veriyor. Süngerlerden oluştuğu için zıplayıp enerji atmak için ideal bir oyun alanı sunuyor. Pandemi döneminde çocukları olan arkadaşlarımdan en sık duyduğum sorunlar, aktif olamamak, ekran bağımlılığı ve can sıkıntısıydı. YAYA Play Couch, tüm bu sorunlara pozitif bir alternatif sunuyor.

Michal Bardavid ile Dans ve Hareket Terapisi: #iamchild Projesi ve Faydaları
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

xGundem ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin